|
Şiddet/ler/in kaynağı

Hizbullah operasyonuyla, İslami çevrenin terör ve cinayet ilişkisini delillendirmek isteyen çevrelerin kendilerine dönüp bakmalarında fayda var.

Türkiye''nin "gibi olmasından" korkulduğu Cezayir''de hükümet yönetime karşı savaşan muhalif gruplarla anlaşmaya vardı. Devlet Başkanı Abdelaziz Bouteflika genel af ilan ederek, silahlarını bırakan gerillaların tümüyle affedileceğini duyurdu. İçişleri Bakanı da evvelki gün yaptığı açıklamada silahlı grupların yüzde 80''ninin teslim olduğunu açıkladı. Cezayir''de işlenen katliamlara zaten karşı olduğunu daha önceden açıklamış olan ülkenin en büyük İslamcı siyasi grubu İslami Selamet Cephesi kendisini feshederek silahları bıraktığını açıkladı.

Mısır''da en eski ve en yasaklı muhalefeti oluşturan İhvan-Müslimin''in yönetim kadrosunu oluşturan sanıklar askeri mahkemede yargılanmaya başladı. Sanıkları savunan 200 kadar avukat müvekkillerinin askeri mahkemede yargılanmalarını protesto etti. Mısır''daki insan hakları örgütleri de bu duruma karşı çıkıyor. Mısır''daki en güçlü muhalefeti temsil eden İhvan-ı Müslimin örgütü yaslandığı geniş halk tabanına rağmen hâlâ illegal kabûl ediliyor.

Dün de 14 mahalli basın organı hükümet tarafından kapatıldı.

Şiddetin kaynağı?

Ortadoğu ile ilgilenen bir gazeteci ya da araştırmacı için her hafta buna benzer haberlerle karşı karşıya gelmek mümkün. Ortadoğu gerçeğinden habersiz Batılı kamuoyu açısından bakılınca Ortadoğulu halkların (bu müslümanlar anlamına geliyor) ne kadar barbar bir kültüre sahip oldukları, bir türlü siyasallaşamadıkları gibi bir tablo ortaya çıkıyor.

Ancak bu siyasal gerilimi/şiddeti ortaya çıkaran asıl nedenler üzerinde gerçekçi olarak durmaya, ortaya çıkan siyasal şiddetin toplumsal, tarihi, siyasal nedenlerini irdelemeye, sağlıklı biçimde çözümlemeye niyetli görünen de yok. Tam tersine bölgedeki hükümetler, Batılı müttefiklerince sosyal ve siyasal muhalefeti bastırmada gittikçe artan dozajda "önlemler" almaya teşvik ediliyor. Bu bastırma zaman zaman kitlesel imhalara kadar varan bir devlet şiddetine dönüşebiliyor. Şimdilerde kötü adam rolü oynayan Saddam bunun en uç örneklerinden biridir.

Meşruiyeti her zaman tartışmalı olan Ortadoğu rejimlerinin çoğu siyasal muhalefetin meşru biçimde temsil edilme, kendini ifade etme kanallarını açmaktan korkmuştur. Bu korku siyasal paranoya dönüşerek her toplumsal talebi potansiyel tehlike olarak görmeye itmiştir. Ya hanedan ya da ideolojik diktatörlüğü dönüşen rejimler dini ve etnik kimlikleri yok sayarak, bunların şiddete kaymalarına yol açtıkları artık çıplak gözle bile görüyor. Filistin''de işgale karşı muhalefet, Irak gibi ülkelerde hem dini hem etnik muhalefet, Mısır, Suriye, Cezayir gibi ülkelerde toplumsal muhalefeti taşıyan İslami hareketler kendilerini meşru yollardan ifade etme imkanlarını hiçbir zaman bulamadılar.

Baskı yönetimleri sağlıksız ve dış müdahalelere açık gizli örgütlenmeleri beraberinde getirdi. Bu dış müdahaleler, birbirine düşman komşu ulus-devletçiklerin küçük siyasetleri olabileceği gibi büyüklerin global ve bölgesel çıkarları gereği de tahrik edilmeye açık bir zemin oluşturmuştur. Hatta bizzat yönetimlerin iktidarlarını meşrulaştırma aracı olarak sık sık terör ve kargaşadan beslendiği bilinen bir gerçektir.

Bundan sonra ne olacak?

Cezayir''de yüzbin kişinin can verdiği iç savaşın nasıl patlak verdiğini tekrar açmaya gerek bile yok. Kanlı cinayetlerin marjinal gruplara sızan gizli servislerin işi olduğu artık bizzat yönetime destek veren batılı medya ve resmi çevrelerce bile kabûl ediliyor... Demokratik yollardan hak ettiği iktidarı zorla elinden alınmasına rağmen İslami Selamet Cephesi, GİA''nın sürdürdüğü cinayetleri onaylamadığını açıklamasına rağmen şiddete itildi. Geçen hafta akan kana son vermek için FİS kendini feshederek silahları bıraktığını açıkladı. Yönetim af çıkardı. Yönetim, sorunun başına dönmüş oldu ve özellikle ordunun bu konuda açık bir tavrı yok. Yani İslami muhalefetin siyasal temsiliyeti sorunu hakkında bir plan görünürde yok. Silahlı grupların silahı bırakmış olması sorunun halledildiği anlamına mı gelecek?

Türkiye''nin tarihi ve sosyal şartları ve geçirdiği deneyim tüm Ortadoğu ülkelerinden farklı. Türkiye''nin kolonyal geçmişinin olmaması, sahip olduğu tarihi ve medeniyet birikimi İslami düşünüşü ve siyasal hareketleri daha kompleksiz ve (çoğu zaman tek yanlı da olsa) soğukkanlı bir ilişki geliştirmesinin başlıca nedenlerinden biridir. Tüm olumsuz yaklaşımlara rağmen Türkiye''de inanan insanlar, bu memleketin gerçek sahibi olmanın verdiği özgüven ve olgunlukla tavır almasını bilmişlerdir.

Öte yandan halkın olgunluğu ve şiddete karşı olması, kimi çevrelerce, İslami hassasiyetlere ve toplumun duyarlı olduğu konulara yönelik tahrik edici uygulamaların haklılığına yorumlanmak istenmiştir. Hizbullah operasyonuyla, İslami çevrenin terör ve cinayet ilişkisini delillendirmek isteyen çevrelerin kendilerine dönüp bakmalarında fayda var. Unutulmamalıdır ki, Ortadoğu''daki yapay yönetimleri toplumların doğal taleplerini bastırmaya devam ettikçe, bu bölgenin ve toplumların tarihi ve kültürel temellerinde olmayan bir "çarpık" hareketlerin doğmasına neden olmaktadır. Yakın bölgemizdeki Kürtçülük, Arapçılık ve Cezayir örneğinde görülen İslam adına cinayet işleyen akıl ve insanlık dışı eylemler...

Siyasal rejimlerin ırk ve ideolojik temellere dayalı çarpıklığı başka türden çarpıklık doğuruyor. Birileri, ortaya çıkan bu çarpık hareketlerden son derece memnun görünüyor.

24 yıl önce
Şiddet/ler/in kaynağı
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?
Netanyahu’ya tutuklama tehdidi ve Amerika’nın uluslararası itibarı