|
Bizim bütün derdimiz kendimizle...

Bizim bütün derdimiz kendimizle... Ne söylersek kendimize söylüyoruz. Kızıp köpürdüğümüzde, kendimize kızıp köpürüyoruz. Bütün acımalarımız kendimize. Bir adamı bir köşede yapayalnız gördüğümüzde, bir köşede yapayalnız kalıyoruz. Birinde bir zeka kıvılcımına rastladığımızda, o aslında bizim zeka kıvılcımımız oluyor. Biri can çekiştiğinde, biz can çekişiyoruz. Biri son nefesine sımsıkı sarıldığında, bizim korkumuz oluyor o korku. Biri öldüğünde, biz kaybediyoruz hayatımızı. Başkalarının günahları, aslında bizim günahlarımız. Başkalarının iyiliğini istediğimizde, aslında kendi iyiliğimizi istiyoruz. Bütün uçurumlardan kendimize düşüyoruz durmadan. O ulaşılmaz görünen zirvelere tırmanmaya çalışırken, aslında kendi eteklerimizde debeleniyoruz. Birinin ayağına çelme takarken, kendimizi düşürüyoruz farkında olmadan. Birinin yolunu keserken, kendi kendimizin eşkıyası oluyoruz. İnsanlardan kaçarken, aslında kendi hayatımızdan kaçmaktayız. Birilerini ölesiye severken, kendi aşkımızla doluyor kalbimiz. Bütün özlemlerimiz, gelip kendimizi özlemeye dayanıyor sonuçta. Bütün üzüntülerimiz, kendimize dair sebeplerden. Nerede sefere çıkan bir gemi görsek, kendi çıkışsızlığımızla sarsılıyoruz. Ne zaman birilerini çekiştirsek, kendi kulaklarımızı çınlatıyoruz. Bir yüzde bir güzellik görüyorsak, o aslında bizim güzelliğimiz. Nerede bir çirkinlik abidesi varsa, onu biz yontmuş oluyoruz nefretten. Bütün içli şarkılar bizim bestemiz aslında. Bütün bülbüller bizim ses tellerimizden şakıyor. Kahreden bütün kavgaları, aslında biz kendimizle ediyoruz. Kurulmuş bütün tuzaklara kendimiz düşüyoruz. Ve kendimiz kuruyoruz bütün tuzakları da. Camlara vuran bütün yağmur damlalarında biz varız. Esen bütün rüzgarlar bizim hırsımızla esiyor. Bütün iklimler bizim renklerimizle sarıyor dünyayı. Dünyanın bütün dönmesi, bizim divaneliğimizden. Biz aslında kendi cehaletimizin girdaplarına düşüyoruz. Dünyadaki bütün bilgelikler, bizim bilgeliğimizden türüyor öte yandan. Kendi ateşimizle yanıyoruz biz. Kendi dondurucu soğuğumuzda üşüyoruz. Bu zifiri karanlık, bizim dünyaya üfürdüğümüz karanlık. Dünyanın tek kandili de biziz üstelik. Pervanelerin etrafında döndüğü şey biziz. Ve biz kendini tüketen bir pervaneyiz aslında. Bir çocuk ağladığında, hıçkırıklara boğulan hep biziz. Yüzündeki gülücüklerde, hep biz kanatlanırız. Biz nereye gitmeye kalksak, zaten orasıyızdır. En çok nerede görünüyorsak, en az oradayızdır. Uzun uzun kendimizden bahsettiğimizde, aslında hep başkalarını anlatırız.

Ne zaman başkalarından dem vursak, kendimizi hançerler dururuz. Güneş kılığında batarız her akşam. Ve güneş kılığında doğarız her sabah. Takvimden dökülen günler, bizim mütereddit adımlarımızdır. Zamanın tıkırtıları, kalp atışlarımız... Suya bir şey düştüğünde, biz çoğalırız halka halka. Bir gerçek kemirilmeye başlandığında, biz eksiliriz yavaş yavaş. Bütün çürümeler bizim çürümelerimizdir. Bütün yeşil sürgünler, bizim ulu gövdemizden yeşillenir. Cansuyunu veren biz oluruz çiçeklere. Ve o sonsuz kuraklık da bizim kuraklığımızdır. Giderilemez bir yorgunluk olup beyazlatırız kadınların saçlarını. Yüzlere vuran acı çizgiler, bizim alfabemizdir. Bizim bütün derdimiz kendimizle aslında. Ne söylersek, kendimize söyleriz. İşittiğimiz bütün cümleler, kendi kurduğumuz cümlelerdir. Boyumuz kendi boyumuz kadar uzar. Ömrümüz kendi ömrümüz kadar kısalır. Kendimiz yazar ve kendimiz okuruz hikayemizi. Bizim bütün derdimiz kendimizle aslında. Dilimizdeki bütün fısıltılar, kendi kulağımıza...

٪d سنوات قبل
Bizim bütün derdimiz kendimizle...
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık