|
Bizim Frankofonlar zor durumda !..

Sarkozy"nin Libya meselesindeki fırsatçı ataklarını "liderlik iletişimi" açısından "kendini dünyaya agresif bir şekilde ilan etme" çabası olarak görenlerden biriydim. Bu algı çok da yanlış değildi elbette ama şimdi Hollande"ın operasyonları bu meselenin bir şahıs değil "devlet projesi" olduğunu ortaya koyuyor.

Fransa zaten üzerinden hiç atmak istemediği "sömürgeci ülke" algısının yeniden altını çizme ihtiyacını neden duyuyor, sorusunun yanıtı çok açık. Dünkü Yenişafak"ın manşet haberinde "Hedef, küresel krizde küçülen ekonomisiye taze kan bulmak" tespiti, olan biteni çok net anlatıyor. Taze kanın içinde altın, uranyum, petrol, elmas gibi nimetler de var tabii ki.

Bu arada, İkinci Dünya Savaşı sonrası özellikle altmışlı yıllarda Afrika"da görüldüğü iddia edilen "bilinç sıçramasının" büyük hikayesinde Che Guevera"nın mücadelesini Küba"dan Kongo"ya taşımasına, Lumumba"ya, Mandela"ya, Nkrumah"a uzanan çok sayıda efsane liderin izlerini bulmak mümkün. Batı"nın soylu ruhlarının (!) bir yandan acıdığı (!) öte yandan da sömürmeye doyamadığı bu koca kıtanın çektikleri, Başbakan"ın son Gabon ziyaretinde tarihsel ayrıntılarıyla gündemimize girdi. Nihal Bengisu Karaca"nın "Afrika Neyimiz Olur?" ve sonrasında "İstanbuleva Notları" başlıklı yazılarını internetten bulup okuyanlar, kölecilik zihniyetinin sömürgeciliğin "yeni sürümü"nün hal-i pür melalini tüm açıklığıyla idrak edeceklerdir...

2004 yılında Nobel Barış Ödülü almış ilk Afrikalı kadın Kenyalı çevreci lider Wangari Maathi geçen yıl Eylül ayında sessiz sedasız hayata veda etmişti. Fransa"nın son Mali operasyonuna tanık olmadığımız dönemlerde, 2000"li yılların başında bir makalesinde şöyle diyormuş:

"... sömürgeleştirmeden önce, Kenya Dağı, onu yakından ya da uzaktan gören tüm cemaatler tarafından Yaradn"ın Evi olarak kabul edilir, kutsanırdı. İçtikleri su, bu dağdan doğar ve akarsulara, ırmaklara karışırdı. Sömürgeciler Hıristiyanlığı getirdiklerinde artık dağ değil yıkarıdaki cennet önemli hale gelir oldu.

Artık dağa saygı duyulmadığı için kimse onu korumadı da. Ağaç örtüsü sömürüldü. Kaynak suyu gözle görülür derecede kurudu. Yamaçlarındaki biyolojik çeşitlilik öyle hasar gördü ki, Kenya Dağı bugün UNESCO tarafından, türlerin tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir "tehlike bölgesi" ilan edilmiş durumda. İnsanlar kültürlerinden koparılırsa böyle olur. Kendi felaketlerini hazırlar duruma düşerler."

Batı kültürü, hümanizm ve sömürgecilik dilemmasını her zaman sevmiştir. Şimdi ekonomik kriz, hümanizmden yana taviz vermelerini gerekli kılıyorsa hiç umursamadan gerekeni yaparlar. Nitekim Mali"deki askeri operasyonla gözlerini kırpmadan 200 can aldılar. Eskiden doymayı bilmedikleri için oralarda dolanırlardı. Şimdi ekonomik krizlerini yönetmek ve aç kalma tehlikesine karşı tedbir almak için saldırıyorlar.

Bu arada bizim Frankofon aydınlarımız da zor durumdalar tabii ki… Ancak hiç merak etmeyin; Fransa"yı belki haklı değil ama "mazur" gösterecek bir iki numara ile çıkar gelirlerse hiç şaşmayın. TV tartışmalarında onları merakla bekliyor olacağım… Haneke"nin makabre Oscar adayı filmi Amour ve şu günlerde İstanbul"da başlamış olan Comité Colbert Festivali (Fransız lüksünün modern yüzü imiş) gayet iyi bir vesile olabilir…

Kurumsal Yönetim Zirvesi

Önceki gün düzenlenen VI. Uluslararası Kurumsal Yönetim Zirvesi"nde iş dünyasındaki pek çok temel konunun özüne tekabül eden "kurumsal yönetişim" (bazıları yönetim, bazıları da yönetişim diyor) meselesi, şirketlerin piyasa değerinin oluşmasındaki öneminden başlayarak, hesap verebilirlik, şeffaflık ilkelerinin hayata geçirilmesine kadar çeşitli açılardan ele alındı. Konuşma metinlerini Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği web sitesinde yayımlayacak olurlarsa gelecek açısından son derece önemli tespitleri istediğimizde hatırlayabilme şansını elde etmiş oluruz.

Doğuş Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar, Akkök Şirketler Grubu CEO"su Ahmet Dördüncü, Deloitte Türkiye CEO"su Hüseyin Gürer ve İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Genel Müdürü İlhami Koç"un kurumsal yönetim ilkelerinin hayata geçirilmesine ilişkin yaşadığı deneyimler ve önerileri toplantıyı izleyemeyenler için hatırı sayılır önemde kaynaklar olacaktır.

"Kurumsal yönetim" meselesi ne zaman gündeme gelse, aklıma Management Center Türkiye"nin Genel Müdürü Tanyer Sönmezer kardeşimden dinlediğim "Çorba hikayesi" geliyor.

Finans sektörünün unutulmaz isimlerinden Burhan Karaçam, Tanyer"e bu konudaki endişesini "Kurumsal yönetim bizim memlekette çalışmaz" sözleriyle ifade etmiş. Tanyer nedenini sorunca Burhan Bey de "Çok basit" demiş, "Patron neyi yönetmeli? Serveti, değil mi? Şirketi kim yönetmeli? Profesyoneller… Peki güce kim sahip olacak, gücü kim yönetecek? Tabii ki patron... İtibarı kim yönetecek? Yanıt çok net: Profesyoneller... Oysa bak etrafına... Ortada bir "çorba" var. Karman çorman bir durum..."

İşte bu karman çormanlıktan kurtulmak için profesyonellerin bilgi ve deneyimlerine çok ihtiyaç var.

11 yıl önce
Bizim Frankofonlar zor durumda !..
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu