|
Seçmene ‘nasıl’ anlatılacak?…
Salı akşamı Beyoğlu Belediye Başkanı
Ahmet Misbah Demircan
'ın Pera Palas'ta düzenlediği bir sohbet toplantısına katıldım. Konuk konuşmacı TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı
Mustafa Şentop
'tu.
Abdurrahman Kurt, Bülent Akarcalı, Erden Timur, Yusuf Akçayoğlu, Ahmet Çalık
(Futbolcu olmayan),
Serdar Bilgili, Vahap Küçük, Mehmet Büyükekşi, Erman Yardelen, Ayşe Böhürler, Nuh Albayrak
ve
Orhan Gencebay
'ın da aralarında bulunduğu, tartışmanın parçası olan isimlerle birlikteydik.


Bundan bir süre önce NTV'de katıldığımız bir sohbet programının konuklarından Star gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, masanın üzerine bir dosya koymuştu. Dosyanın içinde Anayasa değişikliği ile ilgili bilgiler vardı. Eski olanlar kırmızı, yeni olanlar da siyah renkte düzenlenmişti. Anayasa değişikliği ile ilgili aslında yeterince netleşmiş bilgim olmadığını o program sırasında düşünmüştüm. Nuh Bey'in dosyasına benzer bir çalışmaya kalkışmamda da bu eksiklenme duygusunun büyük payı oldu.



Öğrenmekle bitecek gibi değil elbette ancak odaklanarak çalıştığınızda da yolun kabasını alıyorsunuz tabii ki. Sonra durup düşünüyorsunuz: Cumhurbaşkanlığına aday olan iki parti liderinden kaybedenin, Meclis'e de giremeyeceğini acaba kaç kişi biliyor? Ya da Cumhurbaşkanı'nın görevini sağlık sorunu veya vefat nedeniyle yerine getirememesi halinde, ABD'de olduğu gibi yardımcılarının (yani kendisi tarafından atanmışların) onun yerine geçemeyeceklerini, ülkeyi 45 gün içinden seçime götürmek zorunda olduklarını dersime çalışmadan önce ben de bilmiyordum. Bunlar gibi kritik önemi haiz nice önemli bilgi…



Eksiklenme basıncı ne zaman hafifledi dersiniz? Sayın Cumhurbaşkanı, birkaç gün sonra yaptığı açıklamada Anayasa değişikliği konusunda “Halk yeterince bilgilendirilmiş değil” deyince içim biraz rahatladı. Yalnız değildim. Araştırma şirketleri de benzer sonuçlar ortaya koyuyordu. Seçmenlerin %65'i neyin nasıl değiştiğinden bîhaberdi.



“Evet desinler, hayır desinler ama bilerek desinler” diye düşünen sağduyu sahibi insanlar ne kadar haklıydı. Ayrıca neyin nasıl değiştiğini bilmek, evet kararını destekleyenlerin çok daha fazla elini güçlendiriyordu.



Bu duygu ve düşüncelerle gittiğim Pera Palas toplantısında Mustafa Şentop'u dinleyince hâlâ ne kadar çok şeyi bilmediğim duygusu tekrar içime gelip yerleşti. Şunun şurasında yedi hafta kalmıştı. Bakalım seçmene nasıl anlatılacaktı bilinmesi gerekenler…



Şu ana kadar görüldüğü kadarıyla, siyasi iletişim, ayrıntılı bilgilendirme eksenli değil, daha çok makro planda yapılan propaganda çalışmalarıyla yürütülmekte. Mustafa Şentop Cumartesi günü açıklanacak strateji ve uygulama takvimiyle bu meselenin üstesinden gelineceğini düşünüyor. İnşallah hallederler. Bu aşamada gerekli olan bilgilendirme süreci -ülkemiz insanını biraz tanıyorsak- yazılı metinlerle, kitapçıklarla, broşürlerle, sloganlarla halledilemez. Çok daha yalın görsel ve işitsel mecra ve özgün çalışma devreye girmeli. Yoksa kampanya, “Bu değişikliği Cumhurbaşkanı kendisi için mi, yoksa millet için mi istiyor' tartışması üzerinden yürür gider. Böyle bir tartışma da kimseye yaramaz.


Düşünce Kuruluşları'yla birlikte düşünmek..


Ali Koç

'un ünlü İngiliz düşünce kuruluşu

Chatham House

'un Mütevelli Heyeti'ne katılması,

Koç Holding

'in bu kuruluşun kurumsal ortağı olarak

Türkiye Projesi

'nin ana destekçisi olması, önemli bir gelişmedir. Türkiye Projesi ile

'Yeni İpek Yolu'

nun Türkiye'de konumlandırılması öngörülüyormuş.



Chatham House, dünyanın önemli düşünce kuruluşlarından biri olmasının yanı sıra Atlantiğin iki yakasında özel konumu nedeniyle Anglo Sakson dünyasının da en etkili kurumlarından biri olarak biliniyor. (ABD'deki

Counsil on Foreign Relations

'ın muadili

Royal Institute of International Affairs

'ın popüler ismiymiş. Karar alma ve politik yapım süreçlerini enforme etmek açısından benzer kuruluşlar arasında önde gelen bir farklılığı varmış. Savunma, güvenlik, istihbarat ve dış ilişkiler bürokrasilerini ve dahası siyasi otoriteyi açık istihbarat ve kalifiye analiz yoluyla beslermiş.)



Ali Koç, “Sağladığımız iş birliği ile Chatham House gibi uluslararası ilişkilerde etkili ve referans alınan bir düşünce kuruluşunun çalışmalarında Türkiye masasının varlığını korumayı ve araştırmaların devamlılığı için destek sağlayacak olmayı çok önemsiyoruz” demiş. Haklı. Türkiye'nin uluslararası marka yönetiminde özel sektörün bu türden girişimlerinin -bu sütunlarda anlatmaktan bıkmadığım- Soft Power (Yumuşak Güç) açısından önemini bilmem ayrıca vurgulamama gerek var mı? Düşünce kuruluşlarıyla birlikte düşünmek, dünyanın nabzını tutabilmek çabasıyla eş anlamlı değil midir? Düşünce kuruluşlarını ele geçiren dünyayı ele geçirir, diyelim.




#Beyoğlu Belediye Başkanı
#Ahmet Misbah Demircan
#Pera Palas
#Ali Koç
7 yıl önce
Seçmene ‘nasıl’ anlatılacak?…
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık