|
İlja(s)

Alman televizyonu. ZDF. Nachtstudio (Gece Stüdyosu) diye bir program.

Bir tarihçi, bir papaz, bir sinemacı ve bir yazar, Avrupa''nın kimliğini tartışıyor.

İlgiyle izliyorum.

Bilhassa yazar konuşurken kulaklarımı ve gözlerimi dört açıyorum.

Kulaklarımı; çünkü adam çok güzel konuşuyor..

Gözlerimi; çünkü adamın yüzünden adeta nur akıyor.

Adı ne?

Programın başını kaçırdığım için bilmiyorum.

Konuşmalardan, Bulgar asıllı olduğunu anlıyor ve son zamanlarda Der Weltensammler (Dünya Koleksiyoncusu / Dünyalar Biriktiren Adam) adlı romanıyla büyük sükse yaptığını öğreniyorum.

Hıristiyanlığın Avrupa kimliğindeki yeri ve önemi söz konusu olunca, “Niye sadece Hıristiyanlığı zikrediyoruz? Avrupa''yı derinden etkileyen ve bugün övündüğümüz değerlerin teşekkülünde büyük rol oynayan 800 yıllık Endülüs İslam Medeniyeti''ni niye hiç zikretmiyoruz?” diye soruyor...

Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri''nin aynı değerler -demokrasi, insan hakları vs, vs, vs- üzerinde yükseldiği ifade edilince, Afganistan ve Irak''taki mezalimi hatırlatarak ABD''nin bu değerlerle birlikte anılamayacağını söylüyor...

Avrupa Birliği''ne tam üye olan Bulgaristan''daki müspet gelişmeler sorulunca, ilk gelişmelerin menfi olduğunu, belli bir süre Bulgaristan dışında yaşamış olan kimselerin vatandaşlıktan çıkarılması yönünde bir meclis kararının alındığını, bu kararın komünist idare döneminde ülkeden sürülmüş olan Türklerden kurtulma hedefine matuf olduğunu belirtip teessüflerini bildiriyor...

Konu ne olursa olsun, sözü bir şekilde Müslümanlara getiriyor.

Müslümanların hukukunu savunmak için adeta fırsat kolluyor.

Beni hayrete sevk ediyor.

Müslümanları savunan Avrupalı bir aydını ilk kez mi görüyorum?

Hayır; ama Müslümanları savunmayı refleks haline getirmiş, hatta Müslümanlara bir sataşma olmadığında bile Müslümanları savunmayı vazife edinmiş Avrupalı bir aydını ilk kez görüyorum.

Program bitiyor.

Kalbimde bir sıcaklık.

“Yâ Rabbî, bu adamın Müslümanlara duyduğu muhabbeti bereketlendir, onu hidayetle şereflendir” diye dua ediyorum.

Günler, haftalar boyu adamın tertemiz yüzü gözümün önünden gitmiyor.

Sanki arkadaşız.

Sanki kardeşiz.

Sanki uzun zaman önce ayrı düşmüşüz de ona hasret kalmışım.

Bir akşam internette onu bulmaya karar veriyorum.

Arama motoruna Der Weltensammler''i giriyorum.

Britanya adına casusluk faaliyetlerinde bulunmak için gittiği Doğu''nun büyüsüne kapılan -bilhassa İslam''dan çok etkilenen- Richard Burton diye bir müsteşrikin hikâyesini anlatıyormuş bu roman.

Yazarın (arkadaşımın) adı: İlja Trojanow.

Hemen bu ismin peşine düşüyorum.

İsmi yazıp “search/ara” komutu veriyorum.

Bulunan dosyaların ikincisinin ilk cümlesini okuyunca, gözlerime inanamıyorum:

“Ilja Trojanow ist zum Islam konvertiert und hat darüber ein bewegendes Buch geschrieben.”

27.11.2004 tarihli Die Tageszeitung''daki bir makalede geçen bu cümlenin Türkçesi:

“İlja Trojanow İslam''ı kabul etti ve bu konuda etkileyici bir kitap yazdı.”

Olay çoktan bitmiş, elhamdülillah.

16 yıl önce
İlja(s)
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî