|
Şiddetin çözümü nerede?

Adını hiç sormadım. Ne de nerede oturduğunu. Kan davası güden kaynanasından gizleniyordu. En büyük korkusu çocuklarının elinden alınmasıydı.

On yaşında evlendirilmişti daha ergen olmadan. Kocası kendisinden onbeş yaş büyüktü. “Beni çok kıskanırda sürekli döverdi, sen kadın değilsin derdi, ben de ne bileyim ben kadınlığı çocuğum daha derdim. Yine de kocamdı,başımızdaydı” diye anlatıyordu evlilik günlerini…

Sonra ise daha kötü günler gelir. Kocası bir kavgada öldürülür, hem de kendi ailesi tarafından. Dört çocuğu ile ortada kalır. Ailesinin yanına dönemez, kaynanası oğlunun kan bedelini istemektedir. Töreler devreye girer, bedel istenir “ya kaynına varacak, ya da kızını verecektir.”

Ne kaynına varır ne de çocuklarını verir. Caresizlik içinde iş bulma vaadiyle kandırılir, gittiği şehirde uyandığında yanında çocuklarını bulamaz. Hap verilerek uyutulmuş ve çocukları kaçırılmıştır, polise sığınır, uzak bir şehirde bir sığınma evine gönderilir. Anadili kirmancadir, türkçe bilmediği için sığınma evinin diğer sakinleri tarafından horlanır aşağılanır.Başka bir şehirde ki bir sığınma evine gönderilir. Burada hayatı değişir, bir sivil toplum kuruluşu ona destek verir, çocukları aranır ve bulunur.

Bir yılın ardından mahkeme kararı ile çocuklarına kavuştuğu günü hiç unutamaz: “Altı ekmek aldım beş kilo patates kızarttım,bisküvi, pasta aldım, her şeyi aldım ama onlar geldiklerinde insan gibi değillerdi sanki, yiyecekleri önlerine alıp, kaçıp saklanıp yiyorlardı”

Aradan geçen bir yılın içinde çocuklar dilendirilmiş ve çok kötü koşullarda yaşamışlardır. Annelerine kavuşsalarda yaşadıklarının etkisini uzun süre üzerlerinden atamazlar.Şimdi hepsi okula gidiyor. Anne ise devletten aldığı sosyal destek ile yaşıyor.

İnanılmaz bir hikaye gibi geliyor insana, ama yüzüne bakınca çaresizliğini,acısını,yine de mağrur duruşunu görünce hepsini, anlattıklarndan çok daha şiddetle yaşadığını fark ediyorsunuz. Törelerin onu kaçak bir hayata mahkum etmesine rağmen kendisine hiç merhamet etmeyen kocası için rahmet okuyor. Ah etmiyor sadece“çok zalımdı heralde Müslüman değildi”diyor.

***

Hafta başı Hürriyet gazetesinin düzenlediği “aile içi şiddet kampanyası” çerçevesinde yapılan bir arama toplantısına katıldım. Başarıyla yürütülen bir kampanyanın sonuçları tartışıldi.Hürriyet ailesi mensupları ağırlıklı katılımın olduğu toplantıda şiddetin nedenleri ve çözüm için yaklaşım metodları arandı. Şiddetin nedenlerini nerede aramak gerekir sorusu “din şiddeti üretiyor” önyargısını da gündeme geldi. Ancak bu noktada Entuğrul Özkök''ün “aile içi şiddeti laik-islam kutuplaşmalarının dışında ele almamız gerekir” saptaması çoğunluğun desteğini aldı.

Diğer yandan “aile şiddet üretiyor” söylemine Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu başkanı Vuslat Doğan Sabancı” aileyi tartışmıyoruz,şiddeti tartışıyoruz” diyerek itiraz etti.

Toplantıya katılan Başbakanımızın eşi Emine Erdoğan''ın konuşması içindeki merhamet vurgusu ise daha önce hiç değinilmemiş bir tema olarak sonraki gurup çalışmalarında yorumlandı.

“Merhamet! Bunu kullanmak dini bir şeyi çağrıştırabilir mi?”

“Vicdan! Bu da dini bir içerik kazanabilir. Ne olur olmaz dikkat edelim”.

“Ahlaki değerler!Yok yok bunu böyle söylemeyelim,belediyelerin durumu ortada,bunun sonu dinci yoruma gidebilir ”

“On emir desek olmaz mı!!!”

“Buldum ahlakın evrensel değerleri diyelim,dini ahlak demiyoruz ki zaten”

“Yok yok, olmaz, hukuk diyelim,broşür basalım…vs”

Merhamet,vicdan,ahlak gibi kavramaların da tehlike içerdiği hiç aklıma gelmezdi.

“Beyler karılarınızı dövmeyin çünkü yasal olarak suç” demek etkili olur mu acep!

17 yıl önce
Şiddetin çözümü nerede?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle