|
Padişaha verilen diş kirası

Bugün İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi olarak bilinen tarihi binanın eski adı, daha doğrusu asıl ismi “Zeynep Hanım Konağı” idi. Hayırseverliğiyle tanınan ve sevilen Zeynep Hanım, Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın kızı, Sultan Abdülaziz Han’ın sadrıazamı Yusuf Kamil Paşa’nın muhterem zevcesidir. Bunlar hayırsever karı koca olarak İstanbul’a bir çok tarihi eser kazandırdılar. Mesela Üsküdar’daki Zeynep Kâmil Hastahanesi yaptırdıkları eserlerin başında geliyor. Yusuf Kâmil Paşa, hem ünlü bir devlet adamı, hem de tarihten, edebiyattan şiirden hoşlanan bir kimseydi. Arapça’nın, Farsça’nın yanı sıra mükemmel derecede Fransızca da biliyordu. Mesela Fenelon’un Telemak isimli eserini Fransızca’dan Türkçe’ye çevirmişti.



İşte bu özelliklerinden dolayı Laleli’deki Zeynep Hanım-Yusuf Kâmil Paşa Konağı o devirde bir nevi ilim ve kültür akademisi haline gelmişti ve burada yapılan sohbetlerin tadına doyum olmuyordu. Bu toplantılara bizzat Yusuf Kâmil Paşa başkanlık ediyordu. Unutmadan söyleyeyim, Yusuf Kâmil Paşa ile haremi Zeynep Hanım’ın birlikte yattığı türbe de kendi eserleri olan Zeynep Kâmil Hastahanesi’nin bahçesinde bulunuyor.

Eski ünlü yazarlarımızdan Refi Cevad Ulunay’ın “İhtişamlı Kadınlar” başlığıyla kaleme aldığı makaleden anlaşıldığına göre, zaten son derece cömert olan ve hayır hasenat işlerinden çok hoşlanan Zeynep Hanım, özellikle Ramazan aylarında tam bir iyilik meleği kesiliyordu. Bu mübarek ay boyunca konağın kapısını herkese açık tutuyordu. Hanım Efendi, iftara gelenlere mevkilerine ve durumlarına göre çeşitli hediyeler vermeyi bir âdet haline getirmişti.

Bir Ramazan, devrin padişahı Sultan Abdülaziz Han, Cuma selamlığı için Beyazıt Camii’ne geçiyor ve iftarı Zeynep Hanım’ın konağında yapacağını söylüyor. Yusuf Kâmil Paşa camiden konağın binek taşına kadar kırmızı halılar döşetiyor. Padişah için hazırlanan iftar sofrasının ihtişamı o zamana kadar görülmemiş bir manzara arzediyordu. Bütün sahanlar altın, tabaklar martabani, bardakların, sürahilerin her biri, bir servet teşkil edecek kadar değerliydi. Padişahın havlusu bile inciyle işlenmişti. Sahanların, tabakların konulduğu altın sini içinde ayetler, hadisler yazılıydı.

Padişah, Kâmil Paşa’ya büyük bir iltifatta bulunuyor. Birkaç defa duyduğu memnuniyeti dile getiriyor. Bir taraftan da konakta bulunan rical, yani diğer devlet adamları, “Acaba Zeynep Hanım Efendi padişaha da hediye verecek mi? Verecekse bu nasıl bir hediye olacaktır” diye merak ediyorlardı.

Bir ara, Zeynep Hanım huzura kabul edilmesi için ricada bulunuyor. Kendisine izin verilince önce padişaha hürmetlerini ve saygılarını arzediyor, daha sonra elleri başının üstüne kaldırılmış olarak duran hazinedarına yaklaşması için işarette bulunuyor ve padişaha; “Şevketmeab ve hilafetmeab efendimize layıktır!” diyerek Şeyh Hamdullah hattıyla yazılmış tezhipli bir Kur’an-ı Kerim takdim ediyor. Sultan Abdülaziz Kitabullah’ı alıp öpüyor, sayfalarına bakıyor. Gerçekten de bu Kelam-ı Kadim, tam bir sanat harikasıdır. Her tarafı altın varakla süslenmiş, sure başlıkları, işaretler birer sanat eseridir. Mahfazası inci, yakut, zümrüt, firuzeler ile kakmalıdır.

Orada bulunan herkes Zeynep Hanım’ın hediye takdimindeki bu inceliğine, bu zarafetine hayran oluyor.

Aynı padişah başka bir gün, yine Zeynep Hanım konağına iftara gidiyor.

Yusuf Kâmil Paşa, konağa ait hüccet, temessük, senet ve değerli evrak olarak ne varsa hepsini altın tepsilere doldurarak “Abdi aciz ve haremim cariyeniz, efendimizin azad kabul etmez kullarınızız. Dünyada mal mülk neye sahipsek, hepsini velinimet efendimiz sayesinde elde ettik. Dolayısıyla hepsini atebe-i şahanenize arzediyoruz, diyerek böyle görülmemiş, duyulmamış bir diş kirası takdim ediyor. Çok duygulanan Zat-ı Şahane şu karşılığı veriyor:

Bunların hepsi makbulüm oldu. Ben de yine size veriyorum.

İşte koca bir padişaha ancak böyle bir diş kirası verilebilir.

Yazar Ahmed Semih Mümtaz da “İftarlar ve Diş Kirası” başlığıyla kaleme aldığı bir yazıda sözü Sultan Abdülhamid Han’a getirip şunları söylüyor:

Bundan elli altmış sene evvel zamanın padişahı Sultan İkinci Abdülhamid Han bir çok sebeplerle Ramazanlara fevkalade önem verirdi.

Evvela dindar bir kimseydi. Bu mübarek ayın kıymetini bilir, gerekli hürmeti gösterirdi. Muntazaman oruç tutar, Kur’an-ı Kerim okur, namaz kılar ve bunu böyle yapanlara ayrıca para verir, severdi. Mübarek ay daha girmeden kilercibaşıyı çağırır, ona emirler verir, sofralar ve yemekler ve her akşam iftara davet ettiği askerlere verilecek iftariyeler üzerinde zihin yorar, adeta menüleri kendisi hazırlardı. Saray-ı Hümayun’da iftara gelecek misafirlerin hizmetine verilecek olan sofracıların elbiselerine kadar meşgul olur, alaturka setre mi, yoksa redingot mu giymelerini münakaşa ederdi. Ve bu adamların fevkalade temiz olmalarını isterdi. Bu padişah hem çok titiz, hem çok temizdi. O kadar ki iftariye olarak kendisinin göndereceği çil çil altınları tekrar yıkattırır, kurutturur, gözünün önünde kırmızı atlas keselere koydurtur, ağızlarını mühürlettirirdi. Banknotları da bezlerle sildirtir, sonra zarflara yerleştirirdi.

Üzerine de zamklı mührünü yapıştırırdı.

Nazırlar, kendilerine mahsus olan odada, diğer zevat da başkatibin ve beylerin, yahut mabeyncilerin veya yaverlerin odalarında kurulan sofralarda iftar ederlerdi. Bu oda sahipleri de odalarına gelenleri efendilerine, yani hünkara haber verirlerdi. Böylece padişah da iftara gelenlerin kimler olduğunu öğrenirdi. Gelmeyenleri merak eder, hasta mıdırlar, nedir diye tahkik ettirirdi. Sebebsiz yere gelmeyen olursa şüphelenirdi. İftara gelmeyenleri nasıl buluyor, ne zaman görüyor, anlıyor diye herkes hayret ederdi. En yakınları bile…

Ramazan’da Abdülhamid’i saray, iftarlar ve iftariyeler ne kadar meşgul ediyorsa, iftara gidenleri de alacakları hediyeler o kadar meşgul ederdi. Hele paraları aldıktan sonra yenilen o enfes yemekler daha kolay hazmedilirdi.

#İstanbul
#Ahmed Semih Mümtaz
5 yıl önce
Padişaha verilen diş kirası
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu