|
Anlatmaktan hiç vazgeçmemek

M.Ü. İlahiyat Fakültesi öğrencileri bekleyişlerini eyleme dönüştürme noktasında her gün yeni bir metod deneseler de, Türkiye''nin gündemine haber olarak düşme "şansını" yakalamaları zor görünüyor. Yasağa boyun eğmeyen varlıklarını bütün dünyaya duyurma noktasında, kameralar onlara destek vermeyecek. Çünkü İlahiyat Fakültesinde baş örtme yasağına direnen kızlardan daha normal hiçbir şey yok. Yasağın başladığı ilk gün başı açık öğrenciler bir günlüğüne sanki ilahiyat fakültesi öğrencisiymiş gibi gidip başlarını açsalardı işte o zaman Türkiye''nin gündemine bomba gibi düşerlerdi. Çünkü öğrencilerin başını açmasını isteyen "otoriteler" bile inançla bütünleşmiş, kimliğin bir parçası haline gelmiş başörtüden bu kadar kolay vazgeçilemeyeceğini bilirler.

Haber olmak için normalin sınırlarını delip geçmek gerekiyor. Normalin sınırlarını delip geçmek için denenen erkeklerin başörtmesi, insan haklarının tabuta girip cenaze namazının kılınması, aylardır memur eylemlerine tanık olmuş bir ülke için yeni ve heyecan verici hiçbir değer taşımıyor. Çünkü bu ülkede insanlar ikiye ayrılmıştır. Acı çekenler ve o acıyı seyredenler olarak. Acıyı seyredenler acı çekenleri seyrederken asla kendilerini onların yerine koymazlar. Acıyı yaşayanların masumiyetlerini akıllarının ucundan bile geçirmezler. Seyirciler acıyı çekenlerin bütün bunlara "müstahak" olduğunu düşünür çünkü.

Başörtü yasağına maruz kalan kızların bu yasağa müstahak görülmesinin ip uçlarını CNN''de, NTV''de yapılmış belgesellerde görmek mümkün. Mesela kapı tokmaklarının hikayesinin içine bile kendi yüreğini koyup; kendi yüreğini koyup ta sesinin bütün tonlarını eşyanın ruhunu kavramak ve kavratmak üzere sefere çıkaran Can Dündar; üniversitelerdeki başörtülüleri anlatmak için "Okulların kontenjanı yükseltilip, puanları düşürüldükçe onlar da üniversitelerdeki yerlerini" aldı diyebilmektedir. Yani zaten onlar buraya ait değildi. Üniversiteyi hiç hakketmemişlerdi. Zorla getirildikleri yerden zorla çıkarılmaya çalışılmaları çok "normal". Bu cümlede ne okul birincisi olmuş başörtülü kızların hikayesi vardır ne de okullarına girebilmek için türlü sıkıntılara katlananların hikayesi. 26 Aralık gecesi NTV''de yayınlanmış 4. Kuşak belgeselindeki bu cümleye, seyredenler arasında kaç kişi itiraz etti. Kaç kişi Can Dündar''ı arayarak bir insan olarak benim hikayem sizin gözünüzde kapı tokmağının hikayesi kadar bile empati uyandırmıyor, bunun nedenini öğrenmek istiyorum diye sordu.

Başörtülüler üzerine konuşmak söz konusu olduğunda herkes bulunduğu noktayı unutup kendini birkaç metre yukardan konumlandırarak akıl veren, rol veren bir yerden konuşmaya başlıyor. Başkalarının uzak ve yabancı bakışını bertaraf etmenin en iyi yolu başörtülülerin bizzat kendilerinin kendilerini anlatma girişimleri olacaktır. Neden yasağa boyun eğmeyeceklerini anlatmalıdır İlahiyat Fakültesinin öğrencileri. Her gün bıkıp usanmadan en samimi duygularınızı yazarak köşe başlarında bulunan herkese gönderin.

Küçük guruplar halinde Semra Sezer''den, Rahşan Ecevit''e kadar "Size kendimizi anlatmak istiyoruz" diyerek randevu talebinde bulunun. MHP milletvekillerinin başörtülü eşleriyle görüşmeye çalışın. Kimler bizim hikayemizi dinleyecek güce sahip? Randevu talebinize verilen cevaplar olumlu olmasa bile gerekçeleriyle birlikte bunları kaydedin. Başkaları bizim tarihimizi yazmaya başlamadan evvel kendi tarihimizi yazmalıyız. Biz "kontenjanlar arttırılıp, puanlar düşürüldüğü için" burada değiliz. Biz önümüze konulan onca engele rağmen buradayız. Hep burada kalacağımızı, aidiyetimizi asla terk etmeyeceğimizi, kendimizi anlatmaktan asla vazgeçmeyeceğimizi bir takım sağır kulakların idrak etmesi gerekiyor

23 yıl önce
Anlatmaktan hiç vazgeçmemek
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî