|
Zihniyet ve gelenek

5 Mart 1992; Hollanda''da Oostvoorne kentinin yakınındaki Briels Gölü kıyısında üç erkek ceseti bulunur. Üç adam başka yerlerde öldürülmüş, kimliklerini belirlemek mümkün olmasın diye parçalanmış, üzerlerine benzin dökülerek yakılmışlardı.

Bulgular polisi Rotterdam Limanı''ndaki Türk kahvesine götürür.

Kısa süre sonra bu üç adamın limandaki Şato Bar''ın ses geçirmez, kapı takviyeli bodrumuna indirilip, yüzleri duvara tutulu bir şekilde makineli tüfekle yaylım ateşe tutuldukları, yeni sıvanmış kurşun delikleri, kirli su atığındaki kan izlerinden anlaşılacaktır.

Bir süre sonra bir başka yerde, bir evde üç ölü daha bulunur. Bu kez kurbanların boyunları da kesilmiştir ve geçen sefer olduğu gibi kurbanlar da Türkiye vatandaşıdır.

O yıl beş benzer cinayet daha işlenir.

Cinayetlerin biçimi, görüntüsü polisi şaşkına çevirmişti.

Bir süre sonra işin arkasında uyuşturucu meselesi olduğu anlaşıldı.

O dönem Maasstad''da eroin ticareti Lice kökenli bir ailenin elindeydi. Aile onlarca Kürt akrabayı uyuşturucu dağıtım şebekesinde görevlendirerek dışarıya bilgi sızmasını engelliyordu. Ayrıca polisin takibini önlemek için zaman zaman personel yine akrabalardan olmak üzere değiştiriliyordu. Uyuşturucu ticaretinden elde edilen kazanç Hollanda''da harcanmıyordu. Böylece kimse zenginliğiyle de dikkati çekmiyordu.

Ne var ki, günün birinde aileden bir kızla evli olan bir örgüt üyesi bu sistemin dışına çıkmak ister. Liceli ailenin etkinliği kırma planları yapmaya başlar ve ilk cinayet böylece onun tutuğu üç kiralık katil tarafından işlenir.

Öldürülen kişi ailenin oğullarındadır.

Bunun üzerine ailenin Lice''de yaşayan lideri Türkiye''de bulunan diğer iki oğlunu kardeşlerinin ölümünü araştırmak üzere Hollanda''ya yollar. Bir süre sonra oğullar azmetiricinin ismiyle birlikte Lice''ye dönerler. Türkiye''den gelen emirle korkunç cinayetler serisi başlar.

İlk incelemeyi yapan soruşturma şubesi olayın “basit bir iş” olduğu sonucuna varacaktır.

Onlara göre “Hollanda polisinin dikkatini çekecek bir şekilde böylesine şiddet kullanmak aptallıktır”.

Polis karşılaştığı durumu, bu “durumun muhtemel yeni özelliklerinden hareketle değil, kendi dağarcığındaki kodlardan hareketle yorumluyor, dahası bu örgütü kendi sistemine göre tanımlıyor”du.

Örneğin acımasız intikam, örgütlü suçların doğasında bulunan sıradan şiddet olayından daha farklı şeylerin, bir namus davasının, itibar zedelenmesinin, öç alma söz konusu olabileceği akla getirilmiyordu.

Nitekim bu bakış açısı sadece birkaç tutuklamaya yol açtı, örgüt olduğu yerde kaldı, sorun büyüyerek varlığını sürdü.

Yine de tüm bu gelişmeler bir iki yıl içinde “Hollanda polis ve adalet teşkilatının örgütlü suçlara bakış açısında ciddi değişiklikler”e neden olacaktır.

Suç örgütünün çözülmesi ve suçların engellenmesi için kimi geleneklerin anlaşılması ihtiyacı kabul görünce, 1995 yılında parlamentoda Maarten var Traa başkanlığında “polisin soruşturma yöntemleri” konusunda bir araştırma komisyonu kurulur. Komisyon, üç krimonoloji ve sosyal bilim profesörünü, bir başka profesörün, J.Fynaut''un başkanlığında konuyu araştırmak için görevlendirir.

1996''da meclise sunulan, ancak bilim adamları tarafından daha sonra da devam edilen “araştırma sosyolojik ve etnografik boyutlar da dahil olmak üzere çok boyutlu olarak sürdürülür, örgütün takibine ve çözülmesine büyük katkıda” bulunur.

Neden bizim sistemimiz, sadece polisimiz değil, siyasetçimiz, idaremiz, askerimiz Hollandalı kadar akıllı olamıyor?

“Devlet ve güvenlik zihniyetinin nerede ve nasıl yenilenmesi gerektiği”ne kafa yoramıyor?

İdeolojik, iç düşman fikrine dönük soğuk savaş mantığının yerini neden içeriden anlama ve çözme mantığına bırakamıyor?

Bu ülkede sorunların büyümesinin bir nedeni de bu değil midir?

18 yıl önce
Zihniyet ve gelenek
Ne olacak bu anne babaların hali?
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim