|
Üç haber, uç haber

İlk haber magazin basınından: "Cool Kadın" Ajda Pekkan, çok sevdiği İran kedilerinden biri ölünce, içini doldurtup salonunun baş köşesine koymuş! Eve misafir gelip de koltuğun üzerine yayılmış yatan kediyi okşamaya kalkanlar, "taş gibi bir kedi"yle karşılaşınca şoke oluyorlarmış. Ajda da şöyle açıklıyormuş durumu: "Onu gömmeye içim el vermedi. Bu yüzden doldurtup salonuma koydum. Artık hep benim yanımda olacak"

Ve haberin flaş back'i:

Ajda Pekkan'ın sevgilisinden ayrılma nedeni de kedileriymiş meğerse. Eski sevgili "Bu hayvanlar bu evden gidecek" demiş ama giden kendisi olmuş.

Yorumuna kimsenin laf edemediği ama yaşına rağmen 'çıtır' kalma çabası ve geçirdiği estetik ameliyatlar nedeniyle hafif alaylardan ağır esprilere kadar her çeşit eleştiriye göğüs geren "süper star Pekkan", anlaşılan o ki, zamanla giriştiği yarışa kedisini de dahil etmiş ve "gömülmesek de dondurulsak" denemesini kediye yüklemiş. Allah geçinden versin, kedi tamam da ya kendisi için de böyle bir şey isterse!

"Ev hanımı" değil "ev bayanı"

Bu haber de İngiltere'den: İngiliz Kadınlar Enstitüsü "ev hanımı" kelimesinin aşağılayıcı olduğunu öne sürerek yasaklanmasını istemiş. 250 bin üyesi olan enstitü "Bu kelime bulaşık lavabosuna bağlı kadın imajı veriyor. O yüzden ev hanımlarına 'ev hanımı' denilmesin, 'homecraft' yani 'ev sanatçısı' denilsin" diyorlarmış.

Görüşüne başvurulan Türk Dil Kurumu Başkanı Şükrü Haluk Akalın ise, "Bize, kadınlardan ev kadını deyiminin kendilerini rencide ettiğine dair bir şikâyet gelmedi. Bu nedenle ev kadını yerine başka bir tanımlama arayışımız olmadı. Kaldı ki bu tanım, kadınları daha da yücelten 'evcimen,' 'hamarat' gibi deyimlerimizde var" demiş.

Benim daha iyi bir teklifim var. Kadına kadın diyemediğimize, uysun uymasın her durumda 'bayan' deyiverdiğimize göre bundan böyle ev kadınlarına "ev bayanı" diyelim, olsun bitsin.

Sevmek Rabia'nın da hakkıdır

En keyifli, şaşırtıcı, 'yok artık daha neler'ci haberi sona sakladım:

Papa ve Abdi İpekçi suikastçısı Mehmet Ali Ağca'nın "Ağca'nın nişanlısı" sıfatından kurtulmak isteyen eski nişanlısı ülkücü Rabia Özden Kazan, Komünist Parti üyesi bir İtalyan'la evlenmeye hazırlanıyormuş. 46 yaşındaki Katolik damat adayı Giocinto Licursi, Rabia ile evlenebilmek için Müslüman olmuş ama henüz sünnet olmamış.

Ağca ile adının anıldığı dönemde televizyon televizyon dolaşıp "Ben aslında gazetecilik yapıyorum, Ağca'ya karşı başka hissiyatım yok" diyen ve bir kez daha ilginç bir aşk hikayesine imza atan Rabia Kazan, Licursi ile Roma'da İtalyanca öğrenirken tanışmış. Arkadaşlıkları zamanla aşka dönüşmüş, Rabia'dan çok etkilenen ceza hukukçusu Türkiye'ye defalarca gelmiş. Camileri falan dolaştıktan sonra kızın ailesiyle de tanışmak istemiş ama baba "ıııh" demiş, başka şey dememiş. Baba "evet" derse nikah Roma'da kıyılacak, gelinin şahidi de yıllardır Roma'dan bildiren Reha Erus olacakmış.

Mış ama bugün (yani dün) ortaya çıktığına göre meğer Rabia'nın "hakkı yokmuş kimseleri sevmeye". Çünkü okuyucular Rabia'ya büyük tepki göstermiş, Ortadoğu gazetesi de yazarının işine son vermiş. Yaşadıklarını "travma" olarak niteleyen ve insan hakları savunucularını göreve davet eden Kazan, şunları söylemiş: "Demek ki ben evlenseydim bu insanlar bana recm cezası uygulayacaklarmış. Korkunç tepkiler aldım. Giocinto ile evliliğim mümkün görünmüyor. Demek ki benim hakkım yokmuş kimseyi sevmeye, istediğim adamla evlenmeye. Herkes takmış komünistliğe. Ayol komünistlik mi kaldı? Sağcılık, solculuk mu kaldı? Yazık." Evet gerçekten çok yazık!
18 yıl önce
Üç haber, uç haber
Enseyi karartalım mı yahut 2020 nasıl geçti?
MHP’deki üst düzey paralelciler ve kripto cambazlıklar
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı