|
Erkek müstearıyla yazan kadınlar/Kadın müstearıyla yazan erkekler (1)

Edebiyatta erkek yazarlar kategorisi yok. Feminist değilse eğer her kadın yazarı biraz çileden çıkaran toptancı anlayış içinde her ülkede kadın yazarlar kategorisinden bahsetmek mümkün. Ne anlamalıyız bundan? Doğal olanın ya da doğru olanın yazma eyleminin erkeklere yakıştığı ve yazar değince sahibinin erkek olduğu ön kabulünü mü?

Edebiyat ortamının bir kadın yazarın eserine hoş bakmayacağı endişesi ilk kadın yazarları bir erkek isminin arkasında yazmaya itti. Edebiyat ortamının kadın yazarlara hoş bakmadığının en keskin delili şüphesiz 18''inci yüzyılda Alexander Pope ile Anne Finch arasındaki şiirden örülü düello. Pope''a göre, edebiyat alanına girmeye cüret eden kadın ancak psikolojik problemleri olan kadındır. Ve kendilerini rahatlatmak için yazarlar. Hiçbir kaabiliyetleri yoktur. Herbiri birer süs köpeği gibi davrandığında etkileyici ve çekicidirler.

Anne Finch, kadınları aşağılayan Pope''a duygu yüklü şiirleri ile cevap verir. "İntroduction" şiirinde tarihe yön vermiş kadınlardan bahseder. Kadınların da hakları vardır ve bu haklar arasında niçin yazma hakkı olmasın. Yeterli eğitim görmeyen kadının bir süre sonra hakikaten boş kafa olduğuna Finch de inanmaktadır. Ama kadınların kendini yetiştirmeye çalışmalarını kendini beğenmişlik noktasında değerlendiren cemiyet suçlu değil midir? Bütün bunları yazan Finch''in şiirlerinde yine de korku olduğunu söyler eleştirmenler. Kimden mi korkmaktadır? Erkeklerin eleştirisinden elbet. Kamunun bütün yüzleri gibi edebi kamu da erkeklerin hakimiyeti altındadır ve bir kadın onca isyankâr tavrına rağmen edebi kamudan dışlanmaktan korkmaktadır.

"Ölmeyen Aşk" ya da daha çok tanınan ismiyle Rüzgârlı Bayır''ın müellifi Wolf öncesinin en şairane üsluba sahip yazarı kabul edilen Emily Jane Bronte (1818-1848) toplumun baskısından korkarak diğer iki kız kardeşi gibi romanını 1847 yılında müphem bir erkek ismiyle Ellis Bell müstearıyla yayınlar. Bu kadar yoğun duygular karşısına eleştirmenler şaşırır. Oysa Bronte''un niyeti kimseleri şaşırtmak değildir. Eserin yazarından bağımsız değerlendirilmesini istiyordur, bir kadın bunları nasıl yazar yargısının yerine.

Mary Ann Evans (1819-1880) yani daha çok tanınan haliyle George Eliot da yazdıklarını erkek ismiyle yayınlayanlardan. Ciddiliğin havarisi sayılan Gerge Eliot, birlikte yaşadığı Lewes''e rağmen erkek adına sığınmıştır. Niye Lewes''e rağmen? Çünkü, Lewes "Kadın Romancılar" adlı incelemesinde kadınların erkekler gibi yazmaktan vazgeçtikleri zaman gerçek değerlerini bulacaklarını söyleyerek kadınların üstesinden gelmek zorunda oldukları esas meselenin kadın gibi yazmak olduğu üzerinde durur. 1852 yılında yazılmış bu satırların çağının çok ötesinde olduğu konusunda eleştirmenler hem fikir. Bir mânada Lewes edebiyatı kadın bakış açısından değerlendirilmesini söyleyen ilk kişi. "Kadın dili", "kadın deneyimi", "kadın yazını" Lewes''in özellikle üzerinde durduğu kavramlar.

Hemen aynı tarihlerde 1851''de kölelik aleyhtarı bir gazetede Tom Amca''nın tefrikasını yayınlayan ve 19''uncu yüzyılın en şöhretli din adamlarından Lyman Beecher''ın kızı ve aynı zamanda bir rahiple evli olan yedi çocuk sahibi Harriet Beecher Stowe (1811-1896) Amerika''nın henüz geleneği olmayan havasından istifade ile midir bilinmez müstear isim kullanmaya gerek görmez. Tirajı pek fazla olmayan Nationel Era''da tefrika edilen Tom Amcanın Kulübesi hararetli bir okuyucu kitlesi kazanmıştır ama yine de kitap olarak basılacağı zaman yayıncı yazarının bir kadın olduğunu düşünerek ve bir kadının kitabının çok az satılacağını hesaplayarak kendini garantiye almak için yazara karın yüzde ellisini teklif etti. Bunun Harriet''a bir servet kazandıracağını hesaplayamamıştı şüphesiz tedbirli yayıncı. Yazarının kendisine ancak bir ipekli elbise almasını sağlayacağını düşündüğü kitap, basıldığı gün 3000 adet satar. (1)

Her ne kadar bizim geleneğimizde müstear erkek ismine sığınan kadın yazarlar yoksa da, müstear isim kullanarak kendini saklayan ama kadınlığını saklamayan yazarlar vardır. İlk kadın müellifimiz Fatma Âliye Hanım mesela. Fransızca''dan tercüme ettiği Meram adlı romanını kendi ismini koymayarak "Bir Kadın" imzasıyla yayınlar 1892 yılında. Bu güzel tercümenin bir kadına ait olamayacağı olsa, olsa bunun bir erkek tarafından yapılmış olabileceğini düşünür Osmanlı edebi kamusu. Bir erkeğin kadın müstearına sığınması kendilerine çok yabancı gelmiyor olmalıydı. Bunda Leyla Feride müstearıyla yazan Ahmet Rasim''in katkısı var mı bilinmez.

Erkekler yazdıklarını her yerde yayınlatma imkanına sahipken kadınların yazılarını yayınlatmakta güçlüklerle karşılaştığını biliyoruz. Mesela 1883 yılında çıkan İnsaniyet adlı dergiye gönderilen "Mektepli Kız" imzalı mektupta "Kadın dergilerinde kadınların yazdıklarına öncelik verilmesi isteniyor, kadınların yazılarını yayınlatmakta güçlük çektikleri, hatta sırf bu nedenle erkek imzası kullanmak zorunda kaldıkları çeşitli örneklerle" açıklanıyor. (2)

Feminist eleştiri ilk kadın yazarların erkekler gibi yazdığını kadın gibi yazan kadınların ilk kadın yazarlardan çok sonra ortaya çıktığını iddia ediyor. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Ünlü felsefeci John Sutuart Mill''e göre "Eğer kadınlar erkeklerden farklı bir ülkede yaşasalardı ve erkeklerin yarattığı yazını hiç okumamış olsalardı o zaman kendilerine özgü yazınları olurdu." (3)

Eleştirmenlerin Feminen Dönem (1840-1880) olarak adlandırdıkları dönemde kadın yazarlar müstear erkek isimleri kullanarak edebi kamuda yer almaya çalışır.

Bunu anlamak kolay. Fakat erkeklerin kadın müstearı kullanmaları her zaman aynı gerekçeye dayanmıyor.

Sütun bitti. Bu meseleyi haftaya tartışalım.

(1) R. Downs, Dünyayı Değiştiren Kitaplar, 1994, s. 107-120.

(2) S. Çakır, Kadınlar Dünyası, s. 25.

(3) Showalter, 1977, s. 3.

24 yıl önce
Erkek müstearıyla yazan kadınlar/Kadın müstearıyla yazan erkekler (1)
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık