|
Duyarlı olma zamanı..

"13 Mart Ankara saldırısı”nın acısı tazeyken ikinci bir saldırıyla daha sarsıldık. Maalesef, yine bir canlı bomba kendini patlattı ve yine masum insanlar hayatlarını kaybetti. Terörizm, konuşulan dillerin en soysuz biçimidir. Masum insanları katleden bu dil, insanlığın dili olamaz. Şeytanın dilidir bu. İstiklal Caddesi'nde gerçekleşen, din, milliyet, mezhep, yaşlı, kadın, çocuk tanımayan bu menfur terör saldırısı doğrudan topluma yöneliktir, hepimize yöneliktir, insanlığa yöneliktir. Bunu böyle görmediğimiz takdirde terörle baş edemeyiz.



Hiç şüphesiz, yakın bölgemizdeki kaotik ortam terörü besliyor. Karşınızda bir devlet yok, belli toprakları ele geçirmiş silahlı örgütler var. Her örgütün amaçları biribirinden farklı ve her bir örgütün karmaşık ilişkileri bulunuyor. Bu karmaşık ilişkiler yumağı içinde yuvalanan terörle mücadele etmek tabii ki mümkün ama kolay değil. Üstelik 'dinî' veya 'etnik' tabelalar altında varlığını sürdüren terör örgütleriyle mücadele çok daha zor. Ülkemize zarar vermek isteyen şer odakları bu terör örgütlerine açık veya örtülü destek vermek suretiyle kaotik durumlardan istifade ederler, etmektedirler de. Uyanık olmaktan başka çaremiz var mı?



Toplumun da terörle mücadelede bilinçli davranması gerekiyor. Teröre karşı toplumsal duyarlılığın 'siyasi' ve 'ideolojik' nefretler sebebiyle parçalanmamasına, örselenmemesine son derece dikkat etmeliyiz. Burada tabii en büyük görev, hükümete, Meclis'e, partilere, aydınlara, kanaat önderlerine, eli kalem tutanlara, gönüllü kuruluşlara ve diğer sivil toplum kuruluşlarına düşüyor. Acıyı hakiki biçimde ortaklaştıramadığımız sürece terör can almaya devam edecektir. Zira toplumsal duyarlılığın zayıflaması terör örgütlerini cesaretlendiriyor. Bu cesareti onlara vermememiz terörle mücadelede vazgeçilmez bir manevi unsurdur. Bu manevi unsuru kamilen inşa edemediğimiz sürece terörle mücadele hep eksik kalacaktır.



Bilhassa sosyal medyada vicdandan yoksun, akılsızca, insafsızca yapılan yorumlar toplumsal duyarlılığımızı örseliyor. Kritik bir süreçten geçen ülkemizde herkes söylediğine, yazdığına, lafının nereye gittiğine dikkat etmeli ve son derece duyarlı davranmalı. Siyasi temsiliyet ifade eden yakışıksız, çirkin veya ayrıştırıcı yorumların bütün bir camiayı töhmet altına soktuğunun herkes bilincinde olmalı ve ona göre davranmalı. Derde deva olmayan, tam aksine yarayı derinleştiren söylemlerden ve yorumlardan şiddetle kaçınmak gerekiyor. Zaman, laf-ı güzaf harmanını savurmak zamanı değil. Zaman herkes için bilinçli ve sorumlu davranmak zamanı.



Geleceğe dair hedefleri ayrışmış ve ruhsal olarak bölünmüş bir toplum teröre karşı dayanıklı olamaz. Terör örgütlerinin tam olarak istediği de budur. Teröre karşı toplumsal mukavemetin yeterli seviyede olmaması şer odakları için cesaretlendirici ortam sağlamaktadır. Öte yandan terör korku ve panik üretmenin yanı sıra toplumsal duyarlılıkları tahrip etmeyi amaçlar. Buna meydan vermemeliyiz. En fazla ihtiyacımız olan şey, toplumsal bütünlüğümüzdür. Dünya görüşlerimiz farklı olabilir ama başta bir Türkiye yok. Hepimiz aynı gemideyiz. Batarsak hep beraber batacağız, çıkarsak hep beraber çıkacağız. Bu topraklar çok belalar, musibetler atlattı. Yine atlatırız. Yeter ki bizi biribirimizden koparıp ayrıştırmak isteyenlere fırsat vermeyelim.


#Ankara saldırısı
#Terörizm
#din
#milliyet
#mezhep
8 yıl önce
Duyarlı olma zamanı..
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle