|
Karşıyız Karşı!

Bir zamanlar bu isimde Necef Uğurlu''nun senaryosunu yazdığı çok sevdiğim bir komedi programı vardı. Bu program memleketimizdeki "karşı olma kültürü"nün mantıksızlığı ile dalga geçerdi. Şimdilerde televizyonlarda böyle bir komedi programı yok (keşke olsa) ama bütün tartışma programları neredeyse bir komedi yazarının elinden çıkmışçasına benzer özellikler gösteriyor.

"Uysa da uymasa da karşıyız" mantığı ile yapılan konuşmalarda ne ahenk ne de doğru bilgi(objektif kriterler ile değerlendirilen, sadece bana göre olmayan) bulmak mümkün değil. Ayrıca bir de tuhaf anlık afazi (bu kavram çok sofistike oldu, bunama desek) hali var üzerimizde. Herkes söylediğini beş dakika sonra unutuyor.

Show Tv, kapatma sürecinin en hızlı takipçilerinden ve destekçilerinden. Aynı sermayenin Sky Türk ve Cumhuriyet gazetesinin hissedarları arasında olduğu biliniyor. Bu yayın gurubu Ak Parti kapatılma kararının ve Avrupa Birliği''ne karşı politikaların desteklenmesi misyonunu üstlenmiş durumda. Benimle ilgili iddianın tek kaynağı olan Show Tv''deki Ali Kırca''nın Siyaset Meydanı programı da bu tartışmalarda önemli rol oynuyor.

Bahsettiğimiz programın vazgeçilmez konukları, ulusalcı kanadın hocalarından Erol Manisalı, Sinan Aygün ve Yiğit Bulut. Türk halkının çıkarlarını AB lobisine karşı savunuyorlar. Biraz sinirli, alaycı ve Türkler dışındaki tüm milletleri küçümseyen bir yaklaşım, atmosfer olarak ekrana ve programa yansıyor. Manisalı hoca çokmantıklı gibi konuşuyor, izleyici desteği yüksek. Avrupa Birliği''nin Türkiye''de yaptırım uygulmasına karşı çıkarken ve dayatma yapıyorlar diye tepki gösterirken ikinci turda fikir değiştirip AB''yi bazı konularda yaptırım uygulamadığı için suçluyor. "Bu birlik işe yarar bir şey olsaydı sosyal haklar reformlarını desteklerdi" iddiasına itiraz gelince bu sefer de "canım bahsetmek yetmez, Avrupa standartlarına uygun sosyal haklar için AB''nin Türkiye''ye dayatma yapması lazımdı" diyor.

* * *

Yabancı basında Ak Parti''yi tanımlarken kullanılan ifadeleri ise bir başka tartışma konusu. Bir taraftan "Avrupa Birliği''nin bizim laikliğimiz tanımlamaya, demokratik laiklik istemeye hakkı yoktur" söylemi diğer yanda "bakın işte Avrupalılar bile size İslamcı diyor" söylemi.

Bu çerçevede tanımlar havada uçuşuyor. Yine de yabancı gazeteciler en azından neyi niçin öyle söylediklerini izah etmekte daha başarılı.

Fransız gazeteci Jerome Bastıon''un Ak Parti''yi tanımlarken İslamcı parti yerine islamo-demokrat yani müslüman-demokrat tanımını kullandığını söylüyor . Ya da "yeniden yapılandırılmış islamcılar" kelimesini kullanıyormuş. Die Zeit gazetesinin Ortadoğu uzmanı Micheal Thumann''a benimle yaptığı bir görüşme vesilesi ile bu soruyu yönelttiğimde 2004''e kadar "Islamisist" kelimesiyle ifade ettiğini ancak bunun el-Kaide ile aynı imajı vermesi nedeni ile 2004''ten sonra "müslüman muhafazakâr" tanımını kullandığını, son iki yıldır da sadece "muhafazakâr" dediğini söylüyor.

Türk gazeteci Ruhat Mengi ise İslamcı kelimesini çağrışımları ile tarif ediyor. "Bence İslamcı demek bir Arap ülkesini örnek almak, İran''a, Suudi Arabistan''a, Malezya''ya benzemektir" diyor. "Malezya laik bir ülkeydi kısa sürede İslam''a geçti" yorumunu ilave ederek… Mengi''nin bu kelimeyi tanımlayışı kadar (her üç ülkede farklı yönetim sistemine sahip) Malezya ile ilgili yorumu da yanlış. Malezya hiçbir zaman laik bir ülke olmamış. Ülke anayasal monarşi ile yönetiliyor. 13 eyaleti var, her eyalette yasalaşan dini kurallar farklılaşıyor. Ülke yöneticileri laik bir uygulama benimseseler de söylem olarak kendilerini İslam Devleti olarak tanımlıyorlar. Eyalet sistemi ile yönetilen ülkede sadece bir eyalette İslamcı parti iktidarda (Klantan).

"Ak Parti İslamcı olmadığını ispat edememiştir. Din ve türbandan başka bir şey yapmamıştır" sözleri de Mengi''ye ait. Bir türbanlı olarak benim bilmediğim ama Mengi''nin bildiği din ve türban meseleleri ne doğrusu merak ettim. Yoksa bu da sadece "ben senin babanı da sevemezdim süt oğlan" sabit fikirliliği mi?

* * *

Son günlerde You Tube''da dolaşan videoyu gençler büyük bir eğlence ile seyrediyorlar. Ben de bunlar neye gülüyorlar merakı ile duruma muttali oldum. Siz de seyredin!

Söz konusu olay Üniversiteli Kadınlar Derneği''nin bir toplantısında geçiyor. Mikrofonu alan hanımların görüntüleri çağdaş! You Tube izleyicileri tarafından en popüler bulunan cümleler ise şunlar: "Başa bağlanan o Kur''an''da adı geçmeyen baş sargısı için beyaz çarşaf giyip meydanlara çıkıyorlar, utanmıyorlar mı?" "Bizim evde çalışan temizlikçi kadın da Ak Parti''ye oy vermiş, ne için diye sordum istikrar için, dedi. Ay istikrar senin neyine!"

"O kafalarına saten pırıl pırıl başörtülerini takıp yanlarımızdan geçmelerini hazmediyorum" (itiraf.com gibi). Mesela burs verirken ailelerin çocuklarını İmam Hatip okulundan alması için para teklif ediyorlarmış. İstedikleri olmazsa bursları kesiyorlarmış.

Üniversiteli hanımların (insan hangi üniversitelerde okuduklarını merak ediyor) nihai stratejisi ise mahalleleri elde etmek, muhtarlıkları kazanmakmış. Ancak muhtarların çoğunun kadın olması şartını getiriyorlar. Erkeklerin bu imtiyazdan faydalanabilmesi için ise onların kafasında olması gerekiyor.

Bu seyirliğe sinir dayanmaz malzemelerin ardından Hasan Celal Güzel''in hurafeleri reddeden aklı ve bilgiye dayanan yorumlarıyla biraz ferahladım. Gerçi

Venedik Kriterleri arasında şeriat maddesinin olmadığına stüdyodakileri ikna etmekte biraz zorlandı ama olsun, doğruyu söyleyen birileri vardı nasılsa. Gecenin final cümlesi ise H.Celal Güzel''dendi: "İddianameyi ezberledim tefrika niyetine anlatıyorum!"

16 yıl önce
Karşıyız Karşı!
VHKİ kadrolarında bulunanların maaşları nasıl yükseltilir?
Vakıflara ve derneklere zekat
Kalbin kararı
Tayland"da darbe gölgesinde taht savaşı
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…