|
Cemal Paşa"dan Hasan Cemal"e askerle...

Konusundaki en iyi kitaplardan birisi önceki gün piyasaya çıktı.

Hasan Cemal''in kitabı bu…

Adı:

"Türkiye''nin Asker Sorunu…"

Hasan Cemal meseleye üç boyutta yaklaşıyor.

Önce bugünü, bugüne gelişi, adım adım, heyecanlı bir dille, Türk siyasetinin altındaki asli sorun yatağına bağlayarak anlatıyor.

Ardından dedesi Cemal Paşa''dan günümüze askeri vesayet meselenin çapını, askerden sivile, sistemden ideolojilere zihinlerimize ne denli hakim olduğunu kah tanıklıklar kah analizlerle anlatıyor.

En nihayet, bu konuyla ilgili medyatik, akademik, siyasi çalışmalarla ilişki kuruyor, onlarla birlikte bir anlama çabası oluşturuyor.

Şu sıralara kitapla ilgili çeşitli röportajlar çıkıyor. Hasan Cemal çeşitli kanallara davet ediliyor. Velhasıl kitapla ilgili daha fazla kalem oynatmaya gerek yok. Alın okuyun, Türkiye''yi anlayacak ve kitabı seveceksiniz…

Ben yazardan söz etmek istiyorum.

Zira kitap kadar onu yazan da önemli, bu kitabı o yazarın yazması önemli…

1990''ların ortası. Yeni Yüzyıl Gazetesi''nde yazmaya başlamıştım ve 28 Şubat günleriydi. O zaman tanışmıştım Hasan Cemal''le. Sabah ve Yeni Yüzyıl aynı binada, alt altaydı. Tartışmaya, dinlemeye, önermeye gelirdi. Konuşurduk, didişirdik, farklı düşünürdük. 28 Şubat''ta Erbakan iktidarı karşısında temkinliydi. Bizim gibi radikal demokratları "naifler" diye kızdırır, eleştirirdi; biz de, başta ben, onu topa tutardık…

28 Şubat bir parantezdi…

Hasan Cemal''in hayatı aslında süreklilik üzerine oturur ve benim bu süreklilik içinde gördüğüm ayrı anlar, farklı Hasan Cemal dönemleri vardır.

Birinci Hasan Cemal dönemi, onu uzaktan izlediğim, Kürt sorununu farklı boyutlarıyla gündeme soktuğu, askerle cepheden mücadele ettiği, Özal''a etik olarak kafa tutuğu, kemalizmle ayrıştığı ve bunların basında bayrağını taşıdığı bir dönemdi.

İkinci dönemi 2000''lerde başlayan 2006''ya kadar giden yıllardır. Avrupa Birliği sürecinde asker-sivil ilişkisine yönelik en etkili, ahlaklı, ilkeli yazıları o yazdı. Türkiye''nin yaşadığı toplumsal değişimi hızla kavrayan adam oldu. AK Parti''yi okuması, reform politikalarını izlemesi, yazılarında parti ve kişiden değil, doğru-yanlış, ilkeli-ilkesiz hallerden yola çıkarak tavır alması önemli ve belirleyicidir.

Hasan Cemal''ın üçüncü dönemi ona yakın olduğum dönemdir.

Hrant''ın ölümü sonrası diyelim.

19 Ocak 2007 sonrası insani, fikri, siyasi git gide artan bir ilişkimiz oldu. Hrant Dink''in öldürülmesi çok kişi gibi onun için de bir kopuş oluşturdu sanırım, bir iç kopuş, bir entelektüel kopuş.

Bütün katilleri gördü. Bütün dolaylı azmettiricilerden her anlamda uzak durdu. Çarpıcı ve yürekli yol izledi. Bu yol, içinde yaşadığı düzenin çevresinde dolaşmaya çıkması, o düzenin zihniyetiyle kavgaya başlayıp arasına mesafe koyması, entelektüel olana kulak kabartması, vicdanını git gide öne almasıyla kıvrılıp gitti.

Bu dönemi şu iki kelimeyle tanımlamak isterim: Merak ve ahlak…

Hasan Cemal genç kuşakla birlikte toplumun farklı ve yenilenen, görünür hale gelen parçalarını, örneğin gayri müslimlerini merak etti. Onları bilmeksizin doğru hissedilemeyeceğini, doğru durulamayacağını gördü.

Keşfetmek karşılaşmaktır.

Bir fikirle, bir insanla, bir kesitle karşılaşır ve kendi öykünüzde derinlere inersiniz, yeni anlama, hissetme ve var olma unsurlarıyla.

İnsanın önce kendisi, sonra diğerleri için anlam üretmesi biraz da böyle bir şeydir.

Bu anlamda ahlak ise anlamın sadece anlamın peşinde koşmaktadır.

Anlam üretmek arındırır. Çocuksulaştırır. Diriltir. Özgürleştirir.

Risk alır, bunu doğal görürsünüz.

Yol alır, bunun farkına varmazsınız.

Burada ahlaktan hep biraz çalan o gerekçelere, o bahanelere, o "ama"lara ve dengelere yer yoktur.

Hasan Cemal''in son dönem yazıları, Kandil''e gidişi, soykırım anıtı ziyareti, askerle hesaplaşması…

Bunların hepsi o anlam ve o ahlak içindedir.

Ve Hasan Cemal farklıdır, önemlidir…

14 yıl önce
Cemal Paşa"dan Hasan Cemal"e askerle...
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî