|
Küresel piyasalar ne istiyor?

Gezi Parkı ile başlayan süreçte birçok platformda taleplerini anlatmaya çalışan insanların dünya faiz lobisi ile bağları olmadığı ortada. Ancak dünyada olan bitenin onlarla doğrudan bağı olduğu da ortada. Bu olayları yorumlarken bu izlekten gitmeye karşı çıkmıştım. Bireylerin tek tek seslerini duymayı ve bambaşka amaçlarla alana gelmiş insanların anlaşılmasını engelleyeceği gerekçesi ile. Hala da bu olayların sosyal boyutunu ekonomik olandan ayırarak yorumlamaktan yanayım.

Ancak bu hafta içinde dünyada olan biteni izlerken sosyal hareketliliğin ekonomik hareketlilikten bağımsız olmadığını ortaya koyan haberlerle karşılaştık. Bunları da diğer sosyal talepler gibi görmemek mümkün değildi.

Sermaye gurubunun, banka sahiplerinin ve dış basındaki desteğin aynı zamanda küresel ekonomik kararlar ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini gösteren haberlerdi bunlar. Bu haberler; küresel ekonomik güçlerin dünya çapında büyük bir para ve beraberinde istedikleri gibi yönetebilecekleri şirketler, pardon devletler üzerine operasyona giriştiğini ortaya koyuyordu. Amerikan Merkez Bankası"nın gevşek para politikalarından dönüş açıklaması, Libor"dan sonra yeni bir faiz lobisi olarak tanımlanan CDS üzerine çıkan haberler ve bunlar üzerine ekonomistlerin Türkiye ve Brezilya üzerine yorumları gibi...

Haberlere bakılırsa "Avrupa Komisyonu; 13 büyük yatırım bankasını ve bir finansal veri şirketi ile Uluslararası Takas ve Türev Birliği"ni, borsaların CDS piyasalarına girmelerini engellemekle suçluyor. Söz konusu bankalar yapılacak soruşturma sonucu suçlu bulunurlarsa küresel cirolarının yüzde 10"una varan oranlarda ceza alabilirler. Kredi İflas Takas Primi"nin kısaltması olan CDS, ülke tahvilleri alan yatırımcıları, iflas riskine (yani o ülkenin o tahvilin geri ödemesini yapamaması durumuna) karşı koruyan bir nevi sigorta poliçesi. Bir ülkenin ekonomik riskleri ne kadar yüksekse, ihraç edeceği tahvillerin CDS"leri (yani kredi iflas takası pirimi) de o kadar yüksek oluyor. CDS işlemleri uluslararası yatırım bankaları için oldukça karlı bir iş alanı. Dünyadaki CDS işlemlerinin büyüklüğü 10 trilyon Euro"yu aşıyor." Almanya Borsası ve Chicago Ticaret Borsası 2006 – 2009 yılları arasında CDS piyasalarına girmeye çalıştı. Ancak Avrupa Komisyonu"nun rekabetten sorumlu yetkilisi Joaquin Almunia yaptığı açıklamaya göre, bu girişimleri söz konusu bankalar tarafından engellendi. Avrupa Komisyonu, bankalara ve finans kurumlarına bu iddianın yer aldığı belgeleri gönderdi ve bilgi istedi. Borsaların CDS piyasalarına girmelerini engellemekle suçlanan bankalar şunlar: Bank of America Merrill Lynch, Barclays, Bear Stearns, BNP Paribas, Citigroup, Credit Suisse, Deutsche Bank, Goldman Sachs, HSBC, JP Morgan, Morgan Stanley, Royal Bank of Scotland ve UBS.

Anlaşılan o ki; küresel piyasalarda devletler şirketler gibi işlem görüyor.

Bu arada sadece Türkiye"de değil Brezilya"da da yetkililer mali piyasaları suçluyor. Deutsche Welle haberine göre "Brezilya Maliye Bakanı Guido Mantega Amerikan ve Avrupa merkez bankalarının gevşek para politikalarını sert bir şekilde eleştirerek "kur savaşı" kelimesini kullanarak "taze basılmış Dolar ve Euro banknotları Brezilya tahvil piyasalarına akıyor, para birimi Realin değerini artırarak ülke ihracatını tehdit ediyor" diyordu. Deutsche Welle"de ki "Türkiye ve Brezilya Krizin Habercisi mi" haberine göre; "Yatırımcılar büyümekte olan ülkelerdeki tahvil ve hisse senedi piyasalarından çekilmeye başladı. Ekonomi profesörü Hanno Beck, ortada çok hızlı bir şekilde geri çekilebilecek bir para olduğunu ve bunun büyük karmaşa yaratabileceğini söylüyor. Alman ekonomistlere göre iki ülkedeki olaylar ekonomik büyümeyi % 2 geriletirken, enflasyonun % 6 üzerine sıçramasına sebep oldu. Her iki ülke ekonomisi de yüksek kalkınma oranı ile dikkat çekici ancak cari açık nedeni ile kırılgan. Uzmanlar bu nedenle kalkınmakta olan ülkelerdeki sermaye kaçışının faizlerin hızla yükselmesine yol açabileceğini söylüyorlar. Princeton Üniversitesi"nden ekonomi tarihçisi Harold James "Şu an sermaye piyasalarında devlet tahvillerine yönelik faizlendirmeyle ilgili belirsizlikler görüyoruz. Bu nedenle yüksek borçlu, uzun süre düşük faiz oranları üzerinden borçlanabilmiş bazı ülkeler faizler fırlayınca borçları ödeyemeyecek duruma düşecekler."

Anlaşılan o ki "faiz lobisi" devletler borsasında batırma oyunu oynuyor.

Bu yorumları okurken TBMM Darbeler Komisyon Raporu"nda "ekonomik sebepler" bölümünde yer alan bazı görüşleri hatırladım. Bunlardan birisi de Prof. Mehmet Altan"a aitti. Darbelerle uluslararası aktörlerin ilişkisini "Süperler ve Türkiye" isimli bir kitapta anlatan M.Altan "küresel sistemin ekonomik talepleri ile uyumsuzlukların darbe süreçlerinde en önemli etken" olduğunu söylüyordu. "Türkiye"nin en büyük sorunu kendi kalkınmasını finanse edecek zenginliğe sahip olamaması. Sıcak para dışarıdan geliyor. Uluslararası sistemin çıkarı ile benim çıkarım buluşamadığı zaman uluslararası sistemin ihtiyaçlarını karşılamak için darbe süreçleri başlatılıyor. Bu süreçlerde hangi sektör Amerika"ya para kazandırıyorsa oraya ve öncesinde ortaya çıkan ekonomik hareketlere bakmak lazım. Darbe dönemlerinde yeni ekonomik kararlar uygulanır, ekonomik üst kurullar bu dönemlerde kurulur. Her darbede askeri bürokrasinin bütçeden aldığı pay artar. İktisat politikası sermayeyi yeniden paylaştırır. Yeni zenginler çıkarır. Uluslararası sistemin izin vermediği zaman darbeler düşük yapar ."

Bunları okurken, bizim gibi ülkelerde darbelerin tek sigortasının özgürlüklerin arttığı demokratik düşünmeyi öğrenebilmiş, öğretebilmiş toplumlar olduğunu düşünmeden edemedim.

11 yıl önce
Küresel piyasalar ne istiyor?
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...