|
Kağıt kayıklar
Öyle bir noktaya geldik ki; kafa yorduğumuz meselelerin çözümüne dair ihtimaller, o meselelerin düğümlü hallerinden daha çok korkutuyor gözümüzü.

Sanki hepimiz aynı beş para etmez filmin oyuncularıyız ve nedense herkes kendi oynadığı rolü ölesiye ciddiye alıyor yine de!

Bir elinde şemsiye, diğer elinde çanta olan adamın mutlaka burnu kaşınır, hayat böyle!

Bulduğunuz bir ipucuna fazla güvenmeyin! Bir ipucunun sizi götüreceği en muhtemel adres ipin diğer ucudur!

“Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok!” diyenler demek ki bu Amerika'dan memnun!

“Senin de bilmediğin bir şey yok” dediler, “Bunu bilmiyordum!” dedi şaşkın bir ifadeyle.

Şairin dediği gibi ağır ağır, anlaya anlaya, sindire sindire çıkıyorduk biz merdivenleri... Sonra asansör diye bir şey icat ettiler!

Keşke bazı şiirler de, loş kütüphanelerin raflarında hiç dokunulmamış halleriyle bizi bekliyor olsa!

Eskiden tek katlı bahçeli evler yapıyorduk, sonra üç beş katlı apartmanlara geçtik. Şimdi artık çok katlı siteler, rezidanslar inşa ediyoruz. Neyse ki bu sarhoş edici değişime inat, inşaatlarda hala aynı bozlağı söylüyor işçiler.

“Sen dur burda ey insan/ Duy içimde tutuşan ormanı/ Yakıştırmasını bil üstüne ey ademoğlu/ Usta bir makasla biçilen toprağı” diyor 'Ölünün Kıyıları' şiirinde Erdem Bayazıt, rahmet olsun.

Hayatın bize söylediklerinden bir dolaylı tümlecin dahi eksilmesine göz yumsak, geriye kalan hayatla aynı şey midir?

O kadar mahcup bir tipti ki, insanların yüzüne bakamıyor, sürekli başı önünde yürüyordu. Kırklı yaşlarında bir gün oturduğu iskemlenin sol arka ayağı aniden kırılmasa, belki de gökyüzünün varlığından haberi bile olmayacaktı!

“Fikirler” dedi beyaz saçlı adam, “yazık ki güneş gözlükleri kadar bile değiştiremiyor hayatın rengini artık!”

Bazen fili yutmaya çalışan bir fare gibi oluyoruz hepimiz, oynadığımız akıl oyunlarında!

Eskiden aklına düşen her şeyi kağıtlara tek tek not ederdi. Sonra bir gün “Donanmalar kuruyorum kağıt kayıklardan” cümlesi düşüverdi aklına. O gün orada bir daha geri almamak üzere kalemi kağıdın üstüne bırakıp gitti.

“Yazıyorsun:/mürekkep azalıyor,/ deniz yükseliyor” diye yazmış bir 'haiku'sunda Yorgos Seferis.

Terzinin bütün hüneri elindeki kumaşın eniyle boyu kadar!

“Haddini bil!” diye sertçe uyardılar. “Geriye başka ne kalıyor ki?” diye sordu Mülayim.

Hakikatin bazı cüzlerini öyle yukarılara koymuşlar ki, aklımız ne kadar zıplasa da eremiyor!

“Doldur bakalım” dedi meczup, “avcun mu daha büyük, yoksa yağmur mu?”
#Yorgos Seferis
#şair
#şiir
٪d سنوات قبل
Kağıt kayıklar
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle