|
‘Yeni normal’ nasıl gidiyor; biraz şaşkın mıyız?

Bilinen klişedir: “Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir”… Oysa zaman içinde bu sözün pek de geçerli olmadığı kanıtlandı.

Onun yerini çok daha gerçekçi, mevcut durumu çok daha net ifade eden şu söz aldı: “Değişmeyen tek şey, değişime dirençtir”…

Bu nedenle normaldir; her değişim kişiler, topluluklar ve toplumlar üzerinde şaşkınlık doğurabilir…

Çalışma hayatında, her türlü krize hazırlıklı olmak için istediğiniz kadar ‘Isı Kalkan’larınızı çalışır durumda tutun. Yine de kriz kapınızı çaldığında bocalarsınız… Şaşkınlık, bocalama, ‘yeni normalin’ ilk çıktılarından biri oldu… Küresel boyutta, istisnasız her toplumu etkileyen bu olağanüstü durum, şunu da öğretti bize: Bocalama süreci de kriz planına dâhil edilmelidir.

Yeni normalin hayatın tüm alanlarını etkileyeceği ve tüm yaşam biçimlerinin ve süreçlerinin dijital dönüşümün gerektirdiği doğrultuda yeniden düşünülmesinin gündeme geleceği, neredeyse herkes tarafından söylenmesine rağmen, sanki kahir çoğunluk her şeyin eskisi gibi olacağını düşünmekte ısrar ediyor gibi...

Bu aralar en sık duyduğumuz sorulardan biri de şu: “İletişim dünyası bundan sonra nereye evrilecek?”

Sorunun yanıtı için, reklam filmlerine bakarsak, içimiz kararabilir… Salgın sürecinde hepsi birbirinin aynı… “Ayrılsak da beraberiz” modunda… Bütün sektörlerin reklam filmlerinde, herkesin elinde birer cep telefonu. Kilit mesaj: “Arayın birbirinizi, konuşun! Hem de görüntülü!” Bayramın ilk günü insanlar birbirlerini aradıklarında, en çok abonesi olan GSM şirketi bir-iki saat çuvalladı diye de etmedik laf bırakma…

Yeni normalin, dijital dönüşümün neresindeyiz acaba?

Bu süreçte köprülerin altından çok sular akmış olabilir… Mesela, bugüne kadar istediği ürüne online yollarla ‘anında’ ulaşabilen Z Kuşağı, hayatında ilk kez ‘stok’ yapmış. Araştırma ve perakende teknolojileri şirketi REM People salgınla ilgili tüketici raporunda eski satın alma davranışlarından bazılarının kalıcı olarak değişebileceğini açıklamış. Mesela virüse maruz kalma endişesi nedeniyle bakkal ve marketlere gidilme sıklığı azalmış.

50 yaş ve üzerinde olan tüketicilerin, dijital ortamda çok daha hızlı marka değiştirebilmeleri ihtimal dâhilindeymiş. Bu tür tüketiciyi elinde tutmak isteyen markaların, çok farklı bir iletişim yaklaşımını devreye sokmaları gerekiyor.

Araştırma şirketi Euromonitor International da tüketici eğilimlerinde çok ciddi ve beklenmedik hızda değişimler olduğunu açıklamış.

Evde geçirilen zamanın artmasıyla artık takım elbise gibi kıyafetlerin yerini gündelik giysilerin alması, kısıtlamalara ara verildiği zaman bile sosyal faaliyetlerin sanal ortamlarda sürmesi bekleniyor. Sağlık kaygılarıyla tek kullanımlık ürünler de daha sık kullanılmaya başlanmış mesela.

Tüketiciler, alışkanlıkları, eğilimleri ve beklentileri konusundaki eski bilgilerimizin belki de büyük bölümünü çöpe atmamız gerekecek.

Ancak, “Orada durun işte!” diyeceğimiz bir husus var ki; o hiç değişmeyecek: “Ölçmüyorsan yapma!” prensibi.

YouTube kanalları üzerinden yapılan söyleşilerin-programların, Instagram’da hayata geçirilen canlı yayınların, analog medyadan, ana akım yazılı-görsel basından çok daha fazla izlendiği ve güvenildiği gibi bir gerçekliği göz önüne alalım… Mitingler, konvoylar, afişler ve TV programlarıyla yürütülmeye çalışılan siyasî iletişimin yeni baştan düşünülmesi gerektiği de kendiliğinden ortaya çıkıyor…

Koronavirüs salgını bitip de her şey yerli yerine oturduktan sonra, başka ülkelerin kültür ve değerlerini yansıtan öngörüleri bir kenara bırakmalı ve içinde yaşadığımız toplumdaki değişimi anlamaya başlamalıyız. Sonrası çorap söküğü gibi gelecektir zaten. Endişeye mahal yok…

#YouTube
#Koronavirüs
#Tüketici
#Alışkanlık
#TV
4 yıl önce
‘Yeni normal’ nasıl gidiyor; biraz şaşkın mıyız?
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık
Kimin enflasyonu
Terör örgütü elebaşı olarak İsrail portresi…
Hamas’ın ateşkesi kabulü ve İsrail’in Refah Operasyonu