|
Gülse Birsel’i sevmeyen ülkeyi terk etsin…
Bir süre önce
Selin Sayek Böke'yi
bu köşeden, kısa saçlı kadınların dominantlığı, ideolojik fedakarlığı ve asabiyeti üzerine birkaç şey söyledim, epey hakaret işittim.


Gün geçmiyor ki sayın seyirciler, memleketimizin kısa saçlı entelijansiyasından kırmızı rujlu bir isyan yükselmesin, bizleri utancımızla yüzleştirmesin.



Duramıyorlar, endişeleniyorlar çünkü, sorumlulukları var, görevleri var,

Allah'tan

uzun ömürler bahşetmesini dilediğimiz evlatları var.



Güzel yurdumuza balta vuranları, ormanın en kuytusuna gizlenmiş komar çiçekleri gibi pespembe itirazlarla ifşa ediyorlar,

“Yapmayın efendiler, kıymayın bu güzelliklere, yazıktır!”

diyorlar.





Şimdi de söz sırası,

Avrupa Yakası'nın
Aslısı

,

Hürriyet'in

şeker leydisi

Gülse Birsel'de.


Devlete, hükümete, kendini yetkili sayan herkese bir

Gülse Birsel.


Herkese değil canım, bildiğiniz

Tayyip Erdoğan'a

yazmış aslında, adını ver(e)memiş sadece.



Kızcağız baskıdan, stresten, korkudan ağzına alamamış,

Tayyip Erdoğan'ın

adını,

“Başıma bir iş gelir”

diye çekinmiş galiba.



Mektubuna başlarken, mektubuna devam ederken ve mektubunu saygıyla bitirirken hep ama uyarmış, kuşkonmaz dikeninden derlediği demetini, o kurban olunası diliyle izah etmiş,

“Modern çilemizi, bosphorus manzaramızı bozmayın”

demiş.



“Yoksa gidiyorlar vallahi, yolunuzla köprünüzle, Musulunuzla terörünüzle, seçimizle geçiminizle, darbenizle şehidinizle, Beştepenizle Çankayanızla sizi baş başa bırakıp gidiyorlar”

demiş.





Suç işlemediği halde (galiba

15 Temmuz

'

u

kastediyor burada)

Tayyip Erdoğan'ın

yönettiği

Türkiye'den

, kaçanların göçenlerin listesini istemiyorum elbette, sadece gerekçelerini bildirsinler,

15 yılda

maddi manevi kayıplarını listelesinler, mağduriyetlerini hepimizin anlayacağı bir dille izah etsinler,

Gülse Birsel

de köşesinden kalem kalem yazsın bunları.



Yalnız bir şeyi merak ediyorum,



Bayan Birsel, “Suç işleyenler kaçtılar zaten”

derken, kimleri kastettiğini de söylemeli, mesele

Can Dündar

,

Gülse Hanım'ın

, suç işleyip de kaçanlar listesine dahil midir?



Sonra

Fazıl Say'ın

,

“Bakın gidiyorum”

deyip, bir türlü gidememesini,

Yılmaz Odabaşı'nın

,

“Gittim ama orası da pek sıkıcı be birader”

deyip, iki haftada geri dönmesini de izah etmesi lazım.





Aylar önce yine bu köşeden

başlıklı bir yazı yayınlamıştım.



Daha sonra

Karar Gazetesi'nde

,

İbrahim Kiras

da, aynı konuyu kaleme almıştı, bakın göreceksiniz.



Hani şu

Tevfik Fikret'in

, gaza getirdiği bir grup aydınla beraber

Yeni Zelanda'ya

gidip yerleşme projesi.



“O iş nasıl sonuçlandı?”

derseniz, söyleyeyim,

“Bırakın Yeni Zelanda'yı, Manisa'ya bile gelemem”

deyip, milleti yarı yolda bırakmıştı,

Fikret…




Asıl diyeceğim şudur, Sevgili Gülse Birsel

,



Bu yazıyı okursun okumazsın, bilemiyorum, ama sana önemli bir çözümlemeden bahsedeyim,

“İnzivaya çekilecek derviş, kimseyi haberdar etmez”

bunu hiç unutma…



“Sizi terk ediyorum, haberiniz olsun, bu da size dert olsun”

diyenlere aldırma, blöf yapıyorlar, kimsenin bir yere gideceği filan yok.



Nereden biliyorum, bak söyleyeyim…



Hatırlar mısın bilmem, o beğenmediğin

Tayyip Erdoğan

,

Gezi ayaklanmasına

destek veren iş adamlarına yönelik olarak şöyle bir serzenişte bulunmuştu;

“Bana demiyor muydunuz, sizin döneminizde 'bire beş' kazandık diye, şimdi ne oldu da memleketi ayaklandırıyorsunuz, halkı sokağa döküyorsunuz?!...”


Oysa

Tayyip Erdoğan'a

,

1989 yerel seçimlerinden

beri oy veren büyük kitle,

Cumhuriyet elitlerinin “bire beş”

kazanmaması için oy vermişti, insanların şikayetleri buydu fakat hayatın gerçekleri, dünya düzeninin dayattığı mecburiyetler, kapitalizmin belirlediği piyasa koşulları, bizim ülkemiz için de geçerliydi, denklem üç aşağı beş yukarı devam etti.



Piyasayı bugün de ellerinde tutan

Cumhuriyet elitleri

, bırak mal varlıklarını üçe beşe katlamayı,

Tayyip Erdoğan'ın

, halkı devlet yönetimine dahil etmesini bile içlerine sindiremediler, bütün mesele bundan ibaretti,

sevgili Gülse…


Onun için kimse bir yere gitmez, rahat ol,

“Gideriz haa!”

diyenler, memnundur hallerinden, seni meşgul ediyorlar, hepsi bu.



Sonra bu tehdidi dillendirenlere bak, büyük kısmının ikinci ülke vatandaşlığı var zaten, sürekli gidip geliyorlar.





Sana küçük bir tavsiyem olacak

Sevgili Gülse…


Sen yetenekli bir kadınsın, gerçi

Cihangirli

dizini hiç beğenmemiştim ama

Avrupa Yakası'nın

tadı hala damağımda.



Nasıl olsa ok yaydan çıktı,

Tayyip Erdoğan

başkan olacak, sen yeni bir şey yap, bu sefer muhafazakar elitleri de makaraya saran

Anadolu Yakası

adlı sitcomunun hazırlıklarına başla.



Tabii

Anadolu Yakası

adı için de

Mustafa Kutlu'dan

izin almayı unutma.



Projeyi yaptın,

Türkiye'yi

anlatıyorsun, hepimiz kendi halimize gülüyoruz, ülkeyi yumuşatıyorsun ve senin dizin siyasi baskılardan dolayı aniden yayından kaldırıldı, dövizlerle, pankartlarla kapındayım, yanındayım.



Sen ki rinoplasti yaygarasına kapılmadın, helal olsun sana, her şeye burnunu sokmaya hakkın var.



Bugüne kadar sanatın siyasetini yaptın, kimse bir şey demedi, şimdi de siyasetin sanatını yapma vakti.



Yapabilecek misin?...


#Gülse Birsel
#Avrupa Yakası
#Recep Tayyip Erdoğan
7 yıl önce
Gülse Birsel’i sevmeyen ülkeyi terk etsin…
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık