Türk futbolu; kalkınma ve gelişme adına 29 yıl önce spor bakanlığı bünyesinden çıkartılıp, planlaması, organizesi ve ekonomisiyle kendi kendini yönetme adına özerkleşmiş, tüm yetki Türkiye Futbol Federasyonuna verilmişti. Gelin görün ki geçen onca zaman içinde bırakın kalkınma ve gelişmeyi, yarış adı altında sadece kaos yaşandı.
Özellikle son on yıldır çığırından çıkan kulüp yöneticileri, taraftarlarına popülist yaklaşımlarla programlarını, organizasyonlarını ve yapılanmalarını bir kenara bırakarak sadece başarıya odaklanıp ve bu başarıyı sadece ülke sınırları içinde sınırlayarak her yolu mubah saydı.
Özellikle 4 büyük kulübünün ekseninde gelişen olaylar son 10 yılda öylesine başarı boyutunu aşıp, futbolun dışına çıkar bir noktaya geldi ki artık ne açıklamaları, ne de uygulamaları anlayabiliyoruz. Transfer hovardalığıyla kulüpleri ekonomik olarak içinden çıkılamaz hale getiren yönetim yanlışlarının devletin dokunuşuna ihtiyaç duyulurken, yönettiği kulüpleri miras kalmış anlayışıyla yönetmeye çalışanlar, kulüpler üzerinden devletle hesaplaşmanın peşinde.
Bu devlet, özerk futbolun içinde olanların ayıbını ve gözler önüne serilen rezalet durumlarını kapatmak için çaba gösteren, hesap sorması gerekenlerin yutkunarak yok sayıldığı ve harcama limitinin kulüpleri yönetenlere kesilmesi gereken yerde hesabın kapanması için çaba gösteren bir anlayışın sahibi.
Ve bu devlet, Ahmet Ağaoğlu’nun başkan olduğu güne kadar bu modaya ayak uyduran Trabzonspor’un borç yapılandırmasını yaparken, UEFA endeksli Türkiye Futbol Federasyonu’ndan gelen uyarılara rağmen yapılandırmaya uymayan, kapalı kapılar ardında pazarlıkla harcama limitine arttırmakla çözüm arayan ve çığırtkanlıkla bu isteğini yerine getiren kulüplerin saldırı oklarının odak noktası.
Gelin borçlanmalarınızı yapılandıralım, nefes alın ve sonrasında planlamaya göre borcunuzu ödeyin.
Bu yalın ve sade bildirinin aksine birileri devlete saldırma adına Trabzonspor’un uyduğu yapılanmayı diline dolayıp, yine Trabzonspor üzerinden devlete saldırarak popülist yaklaşımını sürdürüyor.
Ali Koç’un açıklamaları henüz tazeliğini korurken, bu kez Başakşehir maçından sonra mikrofonlar karşısına çıkan başkan vekili Semih Özsoy, “Başkanımız Sine i millete gider, Fenerbahçe taraftarı da gereğini yapar” söylemiyle ipin ucunu hepten kaçırarak infial yaratacak bir yola girdiklerini alenen beyan etti. Yetmedi insanların can derdine düştüğü deprem üzerinden saldırıya devam edildi.
Çünkü özerk futbol yamalı bohça gibi oldu…
Devlet, kulüpleri kurtarmaktan vazgeçip, Türk futbolunu kurtarmak için birleşmeli…