|
Bundan sonra ne olur?


Depremden birkaç gün sonraydı… Adıyaman’a giden Selçuk Bayraktar’ın önünü kesen bir depremzede şunları söylemişti: “Burada zaman harcamayın gidin uçaklarınızı uçurun.” Bayraktar da vatandaşa sarılarak “
Bu yarayı sarmadan hiçbir yere gitmek yok
” demişti.
Hani derler ya; “
mühim olan insanlık
.” Uçak uçurmak, memleketi kalkındırmak, mazlum coğrafyalara umut olmak, 30 yıllık 40 yıllık hesapları kapatmak ve işgalleri bitirmekten daha kıymetlidir insanlık.
Recep Tayyip Erdoğan’ı Türkiye ve dünya tarihine geçen bir lider yapan özelliklerini sayarken baş sıraya “insanlığını” yazmamız gerekiyor.
Akla hayale sığmayan icraatlarının
temeline insanlığı, merhameti, heyecanı ve memleket sevdasını katan bir lider Erdoğan.
Kucağına verilen bir çocuğu seven Erdoğan ile tamamlanan devasa bir projeyi havadan inceleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan fotoğraflarına bakın isterseniz. Aynı duygu yoğunluğunda; memleketin
evlatlarının ve icraatlarının üzerine titreyen birini göreceksinizdir.
Türkiye bugün, Erdoğan’ın 22 yıl önce AK Parti’yi kurarken kendisine ve dava arkadaşlarına
koyduğu hedeflerin çok ötesinde.
Bu değişim, dönüşüm ve ilerlemeyi 20 yıldır görmeyen,
kabullenmeyen, sindiremeyenler var. Daha iyisini yapmayı değil de hiç yapılmamasını savundukları projeleri
tek tek saymayacağım. Hangileri olduğunu herkes biliyor. Ya üstünden geçiyoruzdur ya altından ya da içindeyizdir.
Sadece bir örnek vereceğim: Ben annem için banka ve hastane sıralarında çok bekledim. Yaşım kırk. Bahsettiğim yıllar 90’lar. Şimdiki çocuklar, gençler, beklerler mi bilmiyorum ama yaşlı amcaların, iki büklüm teyzelerin maaş kuyruklarında perişan olduklarını gördükçe çocuk aklımla bu işlerin bir kolayı olması gerektiğini çok düşünürdüm.
Memurların ve sigortalıların ayrı ayrı hastanelerde tedavi olmasına
bir türlü anlam veremezdim. SSK hastanesi doktorlarının yazdığı ilaçları eczanelerden alabilmeyi ise hiç düşünmemiştim. Bakı
n 2005 yılında Türkiye’de böyle bir devrim yaşandı.
Hiç ihtimal verilmiyordu, öncesinde
“Olmaz, mümkün değil, o kurumlar asla bir araya getirilemez” diyen herkes “Vay be!” nidaları çekti.
Ancak kimseler de çıkıp, “
Yahu bu daha önce neden yapılmadı
, neden bir tane siyasi ya da bürokrat, olabileceğini dahi söylemedi. Böyle bir inancı ortaya koymadı” eleştirisinde bulunmadı.
Aynı eleştiriler şimdilerle de yapılmıyor gerçi… Memlekette hızlı tren, uçak, gemi, araba üretiliyor artık. Denizin altına tünel, dağın tepesine barajlar yapılıyor. Gazımızı bulduk, petrolümüzü de çıkardık. Çok değil bugün
20 yıl öncesinin olmazlarının hepsinin ötesine geçildi.
Peki bu nasıl oldu? Erdoğan, 2002’den itibaren Türkiye’yi yeni bir yola soktu, bir ufuk çizgisi belirledi ve tamamlanması gereken bir hedef koydu.
En önemlisi de Anadolu topraklarını ve insanını Batı’nın tahakkümü altında kalmaktan kurtardı.
Türkiye şimdi, 14 Mayıs’ta Erdoğan’ın açtığı yoldan daha uzun yıllar ilerlemenin ya da mevcut yoldan sapmanın seçimini yapacak. Dünün ve bugünlerin hesabını, kitabını tutanlar kararlarını sandıkta verecek. 22 yıllık AK Partilinin de atadan babadan CHP’linin de omuzlarında büyük bir sorumluluk var.
Bundan sonrası halkta
. Lakin “sonrası” ucu açık bir zaman tanımı. Erdoğan 14 Mayıs’ta bir kez daha seçilirse 2028 seçimlerinin de kapısı aralanmış olacak. Ancak 2028’de kimlerin siyaset sahnesinde olacağı çok önemli. Erdoğan seçilirse karşısındaki
muhalefet blokunun dağılması ve liderlerin kendi partilerince tasfiye edilmesi kaçınılmaz.
Bu yönde yapılan kamuoyu araştırmaları bile var. Forumlarda; “
Sizce Kılıçdaroğlu yenilirse CHP’nin başına kim geçmeli
?” ve “İYİ Parti Genel Başkanı kim olmalı?” soruları var.
Muhalefet yenilirse yenilenme kaçınılmaz.
Yeni isimler çıkacak.
Peki AK Parti ve Erdoğan seçmeni,
Erdoğan’ın açtığı yolda
kiminle yürüyecek? Bir süredir Selçuk Bayraktar’ın ismi sadece savunma sanayisi ve insansız hava araçlarında değil siyaset için de güçlü şekilde konuşuluyor. Siyaset kulislerinde değil, tabanda, halk arasında… Özellikle de gençlerde böyle bir beklenti olduğunu görüyorum. Teknofest sürecinde bu söylenti iyiden iyiye arttı. Halkın lobisinin üzerinde lobicilik tanımayanlar bu havayı iyi bilirler.
Erdoğan’ı siyasi yasaklıyken dahi tek başına iktidar yapan halk
, bir kez daha geleceğe yönelik tavır geliştiriyor. Daha oy vermeden “rol biçmek” denir buna.
Anlaşılan muhalefet de bu havayı koklamış vaziyette ve bir süredir Selçuk Bayraktar’ı tehdit ederek yıpratmaya çalışıyorlar. Yıpratmanın ötesine de geçtiler aslında.
Dokunmaktan bahsediyorlardı
, Amerikalı taşeronlar aracılığı ile “
durdurmanın
” vaatlerini vermeye başladılar.
Selçuk Bayraktar
’ın insansız hava araçları teknolojisinde ortaya koyduğu vizyon
başta Amerika olmak üzere tüm devletleri tedirgin ediyor.
Bunu biliyor ve gayet anlaşılır buluyoruz. Muhalefetin ve destekçisi medyacıların “Selçuk Bayraktar’ı hedefe koyma” nöbetleri ise ya siyasi taşeronluğa ya da siyasi hesaplaşmaya çıkıyor. Birini yaparken diğerini de aradan çıkarmak da var tabii.

Selçuk Bayraktar’ın gelecekte siyasete girmek gibi bir niyeti var mı yok mu bilmiyorum. Ancak bu ülkede bu zamana kadar, halk ne derse o oldu. Bunu da herkes biliyor. Ben sadece şu bir haftalık Teknofest gündeminde edindiğim izlenimi yorumladım.

Bir de siz sorun, kendinize ve çevrenize;
bundan sonra ne olur?
#Seçim
#Recep Tayyip Erdoğan
#Selçuk Bayraktar
#Muhalefet
#Siyaset
#Ersin Çelik
1 yıl önce
Bundan sonra ne olur?
İngiltere’nin elektronik yasağı ve Türkiye Raporu’nun anlamı ne?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!