|
Hayatı tuş eden tuşlar

Kimsenin önümüzdeki birkaç on yıl boyunca yaşayacak cümleler söylemediği tuhaf bir zamanda yaşıyoruz. Neden böyle? Sanal alemde binlercesi dolaşımda olan "özlü sözler"e gerçek hayatta ihtiyacımız yok mu? Gerçek hayatta ihtiyacımız yoksa, sanal hayatta neden var? Bu acayip durumu anlayabiliyor musunuz? Ben hiç anlayamıyorum. Anlayamadığım başka şeyler de var. Mesela kandil gecelerinde ve bayramlarda cep telefonlarından diğer cep telefonlarına çekilen tebrik mesajlarındaki dili de anlayamıyorum. Biz o dili seksenli yıllarda gündelik hayatımızda kullanırdık. O zaman o dilin son derece derinlikli kavramları/ıstılahları hayatımızın da, gündemimizin de bir parçasıydı. Gerçekten de kitapevlerinde oturur, içinde o kavramların/ıstılahların bol bol geçtiği cümleler kurardık. Gerçekten ilgiliydik bu meselelerle. Epeyce duygusal da olsa, epeyce idealistçe de olsa ilgiliydik gerçekten. Şimdi öyle değiliz, sadece gündelikleri konuşuyoruz, medyanın önümüze koyduklarını, siyasi dalgalanmaların, gerilimlerin altını çizdiği, rengini koyulaştırdığı dayatma, hatta çakma bir gündemi didikliyoruz. Şimdi o kitapevleri de yok artık, onlar da değiştiler, sessizleştiler. Ama bakıyorum mübarek gün ve gecelerde o eski zaman dili cep mesajlarında, mail metinlerinde sökün edip geliyor. Eleştirmek için söylemiyorum, ama ortada bir yanlışlık olduğu bir gerçek... O epeyce iddialı mesajların içini dolduracak hayatı yaşamıyoruz biz, bizler... O zaman dilimize neden doluyoruz? Belki o kavramları daha derinlikli, daha zengin biçimde kavrayacak bir gayreti yeniden geliştirmemiz gerekiyor aramızda. Ama bunun yolu tuşları kodlamak değil... Özlü sözlerle buluşmanın yolunun onları sanal alemden kesip kopyalamak olmadığı gibi... Bu içsizliğe, bu kabuksu bilince bir yerde hayır demek gerekiyor. Dostlarım kusuruma bakmasınlar, bana cep telefonu ya da mailler üzerinden gönderilen tebrik mesajlarına cevap yazmıyorum. Mübarek gün ve gecelerde bir yerlerden hikmet kesip kopyalayarak, özlü söz devşirerek mesaj atmıyor, mail göndermiyorum. Çünkü bana göre bu türden yeniliklerin, ruh atlasımda bir karşılığını bulamıyorum. Aksine, bütün bu yenilikleri hayatımıza kabul etmeden önce iyi düşünmemiz gerektiği kanaatini taşıyorum. Kimsenin vadesi uzun cümleler edemeyişinde, sözün klişelenebilir, raflara sıralanabilir, ihtiyaca göre çekilip alınabilir, kesip kopyalanabilir, basıp gönderilebilir, tek tuşla dağıtılabilir hale gelişinin çok etkisi var diye düşünüyorum. Bu konforu sevmiyorum, bu muhabbetsiz temaslara ısınamıyorum, bu içeriksiz mesajlarda hikmet bulamıyorum.

Bunlar yapılmasa daha mı iyi? Birçok esaslı konuyu böyle sorulara kurban ediyoruz aslında. Bana sorarsanız daha iyi... Eğer gerçekten birbirimizin "yakin"inde olarak muhabbetimizi sürdüremiyor, ruh temaslarımızı elektronik tuşların, kes yapıştır duyguların, ekle çoğalt klişelerin vekâletiyle sürdürmeye razı oluyorsak, yapmamamız daha iyi... Çünkü bunları yaparak biraz zorlamayla adına "gelenek" diyebileceğimiz bir şeyi sürdürdüğümüzü düşünüyoruz. Oysa asıl yaptığımız geleneği örtmek, yerine türediyi hâkim kılmak... Bu arada hikmeti, özlü sözü, derin kavramı, zengin ıstılahı içeriğinden ayırmak, kabuklaştırmak, bu haliyle dolaşıma sokmak, malzemeleştirmek...

Sanal hayatın ve sanal sözün gerçek olana galebe çalacağı zamandan korkanlara son bir not:

O zaman zaten gelmedi mi?

16 yıl önce
Hayatı tuş eden tuşlar
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu