|
Bana "öteki"ni söyle sana "kim" olduğunu söyleyeyim!

"Rönesans söyleminde ahlaki ve düşünsel çerçeve dini nitelikteydi. Avrupalı olmayan yabancıya "putperest", "kâfir" ya da "iblis" denirdi."

Aydınlanma döneminde Öteki"nin en belirgin özelliği "cehalet" ve "boş inanç"tı.

"19. Yüzyıl"da ise modern antropolojinin doğumuyla "ilkel olan", "gelişme" ya da evrimsel zaman açısından ifade ediliyordu."

Yukarda okumuş olduğunuz tırnak içi ifadeler Atkinson"a ait. David Morley& Kevin Robins Kimlik Mekanları adlı kitaplarında alıntılıyorlar.

Ötekini inşa eden, yeniden belirleyen zihniyetin kodlarına Batı dünyası üzerinden tanık olurken, yakın dönemde dindarların birbirinin nasıl ötekileştirdiğini hatırladım.

Birlikte gözden geçirelim mi?

Bir zamanlar cemaatler İmam–Hatip mezunu imamların ardında namaza durmazdı.

Bir zamanlar başörtülüler baş bağlama şekline göre birbirlerini şucu bucu ilan ederdi. Evet, askeriyeden bir hayli önce. Askeriyenin tasnifi bilahare başladı. Fatih"te çarşaflılar İskender Paşa cemaatinin yerlere kadar pardösülü büyük başörtülü genç kızlarına ve hanımlarına kıyafetlerini takvaya uygun bulmadıkları için selam vermezdi.

Kişinin kardeşini/çocuğunu/eşini takvaya davet edemeyeceği takvaya davet edilecek tek nefsin kişinin ancak kendi nefsi olduğu gerçeği hiçbir zaman konu edilmezdi.

Şimdi bin yıl önce gibi duran lakin benim Edebiyat Fakültesi"nde küçük/garip bir öğrenci olduğum yıllarda... Cümlede görmüş olduğunuz küçük ve garip sıfatları bir grup aidiyetinden yoksunluğu, yalnızlığı barındırıyor. Ne diyordum 80"li yılların herkesin karşısındakini "takvalı" olmaya zorladığı atmosferde "Seni çok seviyoruz ama başını niye filanlar gibi bağlıyorsun" diye tepki gösterirdi küçük mescitte aynı safta namaz kıldığım "takvalı" ablalar/arkadaşlar.

Nişanlı ve imam nikâhını erkenden kıymış ablalar, kendileri gibi "görünmek" konusunda bizi ikna etmeye çalışırken "Abi"lerin tayyör giyiyor ama mert kızdır kazanmaya çalışalım dediklerini de bir şekilde işittirirlerdi. Onlar için önemi olan, ne oldukları ne olacakları değil "Abi"lerin ne söyleyeceği idi.

Hala tayyör giyiyorum. Ama kıyafetimi beğenmeyip beni "kazanmaya çalışan" "abla"lar kırk yaşını aştıktan sonra bir kazak bir pantolon ve kalıcı makyaj eşliğinde kendilerini "gözden" geçirdi. Ahlaki duruşla temellenmeyen kıyafetler akşamdan sabaha, sabahtan akşama değiştirilebilme özelliğini her devirde muhafaza etmeye devam ediyor. ("Abla"lar mı önce değişti "abi"ler mi sorusu başka bir yazının konusu olsun. Ne ki cevabını bulmak için iyi bir izleğe henüz sahip olmadığımı düşünüyorum.)

80"li yıllarda her şeyin İslamcası üretilir bu üretimin de kapitalizme karşı bir "duruş" olduğuna inanılırdı. Aslında olmakta olan kapitalist değerleri muhkemleştirmeye yarayan "gecekondu bir oluşum"du sadece. Aklı hep "ötekiler"de takılı kalmış bir "duruş"tu söz konusu olan. "Ötekiler"in yılbaşı kutlaması var, hareket halindeler mi? Öyleyse bize durmak yakışmaz. O gece bizim de sokaklarda olmamız gerekiyor. Eski eve yeni adet Mekke"nin Fethi kutlamaları böyle başlamış oldu.

Mekke"nin Fetih kutlamaları yapıldı da ne oldu?

"Alternatif"ler "muhkem"lere müşteri toplamaya yaradı en ziyade.

"Bu yılbaşı da evlerimize Noel Baba değil Dede Korkut gelecek" afişini tasarlayan/asan/yayan bir anlayış 1980"lerin her şeyin İslamcasını üreten günlerinden armağan.

Dede Korkut"u, kapitalizmin kış tüketimini örgütleyen sanal Noel Baba yerine alternatif olarak sunmak ne bugünü ne dünü asla anlayamayan kes-yapıştır bir zihniyetin ürünü.

Ne acıdır ki, "Bir ben vardır bende benden içeri" hakikatini kavramak üzere çaba sarf etmediğimiz sürece, her dem yeniden itina ile günün şartlarına uygun bir "öteki" inşa etmeye devam edeceğiz.

10 yıl önce
Bana "öteki"ni söyle sana "kim" olduğunu söyleyeyim!
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet