İstanbul Asayiş Şubesi'ne bağlı ekipler 1993 yılı başlarında rutin olarak otolar içindeki şahıslar üzerinde arama tarama faaliyetlerini icra ederken, önce büyük bir hırsızlık şebekesini ortaya çıkardıklarını düşünmüşlerdi. Ancak gözaltına aldıkları şahısların ikametlerinde yaptıkları aramalarda çok sayıda silah, sahte kimlik ele geçirilmesi sonrasında şüphelilerin, otomobil hırsızlığı, gasp, soygun gibi eylemleri gerçekleştirmedeki amaçlarının, Türkiye’de İran menşeli dinci bir örgüte gelir sağlamak için yaptıkları anlaşılmıştı.
İstanbul’da Çetin Emeç, Turan Dursun ve İran rejim muhalifi Ali Akbar Gorbani’nin öldürülmesi olaylarının da içinde yer aldığı çok sayıda cinayet, bombalama ve gasp eylemlerinden sorumlu tutulan, yasadışı İslami Harekat Örgütü mensuplarını sorgulayan güvenlik güçleri örgüt ile ilgili ilginç tespitlerini kamuoyu ile paylaşmışlardı. ’’İslami Harekatçıların çalışma ve eğitim şekilleri istihbarat örgütlerine benziyordu. Örgüt elamanından çok devletçe eğitilmiş kişiler görünümündeydiler. İslami Harekat diye bir bildiri, dergi afiş ve benzeri örgüt simge ve uzuvları yoktu. Bu bir örgüt değil gruptu. Kendilerine İslami Harekat denildiğinde bunu kabul ettiklerini, siz söylediniz, biz de kabul ettik demişlerdi. Bu tür grupların, istihbarat servislerinin, başka ülkelerdeki elemanları gibi çalıştıkları dokümanları da buna göre dizayn edilmişti ‘’
1979 yılında Milliyet Gazetesi'nin satışına karşı çıkan Abdi İpekçi Ağca tarafından, 1990 yılında ise, Hürriyet Gazetesi'nin satışına karşı çıkan Çetin Emeç’in, İslami Harekat Örgütü(!) Lideri İrfan Çağrıcı ve tetikçi firari Muzaffer Dalmaz tarafından öldürülmeleri sonucunda büyük bir tesadüf eseri, her iki gazete de Aydın Doğan tarafından satın alınıyordu.