|
Hayatın mezurası

Dünyanın en yaşlı adamı Tomoji Tanabe öldü. 113 yaşındaydı. Bir asırdan biraz fazla yaşadı. Bizim ülkemizde ortalama ömür neredeyse Tanabe''nin yaşadığının yarısı kadar. Rakamlar arasındaki farka bakarsanız, insanları uzun yaşayanlar ve kısa yaşayanlar diye ikiye ayırabilirsiniz. Ben bu meseleye bu şekilde bakmanın çok da doğru olmadığını düşünüyorum. Yaşanan yılların ya da günlerin ya da saatlerin sayısını toplayarak bir hayatın boyunu hesaplayabilir miyiz? Ben o kanaatte değilim. Çünkü bir insanın dünyada bulunduğu zaman ile yaşadığı hayatın uzunluğunun aynı olmadığını düşünüyorum. Zaman içini neyle doldurduğunuza bağlı olarak uzayıp kısalabilen bir şey çünkü… Çok istediğimiz bir şeyi yaparken zamanın nasıl büyük bir hızla geçtiğini mutlaka fark etmişsinizdir. Ya da mesela hoşlanmadığınız bir bekleme seansında ne kadar yavaş geçtiğini. Aradaki farkı hangi saat hesaplayabilir. Aynı cezaevinin içinde, aynı demir parmaklığın iki ayrı tarafında bulunan bir mahkûm ve bir gardiyanın kollarındaki saatler aynı hızla mı ilerler. Elbette bu söylediğimin matematiksel bir gerçekliği yok. Ama hayatı kim sadece matematik doğrularla açıklayabilir!

Hayatın boyunu ölçmek için elimizde bir "hayat mezurası" olmalı. Üstünde rakamlar olmayan ve görünmeyen bir mezura. Zamanın kendisi de görünür bir şey değil zaten, daha çok hissediyoruz onu. Zamanın geçtiğini, ilerlediğini, aktığını varsayıyoruz, çünkü eskiyor bildiğimiz her şey… Belki bu nokta bir çıkış noktası olarak alınabilir hayat mezurasında. Hayatın boyunu ölçmek için eskimenin hızı esas alınabilir.

Peki doğru olur mu bu?

Tartışılır!

Nihayetinde otuz yaşında olup da kendini fazlasıyla yaşlı hissedenler de var aramızda, sekseninde hâlâ herkese genç olduğunu ispat etmeye çalışanlar da. Bana sorarsanız otuzunda olan da, sekseninde olan da uzun boylu bir hayatın sahibi değildir. Çünkü her iki örneğin de ortak noktası kendi yaşında olmamaktır. Erken vazgeçmişlik ve vazgeçememişlik… Hayat mezurasında bir kriter olarak kabul edemeyeceğimiz sıra dışı ölçüler bunlar…

Öyle zannediyorum ki hayatın boyunu belirleyecek olan asıl şey, zamanın ne kadarının gerçekten yaşandığıdır. Bir elma yediğimizi düşünelim; asıl olan elmayı ne kadar zamanda yediğimiz midir, ne kadarını yediğimiz midir? Anlamlar dünyamızda elmayı en kısa zamanda yiyen insan mı daha gerçek görünür, tadını çıkararak yiyen insan mı? Hayatın boyunu yıllarla, günlerle, saatlerle ölçmeye çalışmak, bana elmayı kaç dakikada yediğimizin hesabıymış gibi görünüyor. Oysa elmadan ne kadar tad aldığımıza, onu vücudumuz için ne kadar yarayışlı hale getirdiğimize bakmamız gerekir diye düşünüyorum.

Bir şiir yazan mı büyük şairdir, otuz şiir yazan mı? Ölçünüz yanlış olunca kanaatin yanlışlığı da kaçınılmaz oluyor. Bu sebeple ki, dünyanın en uzun yaşayan insanının kim olduğunu anlamak için Rekorlar Kitabı''na bakmak beyhude çaba… 113 yaşındaki bir adamın hayatı, 18 yaşındaki bir delikanlının hayatı kadar uzun olmayabilir. Tıpkı dingin bir yürüyüşün hızının, telaşlı bir koşudan fazla olabileceği gibi!

15 yıl önce
Hayatın mezurası
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık