|
Oktay Ekşi"nin baştacı..

TBMM Geçici Başkanı olarak yaptığı açılış konuşmasında Oktay Ekşi "27 Mayıs Anayasası"na övgüler yağdırmıştı.

1961''de "Kurucu Meclis"in "hukuk ve siyaset tarihinin en demokratik anayasası"nı yaptığını iddia etmişti.

Ekşi''ni kendisi de o Kurucu Meclis''in üyesiydi.

"Akşam" gazetesinden Şenay Yıldız''-ın sorularına cevap verip şöyle demiş:

"Birisi çıksın desin ki ''Türkiye Cumhuriyeti''nin 1876, 1921, 24 ve daha sonra da 82 anayasalarından biri 61 Anayasası''ndan iyidir''. Ondan sonra konuşalım. Neresi iyidir, tartışalım. Ben diyorum ki, hepsinden iyisi oydu. Bunu da Kurucu Meclis yaptı diyorum. Neresi kötü bunun?"

Bir değil yüz kişi de çıkar bu sözlerin doğru olmadığını söylemek için..

En iyisi 27 Mayıs anayasasını hazırlayan Komisyon''da görev yapmış bir şahsiyete başvuralım.

Bu merhum şahsiyet Prof. Turan Güneş''tir ve en az Ekşi kadar CHP''lidir.

İki defa CHP Genel Sekreterliği yapmıştır ve üstelik şimdiki CHP''nin Genel Başkan yardımcısı Hurşit Güneş''in de babasıdır.

* * *

Anayasa Hukukçusu Prof. Güneş, "Araba devrilmeden önce" başlıklı kitabında bakalım neler demiş:

"Bilindiği gibi anayasamızın taslağı İstanbul Üniversitesi''nde kurulan bir bilim kurulu tarafından hazırlanmış idi. Bu taslak, Türkiyede seçkinlerin, halk iradesine ve siyasi partilere güvensizliğinin tipik bir örneğidir. Gerçekte devletin bütün faaliyetleri, genel oyun ve siyasi organların(parlamento, hükümet) etki alanı dışında bırakılmaya çalışılmıştır. Belli seçmenlerin seçtiği bir senato meydana getirilmiştir. Ordu, bağımsızlaştırılmak istenmiştir. Herşey özel kuruluş haline getirilmiştir."

"Öyle sanılıyor ki, 27 Mayıs anayasası yepyeni bir şey yaptı, özgürlükleri alabildiğine genişletti, herkesi istediğini yapmakta serbest bıraktı. Oysa 1924 Anayasası ile 27 Mayıs Anayasasının en yüzeyde bir karşılaştırılması bile bunun ne kadar yanlış olduğunu göstermeye yeter. Yeni anayasa olsa olsa bu haklara açıklık getirmiştir, o kadar!"

Merhum Güneş, 1924 Anayasasının daha demokratik bir anayasa olduğunu belirtir kitabında.

Yine Güneş''e göre Türk Ceza Kanunu''nun 141-142 ve 163. maddelerinin 1924 Anayasası''nda temelleri yoktur ama 27 Mayısçılar düşünce özgürlüğüne ağır yaptırımlar getiren bu yasakçı maddeleri 1961 Anayasası''nda temellendirmişlerdi.

Binlerce insanın hayatını karartan maddeler 1990''ların başında Turgut Özal tarafından kaldırılmıştı.

* * *

Prof. Güneş 1961 Anayasasının getirdiği diğer yasaklara da dikkat çeker.

Mesela...

"Herhangi bir parti 27 Mayıs''ı yapılması gerekli olmayan veya haksız veya gayrimeşru bir hareket olarak gösterme amacı güdemezler.."

"Partiler, 27 Mayıs Devrimi''nin amacına ulaşmadığını bile ileri süremezler.."

"Siyasi partiler, kapatılmış partilerin devamı olduklarını söyleyemezler.."

"Yasak, yasak, yasak.. Bu yasaklara uymayan partiler kapatılır, partililer mahkum edilir.."

27 Mayısçıların ruhu 1961 Anayasası''nın herbir yerine sinmiştir.

Turan Güneş''in vicdanına ve hukuk adamlığına ağır gelen 27 Mayıs Anayasası Oktay Ekşi''nin baştacıdır. Fazla söze hacet yok, durum budur.

Çin''in büyük şakası!

"Habertürk"te Soli Özel''in yazısının başlığıydı "Çin Komünist Partisi.."

Başlığı görünce yüzümde genişçe bir tebessüm yayılıverdi.

Tebessüm etmem bizzat ibarenin kendisini bir "Şaka" gibi algılıyor olmamdan.

Çin Komünist Partisi ismiyle müsemma değil çünkü.

Halkın bir kısmı hala komünist olabilir de ÇKP''nin kendisi komünist değil, söylemek istediğim bu.

Çin Komünist Partisi, büyük bir "şaka" ..

Özel''in başlığı bana Çek yazar Milen Kundera''nın 1967''de yayınladığı "Şaka" romanını anımsattı.

Romanın başkişisi Ludvik, Komünist Parti üyesi arkadaşlarının ve meslektaşlarının kendisinin üniversiteden atılmasına ve böylece hayatının alt üst olmasına oy vermek için büyük bir kolaylıkla el kaldırdıklarını görmüştü.

Onların gerekirse asılması için de aynı rahatlıkla oy vereceklerinden emindir. Muziplik olsun diye yazdığı bir satırlık ibare yüzünden Ludvik 6 yılını hapiste, sürgünde, maden ocaklarında geçirmiştir.

Kundera''nın kendisi de Komünist Parti''den çıkarılmıştı, Şaka" romanı biraz da bu olaya gönderme yapar.

Roman aynı isimle filme de çekilmişti, arşivimde sakladığım filmlerden biridir. Çin Komünist Partisi de Çin halkına yutturulan bir büyük şakadır.

Ama kimse " ÇKP"nin bir "Şaka" olduğunu itiraf edemiyor.

Komünist değilse, nedir?

Bu soruya cevap verecek kudrette değil Çin ve bu büyük şakayı sürdürmekte şimdilik büyük yarar var.

Böyle buyurdu bürokrasi.

Geleceği birlikte kazanmak..

Kadıköy''de iki grup arasında içki yüzünden çıkan kavgada ''dinciler''in olmadığı ortaya çıkmış. "Bugün Kadıköy yarın bütün Türkiye" gibi tumturaklı mesajlar yayımlanmıştı internet sitelerinde. Bir sürü insan üzüntüye kapılmıştır muhakkak. Oysa "sivil faşizm" için, "mahalle baskısı" için ne de güzel bir numune olacaktı..

Bazı insanların olayın hakikatini araştırıp öğrenmeye zerre kadar merakları yok. "Kadehlerinizi, şişelerinizi kapıp gelin Kadıköy''e sökün ediyoruz " diyenler bile çıkmış aralarından. Allah''tan olayın nedenleri çabucak ortaya çıktı da hevesler kursakta kaldı. Ya kavganın tarafları belli olmasaydı, ya bir insan yaşamını yitirseydi ne yapacaktık? Provokasyonlara alet olmaya hazır bir yığın insan var bu ülkede. Provokasyon falan dediğimizde anlamazlıktan, duymazlıktan gelenler oluyor yine de.

Bir yanlış bir başka yanlışa zincirlenip gidiyor. İdrakler bağlanıyor ve bir bakıyorsunuz yangın mahalleyi sarmış, eyvah ki eyvah! "Maraş", "Çorum", "Sivas" biribirine karşı kızdırılarak efsunlanmış kalabalıkların figüran haline getirildiği birer dehşet öyküsüdür adeta. Tarihi yaşanmışlıkların meydana getirdiği travmalarla oynayarak iç kopuşlar kemikleştiriliyor böylece.

Katliamlarla sonuçlanan olaylarda yer alan taraflar kirli tezgahların varlığına daha yeni yeni dikkat çekiyorlar. O günlerde olayların sıcaklığı içerisinde pek de dikkat çekmeyen hususlar farklı anlamlar kazanıyor şimdi.

Halkımızın arasında bir takım mayınlar oluşturulmuş, ne zaman isteseler o zaman patlatıyorlar. Bu kadar kolay olmamalı, biraz feraset, biraz idrak, biraz dikkat diyorum. Gerçi eskisi gibi değil durumlar, yine de kanaat önderlerine, akil adamlara, sözü dinlenir şahsiyetlere vazife düşüyor. Testi kırılmadan tehlikeyi hissedip uyarmak gerek. Birbirimizle didişerek elde edeceğimiz pek birşey yok ama birbirimizi severek kazanacağımız çok şey var. Geleceğimizi birlikte kazanacağız, az şey midir bu?

13 yıl önce
Oktay Ekşi"nin baştacı..
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli