|
‘Masal bu ya oldu ya’
Türkiye’deki üniversitelerde başörtüsü yasağı 1996-1997 yıllarında başladı ve hızla yaygınlaştı. Ta ki
1 Ekim 2013’te kılık kıyafet yönetmeliğinin 5. maddesinde değişikliğe gidilmesine kadar sürdü
yasaklar. Dile kolay 18 yıl boyunca bu ülkedeki genç kızlar, kadınlar eğitim haklarından mahrum bırakıldılar. İkinci sınıf vatandaş muamelesi gördüler.

Ancak yaşayan bilir. Yaşamayanlar ise hikâye gibi dinliyor. Çünkü idrak edemiyorlar. Anlam veremiyorlar. Mantık arıyorlar bulamıyorlar. ‘Nasıl olur’ diyorlar. Geçtiğimiz hafta iki okulda 28 Şubat konulu söyleşiye davetliydik. Eşim Nuriye Hanım da ben de 28 Şubat’ta imam hatip öğrencisiydik. Yasakların, engellerin, baskının her türlüsünü yaşadık. Üzerinden yılar geçti ve şimdi iki gazeteci olarak imam hatip öğrencileri ile sohbet ettik. Anlattık o günleri, lakin biraz zorlandık.

Lise öğrencisi 16-17 yaşındaki gençlerin zihinlerinde, henüz doğmadıkları bir zaman dilimini canlandırmak kolay değil. Bundan 20 yıl önce kendileri gibi lise öğrencisi ve kendileri gibi başörtülü olan hemcinslerinin okulların bahçe kapısından dahi içeri girememesine bir türlü anlam veremiyorlar.
Bizi dinleyen kızlar arasında, elini istemsizce başına götüren ve sımsıkı kavrayanlar da vardı.
Gençler neyi düşünüyorlar biliyor musunuz? Okula geliyorsun. Kapıda polis barikatı var. Başını açmanı istiyorlar. Karşı duruyorsun. ‘Başını açarsan içeri girebilirsin’ diyorlar. Arbede çıkıyor ve bir el arkadan başörtünü başından çekip alıyor. Nasıl olur? Al sana yaşamadığın, şahit olmadığın günlerin kâbusu.
Ya da tıpkı şu an Hindistan’da cereyan eden yasaklar gibi. 28 Şubat’ı iliklerine kadar yaşamış anne-babalardan,
‘bizim çocuklar inanmıyor yaşadıklarımıza’
serzenişleri de duyuyoruz. Tavsiyem; 170 milyon Müslüman’ın yaşadığı Hindistan’da son aylarda cereyan eden olayları çocuklarına izletsinler.
“Bir kızı sırf başörtülü olduğu için nasıl olur da okulun kapısından içeri sokmaz ve eğitim hakkını elinden alırlar”
sorusunu yanıtını Hindistan’dan gelen videolar veriyor. 28 Şubat’ın 2022 uyarlaması adeta. Hindistan'ın Karnataka eyaletindeki okullarda Müslüman öğrencilere getirilen başörtüsü yasağına onay veren Yüksek Mahkeme
başörtüsü takmanın İslam için bir "esas" olmadığı kararını verdi.
Alın size 20 yıl öncesinin Türkiye manzarası. Türkiye’deki hukuk sisteminin kopyası. Bu nedenle de yeni nesle
“biz de bir zamanlar Hindistan gibiydik evladım”
demek yeterli.
Peki o günleri, devrin çocuklarının önüne getirip koymanın gereği var mı? Zira bu soru sosyal medyada çok dillendiriliyor son yıllarda.
Gençler geçmişte yaşananlar üzerinden korkutuluyormuş.
Mağduriyetler üzerinden siyasi propaganda yapılıyormuş. Bir de;
‘bitmedi şu 28 Şubat mağduriyetiniz’
diyenler var. ‘Tamam. O günler yaşandı ve bitti. Okullara giriyorsunuz işte. Daha ne istiyorsunuz’ üstenciliğini de elden bırakmıyorlar. Yetmiyor. Dünün 28 Şubatçıları, bugün ‘yasağı biz kaldırdık’ propagandası dahi yapıyor.

Kim bitirdi? Nasıl bitti? Ne oldu da 18 yıl süren başörtüsü yasağı kalktı? İkna odalarının kapısına kim kilit vurdu? Kat sayı uygulaması nasıl sona erdi? Sadece şu soruların yanıtları başlı başına 25-30 yılı kapsıyor. Mühim olanı ise yeni nesil de bu soruların yanıtını arıyor.

Başakşehir’deki Mehmet Emin Saraç İmam Hatip Okulu öğrencilerinden gelen sorulardan bazıları şöyleydi:

- 28 Şubat uygulamalarının hukuki dayanağı neydi?

- Yasaklar ne oldu da kalktı?

- Annem de bahsediyor ikna odalarından. Nasıl bir yerdi?

- Yasak dolu günlerin geri gelmeyeceğinin anayasal güvencesi var mı?

İmam hatip lisesi 11. sınıf öğrencisi bir kızın yönelttiği son sorunun yanıtı “yok” mesela.

Çünkü henüz bir anayasal teminat yok. Mevcut,
12 Eylül bakiyesi Anayasamızın 24. Maddesi
;
“Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir”
diyor. Fakat bu maddeyi aşmak 14. maddeye eklenebilecek bir ifadeye bakıyor. Başörtü takmak, tıpkı 28 Şubat’taki gibi irticai faaliyet sayılır olur biter. Bakın 28 Şubat geçti, gitti
. Anlattıklarımız, yaşadıklarımız yeni nesle masal gibi geliyor.
Fakat görüldüğü gibi bitti denilen 28 Şubat’ın etkileri hala devam ediyor.
Gerçek Hayat dergisinin 2006’nın Kasım ayında Fransa’daki başörtüsü yasağını da konu edinen kapağı
“Ben sana tutsak sen bana yasak”
idi. Sezen Aksu’nun ‘yasak’ isimli şarkısından uyarlama bu kapak o günlerde çok konuşulmuştu. Mevcut durumu ise Yaşar’ın şarkı sözü özetliyor;
‘Masal bu ya oldu ya…’
#28 Şubat
#Hindistan
#başörtüsü
2 years ago
‘Masal bu ya oldu ya’
Küfre küfür, kâfire kâfir diyememek
Batı çalar, CHP oynar…
Rusya yaptırımları, ABD’nin Türkiye uyarısı ve çifte standardı
Nüfus
Yasa ve toplumsal meşruiyet: 6-8 Ekim davası