|
Büyümeyi küçültmek…

Sakın şaşırmayın.

TÜİK Türkiye’nin büyüme rakamlarını açıkladı ya… İkinci çeyrekte Türkiye bekleneni de aşarak 7,6 büyümüş ya… 2021 büyüme rakamı da yukarı doğru revize edilerek %11,4 olarak gerçekleşmiş ya… Şimdi seyreyleyin güdümlü muhalif TV ve yazılı basını ve sosyal medyanın kerameti kendinden menkul ekonomi ‘dehalarını’…

Ama’lar, Fakat’lar, Oysa’lar, Nitekim’ler, Öte yandan’lar, Ancak’lar… Havada uçuşacak. Şu anda aklımıza gelmeyen, büyüme rakamını ve TÜİK’i itibarsızlaştırmak, aşağılamak için ortaya atılacak, bir dizi ‘akıl’ yürütmeyi izlemeye hazırlıklı olun…

Büyüme rakamının kısmi ayrıntısı TÜİK’e göre özetle şöyle:
“Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’yı oluşturan faaliyetler incelendiğinde; 2022 yılı ikinci çeyreğinde (Nisan - Haziran arası) bir önceki yıla göre; finans ve sigorta faaliyetleri %26,6, hizmet faaliyetleri %18,1, mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri %11,0, sanayi %7,8, bilgi ve iletişim faaliyetleri %5,3, gayrimenkul faaliyetleri %4,1, diğer hizmet faaliyetleri %1,9 ve kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri %1,7 arttı. Tarım, ormancılık ve balıkçılık %2,9 ile inşaat sektörü ise %10,9 azaldı.”
Bu tabloyu şöyle okumalarına da şaşmayın:
“En büyük cukkayı finans sektörü götürmüş… Zenginler daha zengin edilmiş, fakirler daha da fakirleştirilmiş… Hizmet faaliyetleri turizm yüzünden şişmiş… Gıda ve İnşaat sektörü ise batmış… Ayrıca bu büyüme enflasyon nedeniyle böyle çıkmış… Hayat pahalılığı nedeniyle insanların harcamaları artmış… Ve de nihayetinde bu büyüme halk geneline yansımaz. Ve de nihayetinde bu büyüme halk geneline yansımaz, insanların hayatlarını rahatlatıp kolaylaştırmaz, refah seviyesinin artmasına hizmet etmez…”
Bu görüşleri ben uydurmuyorum. Katıldığım TV tartışmalarında kulaklarımla duydum…
Sonra da gençleri kazanacağı düşüncesiyle kendisinden
“Kemal Amca”
diye söz eden Kılıçdaroğlu, bir yandan kardeşlik, helalleşme çağrıları yaparken, beri yandan 30 Ağustos resmi kutlamalarına katılmaz, kargaların bile güleceği tespit ve vaatlerde bulunarak, CHP oylarının AK Parti’yi geçtiğini ileri sürer… “5’li çete” diye gölge boksu hareketleri ortaya koyarken (devlete hizmet eden yüzlerce müteahhit var), Türkiye’ye yatırım yapmak için yarışan müteahhitlerin sözümona yurt dışına kaçırdıklarını iddia ettiği paraları geri getireceğini vaat eder… Sayın Cumhurbaşkanı’nın kaçacağını da araya serpiştirmeyi ihmal etmez…

Bu nasıl kardeşlik, nasıl barış…

Yazımızı Salı günü ifade ettiğimiz düsturla noktalayalım: “Söylem, söylemle yıkılır… Kanıtla değil”…

Gözümüze takılanlar…

Temizlik markası
Asperox
, “Dünya Motokros Şampiyonası”nın
MXGP
Türkiye’nin temizlik sponsoru olmuş. Sponsorluk incelik isteyen bir iştir… Sadece görünür olmak için yapılmaz… Nerede, hangi markalarla, isimlerle ve etkinlikle görünür olacağınız dikkat edilmesi gereken ilk husustur… Bu analizde
‘hedef kitle’
nin uygun olup olmadığı da devrededir. Tabii ‘
varoluş nedeniniz
’ ile, başka bir değişle markanızın adı zikredildiğinde insanlarda uyandırdığı -ki marka tarafından belirlenerek yönetilmelidir- duyguyla da uyumlu olmalıdır. Asperox, markası için hız, dinamizm, gençlik, ağırlıklı olarak da maskülenlik çağrışımı yapan bir etkinliğe sponsor olmuş. Amaçları zaten buysa ne âlâ; istikrarla devam etmeleri yeterli… Değilse, dikkatli olmalarında fayda var…
(Mustafa Özcan, Yeni İletişim)
- Koçtaş hazırladığı basın bülteni ile yazlıklardan döneceklere tavsiyelerini sıralamış… Ürün satışına odaklanmış bir firma neden böyle bir iletişim yöntemi tercih eder diye soranlara açıklayalım: İletişim çalışmalarında buna
‘konu yönetimi’
diyoruz… Mevsim malumunuz sonbahar ve de eve, çalışma hayatına dönüş vakti… Marka da bunu kaçırmamış, bir fırsata dönüştürerek ‘eve, bahçeye’ dair konularda
‘söz sahibi’
kimliğini pekiştirmek için kullanmış. Bu tür çalışmalar, uzun vadede, markaların itibarını oluşturmada etkilidir… Hem
hedef kitle
hem de
paydaşları
nezdinde… İtibar ne kadar güçlüyse marka değeri de o kadar güçlü olur… Bu da satışlara orantılı biçimde yansır…
(Gülseren Ayaz, Lobby)
-
REM People,
tüketicilerin raf önünde karar verme süresinin 3,5 saniyeye indiğini söylemiş. Bu kadar kısa sürede müşteriyi
‘ikna’
etmek için büyük kapsamlı ve ciddi çalışmalar gerektiği ortada. Ürünlerin mağaza içindeki yerleşiminden tutun da her türden iletişim çalışmasının etkinliği ve tasarımı için kullanılan
‘nöro pazarlama’
ve
‘eye tracking’
gibi yöntemler daha da gelişecek gibi. Öte yandan tüketici davranışlarına 3,5 saniye içinde etki etmek konusunda itibarı yüksek markaların öne çıkacağı da anlaşılıyor. Kısaca arzulanan iş ve iletişim sonuçlarına ulaşmak için her detaya incelikle eğilinmeli, boş alan bırakılmamalı gibi görünüyor.
(İlker Pehlivan, Echo)
-
Üsküdar Üniversitesi
İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden
Doç. Dr. Gül Esra Atalay,
“İnternetteki, sosyal medyadaki paylaşım ekonomisi nedeniyle şiir ya da diğer edebi türleri, onları oluşturan ve okuyan topluluklardan ve platformlardan bağımsız olarak ele almak mümkün değil. Sosyal medya mecralarında paylaşılan içeriklerin dolaşıma girmesiyle bir ‘katılımcı kültür’ oluştu”
demiş. Teknolojik determinizm, yani çok kabaca araçların sosyal yaşamı dönüşüme uğratması (ya da tamamen belirlemesi) etkisi reddedilmese de ölçüsü tartışılan bir konudur… Dijitalleşmenin hayatımız üzerindeki kalıcı etkileri hakkında ‘
kesin
’ konuşmak içinse henüz erken olduğu kanaatindeyiz. Yine de Esin Hoca’nınki gibi değerlendirmeler yakından takip edilmeli, kültürümüzü besleyen edebiyat gibi temel bazı alanlar konusunda gerekirse koruma mekanizmalarımızı devreye sokmalıyız.
(Ali Aksoy, İletişim Ofisi)

#TÜİK
#CHP
#AK Parti
2 yıl önce
Büyümeyi küçültmek…
Bir Başka Mesele: Çözülme baba otoritesinin sarsılmasıyla başladı
Ayasofya’da namaz kılma zevki
ABD’nin raporu tutarsızlık abidesi..
Maskeli balo bitti: Gazze, dünyanın Siyonistlerin esareti altında olduğunu ispat etti!
Erdoğan’ı erken finale zorlamak: 2015