|
"Deli" derlerse sakın sesini çıkarma!

— "On peut acquérir la Liberté mais on ne la recouvre jamais!"

Jean-Jacques Rousseau''nun bu sözünü bir kitabından değil, bir restaurant''nın duvarından aktarıyorum; Paris''te Saint-Germain-des-Prés''nin saklı bahçelerinden Le Procope''un o yaşlı duvarından...

Masada dostların muhtelif çeviri denemeleri arasında kalınca ister istemez ben de bir teklifte bulundum, ve Rousseau''nun vecizesini şu şekilde Türkçeleştirdim:

— Özgürlük fethedilebilir ama aslâ işgal olunamaz!

Yani...

Bir gün, bir vesileyle, bir biçimde pekâlâ özgürlüğün kapısını açabilir, hatta kapısından içeri adım da atabilirsiniz, ve fakat hiç ısrar etmeyiniz, tüm lütufkârlığına karşın özgürlük yine de size kendisini işgal etme imkânını bahşetmeyecektir.

İşgal de edemezsiniz onu, meşgul de!

O, yurdunda sürekli ikamete izin vermeyen sevgili. Bütünüyle ele geçirilemeyen ilhâm perisi. Ele geçirilen değil, bizâtihi ele geçiren.

İnsan, özgürlüğün kendisine uzanan o nârin ellerinden tutabilir belki ama o ellere kelepçe vurmayı başaramaz.

* * *

Özgür olanın özgürlüğünde hangi anlamı aramalıyız: hürriyeti mi, serbestiyeti mi?

Her ikisini de. Çünkü ''esaret'' tasavvur edilmeksizin hürriyet de, serbestiyet de tasavvur edilemez.

Esaret, yani kayıt, yani bağ.

Mukayyed olmanın bir diğer adı da esaret.

Bağlı olmak, bağımlı olmak. Kayda girmek. Nisbet ve münasebet bağları içinde yaşamak. Kayda ve izafete girmek. Tek başına olamamak, kalamamak.

İşte esaret!

Farsça "ser-best" (başı bağlı) sözcüğünün Türkçe''de tamamen aslının zıddı bir mânâ kazanıp "başı bağlı olmayan, bağsız, bağımsız" mânâsına gelmesi bir tesadüften mi ibaret acaba?

Ne gariptir ki eskiden nişanlı, nikâhlı kadınlar için kullanılırdı "başı bağlı" deyimi. Yani özgür kadınlar için. Bir erkeğe bağlanmak suretiyle etrafına baş eğmeme/boyun eğmeme hakkını kazanmış kadınlar için.

Bugün Türkçe''de "serbest kadın" tamlaması başı bağlı olan değil, olmayan kadınları gösteriyor. Yani özgür ve bağımsız kadınları.

Başa döndüğümüze göre, şimdi soru şu ey tâlib, bu kadınlardan hangisi özgür, hangisi serbest?

Meşgul olanı mı, olmayanı mı?

İşgale izin vereni mi, vermeyeni mi?

* * *

Özgürlük her defasında bir mekân olarak kavranır, bir alan olarak...

Fethetmekten, işgal etmekten söz etmeyi meşru kılan yahut "özgürlüğün başladığı veya bittiği yer'' kabilinden metaforların yaygınlaşmasını sağlayan, özgürlük denince akla gelen işbu mekân duygusudur.

Bir mekânda veya bir mekândan özgürleşebiliriz; belirli bir mekânda veya belirli bir mekândan... ayrılabilir, kopabilir, çekilebilir, dışına çıkabiliriz.

Dikkat ediniz lütfen, ancak bir "alan"dan, bir ''saha''dan, en nihayet bir ''yer''den.

Peki mekândan? Mekânın kendisinden?

Aslâ!

Hep bir mekân içindeyizdir; tıpkı zamanın içinde olduğumuz gibi.

Bu nedenledir ki insanın zamandan özgürleşme imkânı olmadığı gibi, mekândan da özgürleşme imkânı yoktur! İnsan zamana ve mekâna bağlıdır, bağımlıdır. Zamanın ve mekânın içindedir çünkü.

Ölçülebilir olanın içinde. Hesaplanabilirin.

Zamanı da ölçer bu yüzden, mekânı da.

* * *

Ne efsunkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyet

Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

* * *

İnsanoğlu farkına vardığı andan itibaren zamanı ölçmeye başlar. Farkına vardıysa, zaman akmıyor demektir. Zaman geçmiyordur. Ölçtükçe zaman durur. Ölçüldükçe elinden özgürlüğünü alır insanın. Farkına varıldıkça. Canını sıkar da sıkar.

Zamanın farkına varmayanın ise canı sıkılmaz, zaman su gibi akar gider nazarında anlamaz bile. "Zaman nasıl geçti anlayamadım" der. Zamanın farkına varmamıştır. Varamamıştır. Gafilidir zamanın.

Ve çokluk mekânın. Nerede olduğunu unutmuştur meselâ. Zamandan ve mekândan münezzeh olmuştur. Zamansızdır. Mekânsızdır. Sadece "Lâ Mekânî" değil, aynı zamanda "Lâ Zemanî" hâline gelmiştir.

Cerrahpaşa''dadır şimdi. Şah Sultan Mescidi''nin yanıbaşında.

Kendinden geçmiştir. Kendinden, yani zamandan ve mekândan.

Zaman ve Mekân odur artık.

* * *

İmdi ey talib, cevap ver şu soruma: Zamanın farkında mısın, değil misin?

Şayet farkındaysan, özgürlüğüme ilişme de çekil bir kenara, bari mağara gevezelikleriyle canını sıkılmaktan kurtar.

Yok eğer farkında değilsen, dört tekbir vurup özgürlüğünün tadını çıkar. Gönlünce çıldır. Dilediğince şımar. Saçmala.

''Deli'' derlerse sakın sesini çıkarma, haklılar, çünkü delinin tekisin sen!

Yani, özgürlük tarafından işgal olunansın!

15 yıl önce
"Deli" derlerse sakın sesini çıkarma!
Kara dinlilerle milletin savaşı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü