|
Çok yaşa be adam!..

Yeni milenyumun etkisi midir bilmem ama ajanslar son zamanlarda çok neşeli haberler geçmeye başladılar.

Hergün oturup internetteki çeşitli haber "portal"larından ajanslar aracılığı ile yağmur gibi yağan bu haberlere bir göz atmayı alışkanlık haline getirdim.

Onları zaman zaman sizlerle de paylaşıyorum; geçen gün yazdığım tuhaf isimli kasabayı hatırlarsınız, hani harfleri yanyana yazıldığında kasabanın ismi neredeyse bir kilometre filan tutuyordu.

Şimdi önümde en az onun kadar matrak bir başka haber var: İngiltere''de yaşayan Patrick Webster, tam otuzbeş yıldır hapşırıyormuş. Hem de günde yüzlerce kez hiç aksatmadan ve hiç tatil etmeden!.. Onyedi yaşındayken bir sabah hapşırmaya başlayan Webster''ın bu tuhaf problemi o günden bugüne çözülememiş. Onlarca doktora başvurmuş Bay Webster, yüzlerce test yaptırmış, bir sürü ilaç kullanmış... Ama hapşırması bir türlü geçmemiş. Üstelik kendisine önerilen çeşitli hormonlu ilaçlar yüzünden kemik erimesi ve mineral eksikliği tecrübeleri de yaşamak zorunda kalmış.

Sonunda geçtiğimiz günlerde derdine çare bulunmuş Bay Webster''ın. York kentindeki gıda merkezi laboratuvarının uzmanları, sabahları kahvaltısını kendi elleriyle hazırlayan Bay Webster''ın yulaf ve yumurta sarısına alerjisi olduğunu saptamışlar. Sabah menüsünden bu iki ''muzır'' yiyecek kaldırılınca Bay Webster normale dönmüş. O günden beri de hapşırmıyormuş.

İnsanın "Çok yaşa be adam!.." diyesi geliyor değil mi?

Bizim ülkemizde olsa en çok duyduğu iki kelime "çok" ve "yaşa" olurdu herhalde!

O zaman Dante''nin ömrünün orta yerine geldiği kadar bir süreyi hapşırarak geçirmiş olurdu ve biriktirdiği "çok yaşa"larla Dante''nin ömrünü ikiye üçe katlayacağını filan düşünürdü muhtemelen.

Hepsi iyi güzel de, Bay Webster''ın benim kafama takılan bir başka tuhaflığı daha var bu hikayede... Bu adamcağız neden otuzbeş yıldır her sabah oturup yulaf ve yumurta yiyor ki!.. İnsanın hiç mi değişikliğe ihtiyacı olmaz yani? Canı hiç mi peynir-zeytin, tereyağ-bal, çorba-limon kombinasyonlarından birini denemek istemez?

Bu sabah menüsü saplantısı, sürekli hapşırması dışında da Bay Webster''ın birtakım tuhaflıkları olduğunu gösteriyor bana kalırsa!..

Gerçi insan otuzbeş yıl boyunca sürekli olarak hapşırırsa pek normal kalma ihtimali de olmaz tabii!

Sürekli hapşırdığı için mahrum kaldığı şeyleri bir düşünsenize!..

Bu garibimin ömrü boyunca, ip üstünde yürümek, şiir kaseti doldurmak, kalecilik yapmak, fotoğraf çektirmek, sörf yapmak, dalgıç olmak, balkon altında serenat olayına girmek, belediye otobüsü sürmek, matador olmak, bomba imha timinde görev almak, zurna çalmak, morgda çalışmak (Çünkü orada "çok yaşa" denmesi münasip kaçmaz, ölüler ti''ye alındıklarını düşünebilirler!), buz dansı müsabakalarına katılmak gibi birçok imkândan mahrum kalması size de çok acıklı görünmüyor mu?

Sürekli hapşırdığı için bunca zevkli şeyi yapamamış olmak Bay Webster''a çok koymuş olmalı!

Görünüşe göre bir kağıt mendil firmasının reklamında oynayarak hapşırıklarını paraya çevirmeyi de akıl edememiş üstelik garibim!

Otuzbeş yıl durmadan hapşıran bir adamın, ömrünün hapşırmadan geçireceği ikinci yarısında ne yapacağına karar vermesi de pek kolay bir iş değil bence!

Ne diyelim Allah kolaylık versin!

24 yıl önce
Çok yaşa be adam!..
İnsan düş/le/meden yaşayamaz
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi