|
Maliye politikasının dönüşü
Makroekonomik hedeflere ulaşmak için eldeki mali araçlarla (kamu harcama ve kamu gelirleri) ekonomiye müdahale edilmesi olarak tanımlanmakta
maliye politikası
.


Burada kamu harcamaları devletin yaptığı cari (personel ödemeleri gibi), transfer (sosyal yardımlar ve çeşitli destekler) ve yatırım harcamalarından oluşmakta iken; kamu gelirleri kısmında ise en başta vergiler (kamu gelirlerinin % 90'ı) anlaşılmakta.



**



Maliye politikası esasen ekonominin daralma (kriz) dönemleri ile ilgilidir.



Ülkelerin hızla liberal ekonomik düzene geçtiği 1700'lü yılların sonundan 1929 büyük buhranına (krize) gelinceye dek, iktisatçılar devleti sadece savunma ve adalet gibi temel hizmetler üreten “zorunlu fena” olarak görüyordu ve bu tarihe kadar tek etkin politika olarak savunulan para politikası krizin olumsuz havasını gidermede yetersiz kalmıştı.



**



1930 yılında ABD Başkanı Roosevelt'in uygulamaya koyduğu “New Deal Plan” (Yeni Eylem Planı) maliye politikası açısından ilk dönüm noktasını oluşturdu.



Krize karşı kamu harcama ve gelirlerini kullanarak başarı sağlaması maliye politikasına olan bakışı olumlu yönde değiştirdi.



1936 yılında ise Keynes'in yazdığı “İstihdam, Para ve Faizin Genel Teorisi” adlı kitap ile de maliye politikası sistemleştirildi.



İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki refah devleti anlayışıyla birlikte artık maliye politikası da geniş uygulama alanı bulabilmekteydi.



**



1930 yılından sonra maliye politikasının ilk sekteye uğrayışı 1970'li yıllarda yaşanan

petrol krizi ve stagflasyon

olgusuyla oldu.



Ekonomide durgunlukla birlikte enflasyon olgusunun (stagflasyon) yaşanması daha önce görülmeyen ve birlikte yaşanabileceği tahmin edilmeyen bir olgu olması nedeniyle hükümetler politika üretmede başarısız kaldı.



Sonuçtan maliye politikası sorumlu tutuldu ve yine para politikasına dönüldü.



**



2008 küresel krizi ise maliye politikası açısından yeni bir dönüm noktasını oluşturacaktı.



Krize karşı para musluğunun açılması (piyasaya para verilmesi), fakat işe yaramayışı yeniden maliye politikasına dönüşün sinyalleriydi.



2008'de para politikasının krizle mücadelede yetersiz kalmasındaki asli unsur ise

faiz

oranlarının zaten düşebileceği

en düşük seviyelere yakın

olmasıydı.



Yani ekonomiler Keynes'in deyimiyle “Likidite Tuzağı”na yakalanmıştı.



Ve artık para arzını artırarak faiz oranları düşürülemiyor dolayısıyla da

yatırım ve toplam talep seviyesi

etkilenemiyordu.



**



Aslında Avrupalı devletlerin krize karşı para politikasını kullanmakla pek yanlış yaptıkları söylenemez.



Asıl

yanlışları maliye politikasını

krizin ilk sinyalleri geldiğinde tamamen

göz ardı etmeleri

ve bir bebeğin tek oyuncağına sarılır gibi para politikasına sarılmaları oldu.



Maliye politikasına dönüşte geç kalındığı için de krizin etkileri uzadı.



**



Avrupa ülkeleri açısından maliye politikasına mesafeli duruşun nedeni aslında biraz da

mali alana sahip olmamalarından

kaynaklanmaktaydı.



Mali alan, ülkelere mali manevra imkanı verir; maliye politikası araçlarına başvurma ve sonuç alma açısından büyük rol oynar.



Bütçe açıkları, faiz dışı fazla oranı, kamu borç düzeyi ülkelerin mali alanını belirleyen temel unsurlar.



Eğer bütçe açıklarınız ve borç düzeyiniz düşük aynı zamanda da bütçeniz faiz dışı fazla veriyorsa bu sizin geniş bir mali alana (maliye politikası açısından geniş bir manevra alanına) sahip olduğunuz anlamına gelecektir.



**



Şayet mali alana sahip değilseniz ve krizle mücadelede para politikası araçlarınız etkisiz kaldı ise geriye tek seçenek: mali alanınızı genişletmek ve maliye politikası için geniş bir manevra alanı yaratarak ekonomiye kamu harcamaları ve borçlanmayla müdahale etmek kalıyor.



İşin en ilginç yanı ise, kemer sıkma politikalarının temelinde de maliye politikasının yatması.



Önce maliye politikası konjonktür yanlı (daraltıcı) kullanılarak bütçe açığı ve borç seviyesi düşürülüyor ve bu göstergeler makul seviyelere indikten sonra konjonktür karşıtı (genişletici) maliye politikaları uygulanmaya başlanıyor.



**



Türkiye'de,

küresel krizin etkilerinin

çoğu Avrupa ülkesinde hissedilenden

daha az hissedilmesinin

arkasında yatan neden de

mali alan faktörü

aslında.



2001 krizi sonrası başarılı mali konsolidasyon uygulamaları ile Türkiye, maliye politikasının kullanımını kolaylaştıracak mali alanı çoktan yaratmıştı bile (bütçe açığı/ GSYH oranı %3'ün ve kamu borç stoku/ GSYH oranı %40'ın altında, her yıl düzenli faiz dışı fazla veren bir ülke).



Bir de krize müdahalede Merkez Bankası'nın (para politikasının) bütün cephanesinin bitmesinin beklenmemesi de krizin etkilerini minimize etmeye yaradı.



Ve bu sayede

para politikası ile maliye politikasını koordineli bir şekilde kullanabilme

fırsatı yakalayarak

krizin acı reçetesiyle yüzleşilmemiş oldu

.



**



Türkiye,

maliye politikasının cazibesini 2008 krizinden çok daha önce fark ettiğinden

bu politikayı kullanabilecek alanı yarattı ve kriz gelip çattığında da

geniş bir manevra imkanı buldu.


Avrupa ülkeleri ise mali manevra imkanı veren bir mali alan olmadığından maliye politikasının acı yüzü olan kemer sıkma politikalarıyla çare aradılar.



**



Kanada Başbakanı Justin Trudeau kamu yatırımlarını arttırmak için bir plan hazırladı.



Japonya Başbakanı Shinzo Abe toplam talebi arttırabilmek için ek bütçeler ilan etti ve gelecek yıl yapılması planlanan vergi zammını erteledi.



Almanya ortalama vergi oranlarını azalttı, özellikle savunma, altyapı ve mültecilere yönelik harcamalarda artış planlıyor.



AB'de kamu yatırımlarını arttırması beklenen Juncker Planı devreye giriyor.



ABD'de her iki başkan adayının da daha fazla altyapı ve askeri harcama söylemleri dünya genelinde maliye politikasına olan ilginin arttığını gösteren önemli gelişmeler.



**



Sonuç olarak; Avrupa ve diğer dünya ülkelerine bakıldığında

para politikasına

yüklenilmesinin sorunları çözmede

yetersiz

kaldığı,

maliye politikasına dönüş

rüzgarları estiği görülüyor.



Türkiye

'nin para ve maliye politikalarını dengeli yürütmesi, diğer ülkelerden bir adım önde olmasının yanısıra,

güçlü ekonomik duruşunun

da en önemli nedeni olduğu söylenebilir.


#Maliye politikası
#Faiz oranları
8 yıl önce
Maliye politikasının dönüşü
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli