|
Okuma notları

“Bir zamanlar anıtsal bir topluluğun bir parçasıydı. Yüksek bir merkezin çevresinde, inceden inceye düşünülmüş bir düzenle, askerliği, sanatları, bilimleri ve elsanatlarını temsil eden simgesel figürler dizilmişti. Bu çok sayıda figürlerden biri de oydu. Şimdi ise topluluk dağılalı uzun bir süre oldu, en azından o, topluluktan ayrıldı ve kendi yolunda ilerliyor. Artık uzunca bir süredir eski mesleği bile elinde yok, hatta bir zamanlar neyi temsil ettiğini bile unutmuştur. Galiba asıl işte bu unutuş bir çeşit hüzne, güvensizliğe, huzursuzluğa, kaybolup giden zamanların, şimdiki zamanı bulandıran, bir çeşit özlenmesine yol açıyor. Ama yine de bu özleyiş, insanın yaşama gücünün önemli bir öğesidir, ya da belki de o gücün ta kendisidir.”

(Franz Kafka / Aforizmalar)

“Yoksa bu adamları, anaları, dövülsün diye mi doğurmuştu, bu çocuklar, ölmek için, kurşunlanmak için mi gelmişlerdi dünyaya? Alanda yürüyenler, şarkı söyleyenler, günün bütün haberlerini ağız gazetesiyle yayanlar, polisin kovaladığı, dövdüğü, yakalayıp götürdüğü insanlar çoğaldıkça, bugün bütün gazeteleri, dergileri, sütun sütun dolduran öyküler oluştukça, birtakım adamlar gitgide köstebekleşiyor, dut yapraklarını yiyip bitiren kurtlar, tırtıllar, kupkuru kalmış dalların ilkyaz sonlarında büsbütün göze batan güdüklüğünden tel tel sarkıyor, yer yaklaşıyordu.”

(Bilge Karasu / Dutlar)

“Enoch da konuşmak istiyor, ama nasıl konuşacağını bilmiyordu. Doğru dürüst konuşamayacak kadar heyecanlıydı. Tükürük saçarak ve kekeleyerek konuşurdu, sesi ise garip ve gıcırtılı çıkardı. Böyle olunca da konuşmaktan vazgeçerdi. Ne söylemek istediğini biliyordu, ama bunu dile getirmesinin hiçbir şekilde mümkün olmadığını da biliyordu. Yaptığı bir resim tartışılırken şunları deyip patlamak isterdi: “Meseleyi anlamıyorsunuz,” diye açıklamak isterdi, “baktığınız resim, gördüğünüz ve lafını ettiğiniz şeyleri içermiyor. Başka bir şey var onda. Hiç görmediğiniz, görmeye de niyetlenmediğiniz bir şey.”

(Sherwood Anderson/Kasabamız)

“Tuhaf bir yaratıktır bu İshak. Yıllardır bir işi var. Aylı gecelerde ağaca konup yeryüzünü gözetler. Tahtakuruları gibi alışkanlıklarının alçak duvarları arasında yaşamayı seven bir yığın insanın çekip iyimser bir çamura batırdığı teraziyi dengede tutmaya çalışıyor. Bugüne kadar oldukça başarı ile yürüttü işini. Hep bu garip gözleri. O iki parıltı sarsıntısız görünen hayatımızın gizli bir köşesinde karanlık iki iğne deliğidir. Öbür yanına sonsuz bir görüntü evreni iletiyor. Bir anlam piresi gibidir İshak. Uzak yerleri atlar. Ama hep bu daldan yeryüzünü gözetler.”

(Onat Kutlar/İshak)

“Hayat denilen şu kısacık yolculukta, ama canlı ama cansız, ama güzel ama çirkin, ama dost ama düşman, kendilerine refakat eden her şeyi sevip koruyan bu ehl-i insaf dervişler, fırlatıldığında bir insanın kafasını dağıtacak bir taşı bile incitmek istemezlerdi. Çünkü biiznillah dile gelse, sonsuz bir masalı anlatacak o taş, Allah''ın sırdaşı, dolayısıyla kendilerinin can dostu idi. Kâinâtın âhengini bozmaktan, yaratılan her şeye zarar ve zevâl vermekten çekinen bu efendilerin zikir çektikleri mekan o kadar ferah ve dingindi ki, zincire vurulmuş en saldırgan deliler ve zincirlerinden boşanmış en amansız fırtınalar bile, böylesi bir yerde huzur bulurdu.”

(İhsan Oktay Anar/Suskunlar)

14 yıl önce
Okuma notları
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...