, uzun vadeli bir iştir; para biriktirmek gibi…
biriktirmek ise zahmetli, emek isteyen, ancak karşılığını uzunca süre sonra, sizi hedefinize taşıyan kanatlar gibi işlev görerek veren önemli bir haslettir.
O nedenle
’ne hazırlanmak için, eğer bugüne kadar
ve
bir şey yapmadıysanız geç kaldınız denebilir… Sonra hayal kırıklığı olmasın…
Performans sporlarında olduğu gibi ‘
ve
’ yönetimi de iki temel kriter üzerinden değer kazanır:
hareketler ve
hareketler…
Teknik hareketler,
. Ancak sonucu tek başlarına belirlemezler… Gerek koşulların hepsini yerine getirseniz dahi kaybedebilirsiniz… Sokakları temiz tutuyorsunuz, her cuma cemaatle bir araya geliyorsunuz, belediye hizmetlerinde başarılısınız ya da bunları vadediyorsunuz diye seçim kazanamazsınız…
Seçim sonucunu etkileyecek
ise artistik hareketlerde aranmalıdır. Özetle, bizim
kitabında “Beklentinin ötesinde davranış sergilemek” diye ifade etmeye çalıştığımız bu tarz-ı siyaset;
ve
süreçlerini standartların ötesine taşıyarak yönetmekle mümkündür…
Nasıl ki eşinize, dostunuza her gün çiçek götürmeniz belli bir süre sonra anlamını yitirecekse, ‘teknik hareketler’de gösterdiğiniz üstün başarı da bir süre sonra etkisini kaybeder… İşin sonunda galibi, artistik hareketler sayesinde kazanacağınız ‘
’ belirler…
Seçim çalışmalarında ikili
yönelmek şarttır:
ve
. En çok karıştırılan konu da budur zaten… Çünkü, zaman zaman sosyal paydaşlara hedef kitle gibi davranılırken, tam tersinin yapıldığına da sık sık rastlıyoruz.
Hedef kitle, o seçim çevresindeki mevcut ve potansiyel seçmenlerin tümüdür… Sosyal paydaşlar ise
ya da
seçileme-memizden ‘doğrudan etkilenecek’
kişi ya da kuruluşlardır.
Sosyal paydaşlarla daha çok birebir ilişki yönetimi tercih edilirken; hedef kitleyle iletişimde sosyal medya, yerel mecralar ve geleneksel platformlar gibi araçlar kullanılır. Sosyal paydaşlara verilecek
, kullanılacak
ve
, hedef kitleninkinden çok farklıdır. Çünkü, sosyal paydaşlar belli ölçüde olsa da
(influencer) rolüne de sahiptirler.
Örneğin, farklı
bir araya toplanmalı… Çeşitli
için yerel buluşmalar yapılmalı… Esnaf, geniş kitle içinde mütalaa edilmeli ve tekil ziyaretlerin pek bir işe yaramayacağı bilinmeli (Bkz. esnaf ziyaretiyle ünlenen parti liderlerinin oy oranları)…
Neticede kazananı iki unsurun belirleyeceği de mutlaka akılda tutulmalı:
ve
… Vaat net ifade edilmelidir… Ancak daha da önemlisi o vaatlerin yerine getirileceğine dair güvenin sağlanmış olmasıdır. Güven ve vaat konusunda
’in 2018 ve 2023 yıllarında, ekibiyle birlikte hazırladığı “Belediye Yönetişim Karnesi” adlı çalışmaya bir göz atmakta yarar var. Belediyelerin halka açık belgelerinden yola çıkarak
araştırılmış ve belediyelerin aynı kriterlerde 2018’deki durumlarıyla kıyaslama yapılmış.
Güven duygusunu oluşturmadıkça, hiçbir vaadin hiçbir faydası yoktur. Güven ise üç ayak üzerinde durur:
,
,
. Bunlardan biri dahi zayıfsa adayınız için endişelenebilirsiniz…
“Bildiğini bilenin arkasından gidiniz. Bildiğini bilmeyeni uyandırınız. Bilmediğini bilene öğretiniz. Bilmediğini bilmeyenden kaçınız.”
* Tüm dünyadaki çalışanların yüzde 56’sı, daha iyi ‘iş-yaşam dengesi’ karşılığında daha düşük ücret sunan işyerlerinde çalışabileceklerini belirtmiş. Yüzde 62’i de seçme imkânı olsaydı yeni bir işe girmeyi düşüneceğini ve bunu ofiste ne sıklıkta çalıştıklarına göre belirleyeceklerini söylemiş. Bu fırsata sahip olamayanlar ise işverenlerinden daha esnek bir çalışma modeli talep ediyorlarmış. Genç profesyonellerin yarısı ise işyerlerinde bitkin ve kopuk hissetmelerinin stres ve kaygıdan kaynaklandığına dikkat çekiyormuş. (B2Press)
* İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkan Yardımcısı Mustafa Paşahan, hazır giyimde 19 dolar düzeyinde bulunan kilogram birim değerini, orta vadede 40 dolara yükseltmeyi hedeflediklerini açıklamış. “Tüm olumsuzluklara rağmen 2023’ü 19,3 milyar dolar ihracatla tamamladık” diyen Paşahan, 2024 ihracat hedefinin 40 milyar dolar olduğunu söylemiş. Birlik, 7-10 Şubat’ta düzenleyeceği IFCO’ya hazırlanıyormuş. (Yıldırım Özcan, Time)
* Bir kadın oyuncumuz, 10 ila 20 milyon aralığında reklam ücreti talep edecekmiş, gazete haberinde gözümüze takıldı. Ünlülerin, markalarla yaptıkları iş birliklerinden aldıkları ücretler her zaman haber olur… Meblağlar o kadar büyüktür ki başlıklar çoğunlukla şöyledir: “Dudak uçuklattı…” Reklam kampanyalarında şöhretlerin yer almaları; bazen sevilen isimler oluşları bazen de kendilerine has beğenilen başka özelliklerini markalara ‘yansıttıkları’ için tercih edilir. Nihayetinde de bu isimler ‘kendilerinden’ bir şey verirler. Uluslararası terminolojide buna ‘substance’ kaybı denir… Salamdan bir parça kesilmesi gibi de düşünülebilir. Bu çalışmaların ünlülerde yaratacağı ‘aşınma’ hiç de azımsanmamalıdır; her reklam bir parça daha alır… O nedenle salamdan kesilen dilim ne kadar büyükse ücret de o kadar büyüktür.