|
Din eğitimi ve seküler modernlik

Din eğitimi ile ilgili tartışmaları İHL, Din Dersleri ve Diyanet bağlamlarında ele alırken öncelikle bu pratiklerin içinde çıktığı ana dünya görüşü, tarihsel dönem ve politik ilişkiler ağına dikkat etmeliyiz. Genel olarak din eğitiminin yüz yıllık tecrübesi nasıl bir politik ve toplumsal konseptten ortaya çıktı? Bu ana soruyu cevaplayarak din eğitimi ile ilişkili olan İHL, Din Dersleri, Diyanet vb. konuları tek tek konuşma imkanlarına daha iyi bir biçimde ulaşabileceğiz. Çünkü öncelikle bu olguların içinden geçtiği, biçimlendiği ve yapılaştığı ana argümanlar ve ilişkileri anlamak gerekiyor.

Yüz yıllık din eğitiminin söylem, program ve yapıları temelde seküler modernliğin parametrelerinde ve uygulamalarından geçerek belirlendiğini söyleyebiliriz. Osmanlı modernliği ile başlayan seküler eğitim arayışları ruştiye, sultani, idadi, harbiye, tıbbiye, muallim mektebi gibi yeni eğitim kurumlarına ve buna bağlı olarak yeni müfredatlara yol açtı. Buna bağlı olarak bu yeni seküler modern okullarda eksik görülen din eğitimi için “ulum-u diniye” dersleri ortaya çıkmaya başladı. Medreselerde, dergahlarda, tekkelerde vs. öğretilen İslam düşünce, bilim ve kültür faaliyetleri, modernitenin yeni kurumlarında yer bulmuyordu artık. Nitekim Osmanlı''nın son zamanlarında (Aksekili Ahmet Hamdi, bunun öncülüğünü yapan ve devam ettiren en önemli şahsiyetlerin başında gelmekte) söz konusu okullar için yeni din dersi kitapları yazıldı.

Cumhuriyet döneminde seküler modernlik, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile beraber yeni bir aşamaya ulaşarak bütün İslami tedrisat kurumlarına son verildi. Bunun yerine sadece mekteplerin öğrenimine seküler bir tarz da izin verildi. Cumhuriyet ideolojisi, bu kanun aracılığıyla dini eğitimi türdeş ve tekel yöntemiyle sürdürmeye karar verdi. Daha açık bir ifadeyle bu kanunla beraber ve arkasından gelen tekke ve zaviyelerin kaldırılması sonucunda eğitim bütünüyle devlet güdümüne alındı. Din eğitimi, resmi ideolojinin egemenliğinde tekelleşti. Okullardaki dini eğitim din derslerine, İHL''ne ve İlahiyat Fakültelerine indirgendi. Din eğitimi, bu yeni kurumlarla hem devlet tekeline alındılar hem de alternatifsiz olarak yapılandırıldılar. Yani sivil dini eğitime fırsat tanımayarak inşa edildiler.

İslam toplumundaki çoğul dini eğitim faaliyetleri tekke, dergah, medreseler, vakıflar vs. bünyesinde sürerken, hem resmi hem de sivil olarak yürüyordu. Oysa Cumhuriyet ideolojisinin 1924 yılındaki keskin sekülerleşme projesiyle beraber “din mekteplerde öğretilecekti”. Bu yaklaşımı Atatürk''ten Kenan Evren''in 12 Eylül sonrası yaptığı bütün din eğitimi ile ilgili konuşmalarda egemen bir söylem olarak görmek mümkün. Din mekteplerde öğrenilir söylemi, zımnen sivil din eğitimi oluşturan tekkeler, tarikatlar vb. bütün eğitim ortam ve aktörlerini dışlayarak eğitimi devlet tekeline sokmaktaydı. Elbette Evren''in ifadesinde dışlanan Süleymancılar, Nurcular ve Nakşiler''in modern cumhuriyet yıllarında geliştirdikleri Kur''an Kursları, dershaneler ve sohbet halkalarıdır.

Seküler modernlik konseptinde din eğitimi sadece seküler mekteplerde belli kalıplara indirgenmiş bilgiler olarak sunulmaktadır. İbadet ve ahlak boyutları seçilerek verilmektedir. Yine modernliğin ulus devlet, sekülerlik, pozitivizm vb. söylemlerini içkinleştirmektedir. Örneğin din derslerinin CHP Diva''nında gündeme geldiği tarihlerde özellikle “Türkçe dışında hiçbir dilde verilmemeli” yaklaşımının benimsenmesi sekülerleşme yanında uluslaşma boyutuna da asimile edilmeye çalışılan bir Müslümanlık eğitim projesiyle karşılaşırız. Sonuçta İslamı öğrenme ve öğretme faaliyetleri oldukça budanarak, müdahalelere maruz bırakılarak ve dönüştürülerek yapılandırılmıştır. Adeta bir “Cumhuriyet suniliği” icat edilmeye çalışılmıştır. Bu söylem müfredat ve yapılar dışında kalan ve sivil alanda gelişen dini eğitim ve öğretim faaliyetleri “büyük gözetleme” altında tutularak çeşitli baskı ve dışlamalara maruz bırakılmıştır. Doğudaki medreselerde ve Karadeniz''deki Kur''an kurslarında( Ali Kemal Savran''ın Omzumda Hemençem adlı hatıratı çok önemli gözlemler sunuyor bizlere bölgedeki din eğitim faaliyetleri ve devlet baskısı konusunda), Batı bölgesindeki Nur ve Süleymancı hareketlerinin dershane ve Kur''an kursları söz konusu zorluklarla karşılaşmışlardır.

Toplumun içinden, sivil geleneğin varlığından çeşitli ortamlar, aktörler ve çizgilerle sürüp gelen çalışmaların engellenmesiyle beraber, İslami düşünce büyük bir çölleşme ile karşı karşıya kalmıştır.

İmam Hatipler ve İlahiyat Fakülteleri projesi, seküler modernlik arayışlarında neşvü nema bulmuş yapılardır. Ancak öte yandan toplumsal dünyadaki Müslümanlığın dini talepleri de bunlara katılım göstererek yeni bir yapı inşa edilmek istenmiştir. Yani seküler modernliğin din eğitimi arayışına karşılık, Müslümanlık bilinci de seküler modernlik içinde var kalma çabasıyla belli bir mücadele ortaya koyarak kendine bir yol bulmaya çalışmıştır. Bunun öyküsünü başka bir yazıda devam edeceğiz!

12 yıl önce
Din eğitimi ve seküler modernlik
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle