|
Oscar amca yine çuvalladı!

Artık bu işi bir Tersköşe geleneğine dönüştürmek istiyorum; her sene Oscar ödülleri sahiplerini bulacak ve ben de buradan pişmiş aşa su katacağım kendi çapımda.

Öncelikle söyleyeyim ki, böyle bir geleneği başlatmamın nedeni, Oscar ödüllerinin, üzerinde mutlaka iki çift laf edilmesi gerekecek önemde ödüller olduğuna inanmam değil.

Hiçbir zaman Oscar ödüllerini matah bulmadım ve bir film hakkında bir kanaat oluştururken, asla o filmin Oscar alıp almadığına bakmadım.

Sinema zevkimi böyle bir savunma mekanizmasıyla güvenceye almış olmaktan da çok mutluyum.

Mutluyum; çünkü bu mekanizma sayesinde Oscar heykelciklerinin plastik büyüsüyle büyülenmemeyi başarıyorum.

Yine bu sayede, sinema salonlarının ancak en küçük salonlarında kendine yer bulabilen ve en fazla bir hafta gösterimde kalan pekçok muhteşem "küçük film"e karşı ''popülist körlük'' illetine yakalanmıyorum.

Yani anlayacağınız; birtakım parıltılı-cilalı filmler kıytırık üç beş Oscar heykelciğini zimmetlerine geçirdiler diye zincirlerinden boşanan ve çılgınca sinema salonlarına hücum eden patlamış mısır kuşağından değilim!

Peki o zaman neden iplemediğim bir ödüllendirme mantığı hakkında her sene bir değerlendirme yapma gereği hissediyorum.

Bunun üç nedeni var:

1. Sinema dağıtım ağı Hollywood''un kontrolünde olduğu için sezonun büyük bölümünde bu filmler gösterimde oluyor ve bu filmler konuşuluyor. Doğrusu sinema ülkesinin toplumdışı kalmış bir bireyi olmayı göze alacak durumda değilim.

2. Oscar adaylarının tamamı kötü olmuyor, arada gayet sıkı filmler de oluyor. Ama bu tür sıkı filmler genellikle heykelciği evlerine götüremiyorlar. Ben de kendi adıma muhalefetimi dile getirme ihtiyacı hissediyorum.

3. Benim familyamdaki yazarlar için, çokbilmiş kurumsal böbürlenmelere karşı gıcıklık üretmek bir kuraldır.

Şimdi lafı daha fazla uzatmayıp değerlendirmemizi yapalım:

En iyi film seçilen "Âşık Shaekspeare", bu ödüle aday beş film içinde en zayıf olanıydı. Ama tarihsel doku üzerine dökülmüş tutkulu aşk sosu bir kere daha Akademi üyelerinin aklını başından aldı. Herkesin aksine, filmdeki Shakespeare faktörünün sonuçta etkili olduğunu sanmıyorum. Akademi üyeleri böyle inceliklerden pek anlamazlar.

En iyi yönetmen seçilen Steven Spielberg hakkındaki fikrim uzun zamandır değişmedi. "Dahi yönetmen" ilan edilen bu adamcağızın, çok köşeli bir zihni ve sistemden çok nemalanan bir ahlakı olduğunu düşünüyorum. Asla derinlikli bir sinemacı değil. Olsa olsa iyi bir yapımcı, iyi bir görsel tasarımcı ve iyi bir lunapark tüccarı!..

Roberto Benigni''nin filmini sevimli ve eğlenceli buldum. Bu nedenle, eski tip gerçek bir şovmen olan Benigni''ye fazla itirazım yok! Keşke bir formülü olsaydı da Nick Nolte de eli boş dönmeseydi.

Gwyneth Paltrow''a gelince... Kendisini doğrusu ben de çok beğeniyorum; güzel, genç ve iyi bir ailenin kızı... Oscar''ın başarı kriterleri bunlarsa, bana söyleyecek birşey kalmaz. Ama oyunculuk çapı daha büyük diğer isimlere biraz ayıp olmuyor mu?

Son cümleleri de Oscar hakkındaki görüşlerimi doğrulayan iki filme ayırayım: "İnce Kırmızı Hat" ve "Truman Show" sadece bu yılın değil, son on yılın en iyi Hollywood filmleri arasına girebilecek kadar iyi filmlerdi.

İyi hikayeleri, iyi oyuncuları ve en önemlisi ''sanatçı'' yönetmenleri vardı bu filmlerin.

Her ikisi de ödül gecesinden tek bir ödül almadan ayrıldılar.

O zaman, "Oscar amca yine çuvalladı!" yargısı, sizce de geceyi özetlemeye yetmiyor mu?


25 yıl önce
Oscar amca yine çuvalladı!
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...