|
"Tarihi fırsat"

İngiltere Hükümeti, Lord James Bryce''den bir kitap hazırlamasını istemişti.

Konu Osmanlı Ermenilerinin yurt dışına çıkarılmasıyla ilgili olacaktı.

Lord Byrce''nin sekreteri ise ünlü tarih filozofu Arnold Toynbee idi.

Kitaba kaynaklık eden bilgiler Türkiye''deki Amerikan misyonerlerin hazırladığı raporlar olacaktı.

Kitap hazırlanırken Birinci Dünya Savaşı devam ediyordu.

Peki İngiltere böyle bir kitabın hazırlanmasına neden ihtiyaç duymuştu?

Bu sorunun cevabını Toynbee hatıralarında anlatır.

İngilizlerle ittifak halindeki Ruslar, Almanların Doğu(Doğu Avrupa) cephesinde ilerleme kaydetmeleri üzerine geri çekildikleri bölgelerde Yahudilere korkunç katliamlar uygulamışlardı.

Alman genelkurmayı Amerikalı gazetecileri davet ederek katliam yapılan bölgeleri gezdirmişler ve böylece Amerikan Yahudilerinin dünya kamuoyunu harekete geçirmelerine neden olmuşlardı.

1940''ların başında Alman Genelkurmayı ise Yahudileri imha yolunu seçmişti, bu da tarihtir.

İngiltere Hükümeti Rusların Yahudi katliamlarına karşılık olarak Osmanlı Ermenilerinin durumunu bir propaganda malzemesi olarak kullanma yolunu seçti.

Böylece Almanya ve Avusturya Macaristan hükümetlerine karşı dengeleyici bir koz elde etmiş olacaklardı.

"Mavi Kitap(Blue Book)" bu amaçla hazırlatılmıştı.

* * *

Lod Bryce de , Toybnee de İngiliz Hükümetinin bu politikasından haberdar değildi.

Bu yüzden Toynbee hatıralarında, "Eğer gözlerimiz açılsaydı sanırım ne Lord Bryce ne de ben, İngiltere Krallığı hükümetinin yüklediği bu işi yapardık" demişti.

Savaş bitti, İngilizler, Fransızlar istediklerini aldılar ve bu mesele de büyük ölçüde gündemlerinden çıktı.

"Sevr" denilen hadise ölümü gösterip sıtmaya razı etmekten öteye bir anlam ifade etmiyordu.

Zaten Ermenilerin iddiaları "Lozan" görüşmelerinde gündeme bile alınmamıştır.

Bu anlattıklarımdan "ne yani Ermenilere birşey yapılmadı mı?" anlamı çıkarılmasın.

Gerçek ile propagandayı biribirinden ayırmak gerektiğini vurguluyorum sadece.

* * *

Tarihte çok şeyler olmuştur.

Bu coğrafyada pek çok yer değiştirmeler, tehcirler, istilalar, fetihler olmuştur.

Hiç kimse sahibi olduğu toprağın mutlak sahibi değil.

Her toplumun tarihinde acılar da vardır, kıvançlar da, adil yönetimler de olmuştur, zalim yönetimler de.

Düşünüyorum da, Ermeniler Birinci Dünya Savaşı''nda Rusların yanında savaşmalarının karşılığını nasıl alacaklardı?

Mesela Kuzey Kafkasya''yı cehenneme çeviren Rus Çarları "Bolşevikler" tarafından devrilmemiş olsaydı Ermenilere bir bağımsız devlet mi hediye edeceklerdi?

Bırakın Çarları, Bolşevikler bile yapmadılar bunu.

70 yıl Sovyet Rus boyunduruğunda yaşadı Ermeniler..

En iyi şairlerini, aydınlarını da Stalin''in demir pençesi yok etti.

* * *

Her ulus tarihe baktığında kendisine uygun pozisyonlar bulur.

Çünkü Claudio Magris''in dediği gibi, "tarih yoktur, soru sorarak ve cevabını araştırarak tarihi yaratan ve üreten tarihçidir.."

Yahut Arnold Toynbee''nin dediği gibi "tarih proteandır", Yunan efsanelerindeki Proteus gibi onu yakaladığınız an biçimini değiştirir.

Bakın Fransızlarla Almanlar bugün AB çatısı altında birlikteler.

Biz de dün savaştığımız bu devletlerle AB için müzakereler yapıyoruz.

Dün ''düşman'' sayılan Suriye ile bugün dostane ilişkiler içindeyiz.

Ermeniler için de geçerlidir bu.

Arnold Toynee 1923''te bakın ne yazmış:

"Tüm yakın doğu halklarının temel ve tek çıkarı barışta, büyük devletlerin entrika ve hırslarından uzak durmakta ve uluslararası bir örgütün moral ve ekonomik desteğinde yatmaktadır"

İşte Türkiye''nin "komşularla sıfır problem" ve "bölgede düzen kurma" çabaları da bu yöndedir.

Ermenistan ve Türkiye arasında imzalanan protokole genel olarak böyle bakmak gerekiyor.

Ben şahsen, "olmayacak işler" için bir ''başlangıç'' değil bir "tarihi fırsat" olarak görüyorum bunu.

Bu yüzden lafımı Kierkegaard''ın sözüyle bitireceğim:

"Hayat sadece geriye dönüp bakıldığında anlaşılabilir ama ileriye doğru bakarak yaşanmalıdır.."

İsrail''in anıt merakı..

Türkiye ve Ermenistan arasında imzalanan protokol, hem Türkiye içinde ve hem de Ermeniler arasında bazı çevrelerin tepkisini çekiyor. Bunları anlıyorum ve ayrıntılar ortaya çıktıkça, akli selim ağır bastıkça suların durulacağına inanıyorum.

Ama İsrail''e ne demeli?

Gazze''de gerçekleştirdiği katliamlara Türkiye''nin sert tepki vermesi ve bunu bazı uluslararası zeminlerde devam ettirmesinin acısını çıkarmak için İsrailliler "ermeni" kozu oynamaya çalışıyor.

Zaten daha önce de İsrail, Amerika''daki "Yahudi Lobisi"nin "Ermeni Lobisi"ne karşı dengeleyici bir unsur olmaktan çıkabileceği tehdidinde bulunmuştu.

Yani, "Ermeni meselesi" yeri geldiğinde politikanın bir aracı olarak karşımıza çıkarılıyor.

Şimdi de İsrail''de Petach Tikva kenti belediye meclisi 24 Nisan''a yetişmesi için bir ''Ermeni soykırım anıtı'' kurulmasına karar vermiş.

İsrailliler açısından ne kadar zavallı bir durum bu sevgili okurlar.

Nelerden medet umar hale gelmişler.

Oysa 1916''da İngilizler Ermeni meselesini bir propaganda aracı olarak Mavi Kitap''ı hazırlattıklarında, Rusların Yahudilere uyguladığı katliamlar bu kitabın gölgesinde kalmasın diye az uğraşmamışlardı.

Ermeniler de o yıllarda Yahudilerin bu ''küçültme'' çabalarını esefle karşılamışlardı.

Türkiye''deki herhangi bir belediye de tutup "Gazze Anıtı" dikebilir..

İsrail belediyeleri bir anıt dikmeye bu kadar meraklı ise, 1916''da Van''ın Seyl Köyü''nde Rusların yanında savaşa giren Ermenilerin katlettiği 300 Yahudinin anısına bir anıt dikseler ya..

Sıkıysa bunu yapsınlar..

Ya da Türkiye ve Ermenistan''ı örnek alarak Filistinlerle anlaşma yoluna gitsinler.

Bu daha iyi değil mi?

TÜSİAD''ın eli rahatladı..

Arzuhan Doğan Yalçındağ''ın TÜSİAD başkanlığından ayrılma kararı yerinde bir karar.

Çünkü Doğan Medya Grubu''na verilen vergi cezası nedeniyle yaşanan tartışmalar, TÜSİAD''ı da bu tartışmanın ister istemez tarafı haline getiriyordu.

TÜSİAD içinde bu konuda ciddi görüş ayrılıklarının ortaya çıktığını biliyoruz.

Arzuhan Doğan Yalçındağ''ın TÜSİAD Başkanı sıfatıyla olmasa bile vergi cezalarıyla ilgili yaptığı açıklamalar TÜSİAD üyelerini de zor durumda bırakıyordu.

TÜSİAD''ın yurt dışında sürdürdüğü bazı temaslarda bu vergi cezasının da gündeme gelmesi ve hatta "basın özgürlüğü tehlikede" biçiminde Hükümet aleyhinde şikayete dönüşmesi de işin tuzu biberi oldu.

İtirazcılara göre Doğan grubu''na kesilen cezalar son tahlilde Doğan ailesinin bir meselesiydi ve TÜSİAD siyasi ağırlığı olan bir "zenginler kulübü" olarak bu meselenin dışında kalmalıydı.

En azından tarafsız kalmalıydı.

TÜSİAD''ın başında Aydın Doğan''ın kızı oldukça yapılacak her açıklama ve her bildiri-ister ilgisi olsun, isterse olmasın- bu aile meselesinin bir uzantısı olarak anlaşılabilirdi.

Sonunda sağduyu hakim oldu ve Arzuhan Doğan Yalçındağ TÜSİAD Başkanlığı''ndan ayrılma kararı aldı.

Bence de iyi etti, şimdi aslanlar gibi aile şirketlerini savunabilir..

Kim ne diyebilir?

15 yıl önce
"Tarihi fırsat"
Astırdığı adamın ismini sayıklayarak öldü!
Denklemciler ve denklembozucular
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu