|
Virüsle mücadelede demokrasi ya da otokrasi

Demokrasilerde seçilmiş liderler halkların beklentileri doğrultusunda, refah seviyelerini yükseltmek amacıyla kararları alırlar. Halkın en önemli beklentisi de can ve temel gıda güvenliğinin sağlanmasıdır.

Bu nedenle küresel salgına karşı başta sağlık alanında olmak üzere virüsü kontrol altına almak, yaşamsal tehdidi asgariye indirmek ve normal hayata hızla dönebilmek için hızla kararlar alınmaktadır.

Bu bağlamda, 2020 yılının başlangıcından itibaren dünyaya yayılan salgın sürecinde bir tarafta Çin gibi otoriter yönetimlerin agresif kilitlemeyle (kendi ürettiği) virüsün yayılmasını engellemede başarılı kabul edilmesi, diğer tarafta demokrasi ile yönetilip aynı başarıyı gösteremeyen çok sayıda gelişmiş ülke örneği virüsle mücadelede otokratik rejimlerin başarısı tartışmalarını gündeme getirdi.

**

Salgının yayılmasını önlemede; sosyal mesafeye uyma, maske takma, kilitleme, eve kapanma-karantinaya uyma önlemleri gibi otoriter yaptırımlar önerilmektedir. Bazı batı demokrasilerinde, bireysel özgürlüklerin engellendiği gerekçesiyle, söz konusu önlemlerin uygulanması tepkiye neden olmaktadır.

Buna karşılık kilitlenme; iyi yönetilebilirse (nedenleri ve sonuçları ikna edici olursa) katılımcı demokrasiye, diyalogla virüsün yayılmasının azaltılmasına, sosyal gerilimlerin önlenmesine ve toplumsal politikaların desteklenmesine katkı sağlayabilir.

Çin’in başlangıçta virüsün yayıldığı Wuhan şehrini tamamen dışa kapatması ve vakaları kontrol altına alma başarısına karşılık; başta İtalya, İspanya, sonradan İngiltere ve ABD’deki vaka sayılarında ve ölüm oranlarında hızlı artış (başarısızlık) otoriter rejimlerin krizi yönetmede daha başarılı gibi bir algıya neden olmaktadır.

Oysa, Japonya, Singapur, Güney Kore, Tayvan, Hong Kong gibi demokrasiler Covid-19 krizini en az Çin kadar etkili ve başarılı şekilde yönetmişlerdir.

**

Aslında, salgın krizini yönetme performansın en yüksek olduğu ülkeler ağırlıklı olarak demokrasilerdir.

Krize iyi yönetemeyen demokrasilerin ortak noktası liderlerin virüse meydan okuması, vatandaşlarıyla güvenilir bir iletişim kurulamaması ve harekete geçmede geç kalınmasıdır.

Bazı demokratik hükümetlerde halkın güveninin kaybedildiğini, harekete geçmeye kararlı (tepkili) bir halk kitlesinin ortaya çıktığını görmekteyiz.

**

Krizde başarılı olmuş demokratik ülkelerden biri olan Yeni Zelanda'da Başbakan jacinda Ardern virüs tehdidini net olarak açıkladı, toplumun ortak sorumluluğuna değindi ve bilimi rehber edinerek aldığı önlemlerle salgını kontrol altına alabildi.

Danimarka, Yunanistan, Norveç, İzlanda, Finlandiya demokratik ilkelerden taviz vermeden etkili sonuçlar alan diğer ülkeler.

Ayni şekilde, Türkiye’de uygulanan şeffaf, planlı, bilim kurulu danışmanlığında alınan ve sürekli kamuoyunun bilgilendiren salgın önleme politikaları başarılı olmuş; ölüm oranları nispeten düşük ve vaka yayılma hızı kontrol altına alınabilmiştir.

**

Otoriter ve demokratik ülke karşılaştırmasında yönetim sistemleri dışında faktörlerin de etkisi olabileceği tartışılmaktadır. Şöyle ki; daha önce salgın hastalık tecrübesi yaşayan ülkelerin geçmişin kurumsal bilgilerinden yararlanma potansiyeli onları bu konuda daha başarılı yapıyor olabilir. Benzer salgınları yaşamış (Sars salgını) Vietnam, G. Kore, Tayvan, Singapur gibi ülkelerin daha iyi dersler çıkarttıklarını görmekteyiz.

Zira Çin, Sars virüsünde yaptığının benzerini koronavirüste de yapmaya çalışmış, virüsün varlığını dünyaya geç duyurmuş, açıklayan sağlıkçı ve medya mensuplarını cezalandırma yoluna gitmiştir.

**

Özetle, koronavirüs krizi aynı zamanda demokrasilerin politik bir sınavdır. Alınacak politik kararlar demokratik yönetimlerde halkın güvenini güçlendirebilir ya da iktidarların halk desteğini kaybetmelerine neden olabilir. Otokrasilerde ise kriz, meşruiyetin (sistemin) tartışılmasına, hatta hayatta kalmasına yönelik bir tehdittir. Çin’in ve diğer otokratik ülkelerin vakaları ve ölümleri gizleme/örtbas etmesi bu tehdit algısından kaynaklanmaktadır.

Dünya uygulamaları krizin demokrasiyi engelleyerek değil; her bireye, insan haklarına ve demokrasiye saygı ile çözülebileceğini göstermektedir.

Salgınla savaş, diktatörlüklerin yükselişine değil, demokrasilerin daha güçlenmesine neden olacaktır.


#Çin
#Kovid-19
#Salgın
#Demokrasi
4 yıl önce
Virüsle mücadelede demokrasi ya da otokrasi
Kılıçdaroğlu’na o listeyi kim verdi? Listede neler var? Ona ne vadedildi? Bir açıklama şart!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü