|
Mevlânâ da muhacir olarak gelmişti!
Sezai Şengönül
'ün “
Derin Röportajlar
” başlıklı kitabını okuyorum. Kitapta 38 röportaj yer alıyor. Tıp, hukuk, ilahiyat, güvenlik, savunma, sanat ve edebiyat gibi birçok alanda iştigal eden isimlerin aile kökleri de hayli ilginç.
“Balkanlar”
dan, “
Kafkaslar”
dan, “
Türkistan”
dan hicret eden ailelere mensup olanlar da var, değişik din ve milliyetlerden olanlar da var. Her bir ailenin acı muhaceret hatırası var. Muhacirler bu ülkede kendilerine yeni bir yaşam kurarak büyük ailemizin parçası oldular.


“Derin röportajlar'ı okurken

Mevlânâ Celâleddin Rumî'

yle ilgili bir haber dikkatimi çekti. Önce, Afganistan'ın Belh şehrinde doğan Mevlânâ'nın, 13. asır başlarında ailesiyle birlikte Anadolu'ya iltica eden muhacirlerden olduğunu hatırlatalım. Türkiye ve İran bir süre önce Mevlânâ'nın eserlerinin kendi ortak mirasları olduğunu belirterek “

BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü”

nün (UNESCO) '

Dünya Belleği'

listesine alınmasını istemişti. Afganistan da ortak mirasçılar arasına dahil edilmeyi istiyor. İstesin tabii, mahzuru yok. Mevlânâ bu büyük havzanın ortak mirası. Ancak şurası bir gerçek ki Mevlânâ büyük ölçüde Anadolu mekânının ve irfanının bir meyvesidir.



Ülkemiz hem Osmanlı ve hem Cumhuriyet döneminde muhacirlere sığınak oldu. Bu muhacir ailelerden çok değerli ilim, fikir ve sanat adamı yetişti. Şimdiyse 3 milyon civarında Suriyeli muhacir var ülkemizde. Bunların büyük kısmı günü geldiğinde ülkelerine dönecek. Bir kısmıysa bu ülkede kendilerine yaşam kuracak. Kuşkusuz bu muhacirler arasından da Mevlânâ gibi,

Ahi Evran

gibi,

Hacı Bektaş-ı Velî

gibi birbirinden kıymetli nice ilim, fikir, sanat ve gönül adamı çıkacak.



Küçük bir çocukken babası

Bahâeddin Muhammed Veled

'le birlikte Belh'ten mücbir sebeplerle hicret eden Mevlânâ yerel müslüman hükümdarların kendi aralarındaki savaşlarına şahit olur. Müslümanların biribiriyle savaşıp güç kaybetmeleri Moğolların bütün bölgeyi istila etmesini kolaylaştırdı. İnsanlar bugünki gibi kitleler halinde yer değiştirdiler. Mevlânâ ve ailesi ayrıldıktan sonra Belh de Moğollar tarafından işgal edilir. Mevlânâ bir eserinde

“Ayrılık savaşında kanlar içindeyim; canımdan yaralanmışım, tıpkı Harezm ordusuyla Gor ordusunun savaşı gibi hani; revâ görür müsün bunu”

diyerek müslümanlar arası savaşlardan şikayet eder.



Belh'ten sonra birçok şehirde ikamet eden Mevlânâ'nın ailesi Anadolu'ya geliyor ve Selçuklu Sultanı

Alâeddin Keykubad

'ın himayesinde Konya'ya yerleşiyor. Aile böylece ferahlığa kavuşuyor ve genç Mevlânâ Celâleddin Rumî Anadolu'nun can ocağında pişmeye başlıyor. Mevlânâ ilerleyen yaşlarda İran'ın, Irak'ın, Suriye'nin Moğollar tarafından istilaya uğramasına, Abbasi Halifesinin katledilmesine, Anadolu'nun işgaline ve “

Selçuklu Devlet

i”nin sükutuna da tanıklık ediyor. Tabii tarihin çarkı hep döner, fetretten yine büyük bir devlet, “

Osmanlı

” zuhur eder.



Mevlânâ'nın doğduğu ülke(Afganistan) 1979'da Sovyet Rus ordusu tarafından işgal edildi. 10 yıl sonra Ruslar çekildi ama bu kez “

Mücahitler

” biribirileriyle savaştılar. İç savaşa verilen tepkiden

“Taliban”

rejimi doğdu. Ancak ülke bu kez ABD tarafından işgal edildi. Ülkede savaş sürüyor. Halkının bir kısmıysa başka ülkelerde muhacir olarak yaşıyor. Sovyet işgali döneminde bizim ülkemize de göç eden hayli Afganlı oldu. Afganistan'ın yanı sıra Irak, Suriye, Libya, Yemen ateş çukuru halinde. Ama her gecenin sabahı, her zahmetin rahmeti var. Oruçtan sonra bayram gelir.

“Diyar-ı İslam

”ın huzura kavuşması dileğimle herkesin “

Ramazan bayramı

”nı tebrik ediyorum.


#Sezai Şengönül
#Diyar-ı İslam
#Mücahitler
8 yıl önce
Mevlânâ da muhacir olarak gelmişti!
Hz. Âdem kaç yıl önce yaşadı?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü