Bu sözler Sayın Cumhurbaşkanı’na ait… Pazar akşamki konuşmasında dile getirdi. Şimdi bir başka sözü daha hatırlayalım.
31 Mart yerel seçimleri sonrası tüm partiler, “şimdi önümüze bakma zamanı” deyip duruyorlar. Ben de diyorum ki: “Bakalım da nasıl bakalım?”
Kennedy’nin cümlesindeki birinci türden insanlar gibi mi bakalım; yoksa ikinci türden düşünüp davrananlar gibi mi?
Görünen o ki gerek politikacıların gerekse hiçbir zaman yanılmayan, yanılsalar da yanılmamış gibi yapan, her zaman her şeyi bilen yorumcuların şu sıra yaptıkları, ‘şeyleri göründükleri gibi ele almak’ ve sadece neden, nasıl diye sormak…
Oysa, şu sıra tam da ihtiyacımız olan yaklaşım biçimi, Robert F. Kennedy’nin kendisinde var olduğunu iddia ettiği yetilerin benzerlerini herkesin kendi toplumsal, siyasî ve ekonomik hayatına uygulamak için çaba harcamasıdır.
Yani, otoyol, köprü, metro, inşaat vb. alt yapı vaatleri değil, adalet ve güven gibi üst yapı kavramları ile kalkınma gibi toplumsal refaha yönelik vaat ve uygulamalar…
AK Parti 2002’de hiç olmamış ‘şeyleri’ düşledi ve pek çoğunu birer birer gerçekleştirdi. Sayın Cumhurbaşkanı gerek Huber Köşkü’nde gerekse balkon konuşmasında parti ile hükümet içinde, özellikle de ekonomi konusunda ciddi reform ve yeniden yapılanma adımlarının atılacağının altını çizdi.
Gerek bu paket gerekse Sayın Cumhurbaşkanı’nın balkon konuşmasında altını çizdiği yenilenme hareketi, yukarıda sözünü ettiğimiz, AK Parti’nin olmayan şeyleri düşleme ve gerçekleştirme refleksine olan inancı tazelerse, AK Parti 2023 hedeflerine rahatça ulaşabilir.
Yazımızı masala benzemeyen bir masalla bitirelim…
Padişahın biri, pek çok masalda olduğu gibi, kızını evlendirecekmiş. Bunun için ülkenin en güçlü delikanlısını arıyormuş. Şehrin ortasındaki devasa taşı kim kucaklayıp kaldırırsa kızını ona vermeyi düşünmüş. Ülkenin ne kadar iri kıyım, güçlü-kuvvetli delikanlısı varsa meydana doluşmuşlar. Hepsi sırayla denemiş. Ikınmışlar, sıkınmışlar ancak hiçbiri taşı yerinden dahi kımıldatamamış. O sırada kalabalığın içinden zayıf mı zayıf, cılız mı cılız bir delikanlı çıkıp gelmiş. ‘Ben de deneyeyim’ demiş. ‘Saçmalama, olmaz’ demişler. Ancak bu çöp gibi delikanlı o kadar ısrar etmiş ki kral, biraz da eğlenmek için, ‘hadi bırakın da denesin’ demiş. Sıska delikanlı gelmiş taşın yanına, iki elini şöyle bir koymuş taşın altına. Bütün gücünü toplayıp ıkınıp sıkınmış ve…
O da kaldıramamış taşı.