|
Postmodern zamanlarda Trabzonspor

1965 yılında Ankara’nın “her ili temsilen bir takım” anlayışı ile Türkiye’de futbol başka bir aşamaya evrildi. Bu uygulamanın hemen arkasından kurulan şehir takımları kısa sürede kimlik ve taraftar kazandılar. 70’lerin başında Eskişehirspor ardından da Trabzonspor bu yeni düzenin üç büyük dışındaki en sükseli takımları oldu. Bir anlamda Eskişehirspor denedi Trabzonspor başardı diyebiliriz İstanbul’a rağmen güçlü kalmayı...

Ülkedeki sosyo ekonomik gelişmelere paralel olarak Trabzonspor 80’lerin ikinci yarısından itibaren bir bunalıma girdi. Elbette birçok sebep olsa da temel olarak ülke futbolunun “modernlik zamanları” Trabzonspor’a yaramadı. Özel televizyonların kurulması, yazılı basının daha da serbestleşmesi modern zamanlarda hayatın her alanında olduğu gibi sporda da az olanın kendini ifade etme problemi yaşamasını beraberinde getirdi. Yazılı ve görsel medya basit ticari mantıkla hangisi daha çok okunuyor ve izleniyorsa onu mutlu edecek dile yöneldi. Yaşı müsait olan olan okuyucularımız hatırlayacaktır “iki buçuk parti iki buçuk gazete” söylemini. Buna “iki buçuk” takımı da diğer söylemin yanına zihnen eklenmiş ve kamuoyu bunu içselleştirmişti...

Bütün bunlara 80 sonrası çok daha hızlanan büyük şehirlere en çok da İstanbul’a göç dalgası da eklenince Trabzon şehir olarak hazırlıksız yakalandı. Gurbette organize olma çabaları da “şehirli” olmaktan çok “köylü kalma” iradesine dönüştü. Ve hem şehir hem diasporadaki Trabzonsporlular kendilerini ifade etme krizi yaşadı. Bu çaresizlik zamanla öfkeye ve daha anlaşılmamaya itti...

Böyle bakınca özellikle 2000’lerin ortalarından itibaren iletişim teknolojisi Trabzonsporluların imdadına yetişti diyebiliriz. Önce mail grupları ardından internet siteleri ve forumlar dünyanın her yerindeki, kendini yalnız hisseden Trabzonsporluların zaman zaman dayanışma dertleşme zaman zaman da organize hareket edebilme becerisini arttırdı. Dahası tüm reaksiyonlar “köylü” değil “şehirli” bir dille ve evet herkese kafa tutacak bir özgüvenle gelişti. Son 10 yılda bu düzende büyümüş, şampiyonluk görmemiş, hatta görmeme ihtimalini göze almış ama özgüvenini kaybetmek şöyle dursun daha arttırmış, kulüpten tek beklentisi samimiyet olmuş ilginç bir kuşak oluştu. Üstelik bu kuşak özellikle sosyal medyada çok aktif ve koordine. Elbette ağabeyleri gibi kavga etme gelenekleri var ama asgari müşterekler konusunda bir araya gelme özellikleri var. Farklı siyasi çizgiden, dünya görüşünden, sosyo ekonomik konumdan binlerce Trabzonsporlu sosyal medyada kendi kendilerine yeter duruma geldi artık. Öyle bir dayanışma kültürleri var ki maç için Trabzon’a giden ancak sis nedeniyle inmesi riskli uçakları takip edip duyuruyorlar mesela. Tamamen gönüllü şekilde stadyumda boş yer kalmasın diye bilet aktarımı işini organize ediyorlar mesela. Olumsuz algılara karşı son derece dinamikler ve sayıları ile mukayese edince etkinlikleri bazen beni bile korkutuyor. Elbette problemli yanları ve dilleri de var. Bazen sinir olduğum da oluyor ama Trabzonspor’un modern zamanlarda yaşadığı yalnızlığı düşününce bu postmodern zaman gençliğini daha iyi bir Trabzonspor için teminat olarak görüyorum. En önemlisi de ülke için aradığımız “farklı görüşlerden de olsa asgari müşterekler bir araya gelme” ihtiyacının da mümkün olduğunu gösteriyorlar. Tek ihtiyaçları daha güçlü olmaya çalışmak yerine daha başka ve daha insan olduklarını göstermek. Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesinler...

#Trabzonspor
#Ankara
#Eskişehirspor
2 yıl önce
Postmodern zamanlarda Trabzonspor
Düşünemeyen insan, Batılı Leviathan düzeni ve İslâm’ın direnişi
Gönül-dağı
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye