|
‘Vatan’a ve insanlara dair..
"Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat)”,
Avrupa Birliği üyesi ülkeler nezdinde yapılan göç başvurularına dair verileri yayınlamış. Göç başvurusu yapanların ülke dağılımlarına göz attım. İlk sıralarda Suriye, Afganistan, Irak, Kosova, Arnavutluk, Pakistan, Eritre, Nijerya ve İranyer alıyor. Daha alt sıralardaysa, Ukraynalılar, Bangladeşliler, Vietnamlılar, Gambiyalılar, Libyalılar, Sudanlılar, Somaliler, Filistinliler, Kübalılar, Gürcüler, Ruslar ve Tacikler var. Bu ülkelerin ezici çoğunluğu ya iç savaş yaşıyor, ya terör, yahut dikta rejimlerinin ağır baskısı altında. İnsanların bu ülkelerden kaçıp kurtulmak için haklı nedenleri var: Yaşama arzusu.


İnsanlar ailelerinin ve çocuklarının hayatlarını kurtarabilmek ümidiyle de ülkelerini terketmek istiyorlar. Öte yandan “

işsizlik

”, “

yoksulluk

” ve

“hürriyetsizlik

” ülkeyi terketme sebebi olabiliyor. Birçok insan ise ülkeleriyle manevi-ruhsal bağlarının zayıflamış veya kopmuş olması sebebiyle vatanlarını terkediyorlar. Aidiyet duygusu azaldıkça, vatan duygusu da bir o kadar yara alıyor. Etnik, kültürel, sosyal, dinî veya mezhebî farlılıkların çatışmaya yol açtığı ülkelerdeyse “

ortak vatan

” duygusu zayıflıyor. İnsanların bir kısmının, vatanlarının hâl ve istikbalinde kendilerine anlamlı bir yer olmadığına inanmaları şiddetli çatışmalara, kırılmalara yol açıyor yahut bir başka ülkede kendilerine yeni bir hayat aramaları için gerekçe sağlıyor.



Suriye'de Suriyelilerden çok başka ülkelerden gelenlerin savaşıyor olmaları, Şam rejiminin ülke insanları için anlamlı bir vatan kuramadıklarını gözler önüne seriyor. Bu yüzden rejim Rusya, İran ve diğer güçler sayesinde ayak direyebiliyor. Milyonlarca Suriyeli ise başka ülkelerde mülteci olarak yaşamayı, hatta bu uğurda ölmeyi bile göze alabiliyor. Elbette bu insanları suçlayamayız. Zira savaş bitse bile, ülkelerinde insanca yaşayabilecekleri düzenin kurulabileceğine inançları kalmamış. İnsanlarda

'vatan'

duygusunu körelten diğer nedenler ise, sosyal adaletsizliğin yanı sıra '

Devlet

'e ve '

Hukuk

'a güvenin kalmaması. Azerbaycanlı tarihçilerden

Dr. Kerem Memmedov,

kendisiyle yapılan bir söyleşide bakın ne diyor:



“Dahilde sosyal adalet olmadan milli birlik sağlamak mümkün değil. Millet devletinde sosyal adalet görmüyorsa gözü dışarda olur. İstenilen devletin var olması için, halkın yüzde 33'ten yukarısı orta tabaka olmalıdır.Bu tabaka ülkesini terketmeye hiçbir zaman meyilli olmuyor. Çok varlı tabaka ve çok yoksul için vatan anlayışı yoktur. Varlı tabaka İsveç'te, Norveç'te, Arjantin'de veya Havai adalarında da iyi yaşayabilir. Çok yoksul için de ona göre vatan anlayışı yoktur ki, onsuz vatanında da acından ölür, ondan başka yitirecek hiçbir şeyi yoktur. Milleti yaşatan ve devleti siyasi cihetten var eyleyen de orta tabakadır. O tabakanın hacmi ne kadar büyükse, bu devletin ömrü o kadar uzun olur.”


Tümüyle katılmasak bile gerçeklik payı var bu sözlerde. Yoksulluk vatanı terketmek için tek gerekçe olsaydı, dünya alt üst olurdu. Kanımca geleceğe dair ümitlerin zayıflaması, insanların biribirlerine ve kurumlara ilişkin itimat duygularının körelmesi yoksulluktan çok daha önemli. Vatan, insanların kendilerini gerçekleştirebildikleri ölçüde anlam ve kıymet kazanır. Demek ki siyasetin temel görevi vatanı herkes için kıymetlendirmek olmalı. Yoksulluk aşılabilir ama salgın haline gelen umutsuzluk toplumu felakete sürükler. Vatan, vatan olmaktan çıkar, adeta karabasana dönüşür. Hiçbir insan bütün bir hayatını böyle bir ülkede sürdürmeyi arzu etmez.


#Avrupa İstatistik Ofisi
#Kerem Memmedov
#Avrupa Birliği
#vatan
8 yıl önce
‘Vatan’a ve insanlara dair..
Medeniyet hamlesinin şartı: Kurucu dil Osmanlıca
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü