|
Pazara düşen sahaf

Bundan birkaç yıl önce çocukluğumda semt pazarlarında kitap satıldığından bahsederek ürün zenginliği gittikçe artan pazarlarda niçin kitap satılmadığını sormuştum.

Şehrin sokaklarını tezgah bilen, korsan kitaplar yaklaşık bir yıldır semt pazarlarında da yerini aldı. Geçen çarşamba günü Bostancı pazarında gördüğüm kitap sergisi, alışılagelmiş korsan kitapların dışındaki kitapları sergiliyor oluşuyla dikkatimi çekti. Şöyle bir bakıp geçecekken tanık olduğum bir konuşma kitapların başında oyalanmama sebep oldu.

45-50 yaşlarında tesettürlü bir zenci hanım tezgahın üzerindeki çok satan kitaplar listesinin aylardır konuğu olan "Bir Çift Yürek" adlı kitabı daha uzaktan farkedip, vecd içinde kitaba yönelerek kitabı sıvazladı ve yine kendi yaşlarında olan Karadeniz ağzıyla konuşan arkadaşına, kitabı adeta kutsal bir törenin parçasıymışçasına sundu:

Pazara tezgah açmış kitapçı, müşteriyle ne kadar uzun konuşursa kitabı satma şansının o kadar yüksek olduğunu bilmenin tecrübesiyle:

"O Amerikalı bir yazarın. Çok sattı" diye diyalog girişiminde bulundu.

Zenci hanım satıcının bu bilgisini derhal tashih etti.

"Amerika''da yaşıyor ama, Amerikan asıllı değil."

Satıcıyı susturduğunu düşünerek tekrar arkadaşına yöneldi. Bu defa aynı yazarın "Sonsuzluğun Mesajı" adlı kitabının kapağını okşamaya başladı parmakları.

Karadenizli teyze deminden beri susuyor olmayı pek kendine yakıştıramamış olacak ki, kitabın adını tekrar tekrar yarı sesli bir şekilde okuduktan sonra arkadaşını onaylamaktan duyduğu zevk ile "Pellu" dedi. "Derin kitaptır."

Sözlü tarih çalışması yapmak üzere ilk defa geldiğim evin kapısındaki kitap tezgahı belli ki benim bugünlük nasibimdi. Tezgaha uğrayacak kitapseverlerin kimliği hakkında bir bilgi edinebilmek için randevuma geç kalmayı göze aldım.

Tezgahın önemli bir kısmı çok satan kitaplar listesinden oluşmakla birlikte, arada yıllardır hiçbir kitapçıda görmediğim kitaplara rastlamak merakımı iyice artırdı. Gelen geçenlerin kitap talepleriyle kimlikleri arasında bağlantı kurmayı çok heyecan verici bularak beklemeye başladım. Bekleyişimin kitapçının dikkatini çektiğinin farkındayım ama müşterilere cevap yetiştirmek zorunda olduğu için henüz ne istediğimi soracak zaman bulamadı.

Çok zarif giyinmiş, gördüğünü geçirdiğini edasıyla ispat eden, yaşı yetmişe yakın fakat oldukça bakımlı bir hanım kelimeleri ağzında inci tanesi gibi dizerek Muazzez Tahsin''in kitabının olup olmadığını sordu. Satıcının vereceği cevabı merakla bekliyorum. Kitabın olmadığından çok eminim de... Bakalım ne diyecek?

"Özellikle aradığınız bir eseri var mı? Şurada iki kitabı olacaktı..."

Hiç böyle bir cevap beklemiyordum. Satıcının dikkatle yüzüne baktım. Mimikleri, ellerini tutuş şekli muhatabıyla konuşma biçimi... Durup dururken "Siz sahaf mısınız?" diye sordum.

Şaşırdı. Kitap adı sormamı beklerken... Modadaki dükkanını kapattığını elinde kalan son kitapları popüler kitaplar eşliğinde pazara çıkardığını anlattı. İçim ezildi. Ben pazarlarda kitap satılsın istemiştim. Ama dükkan kirasını ödeyemeyeceği için mesleğini bırakmak zorunda kalan sahafların pazara düşmesini asla!

23 yıl önce
Pazara düşen sahaf
Kuru ağacı sulamak
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi