|
Ayakkabı böyle de vurur

Nizamettin Bayındır isimli tüketicimiz Aralık 1999 tarihinde Yimpaş''ın Ümraniye Mağazası''ndan satın aldığı ayakkabının altının iki günde açıldığını, bu durumda vakit geçirmeden firmaya başvurduğunu söylüyor, ancak gerekli ilgiyi bulamadığından yakınıyordu. Tüketicimiz satıcıya güvendiğini ve ilk kez böyle bir sorunla karşılaştığı için konuyu büyütmek istemediğini belirtiyor fakat böyle bir durumu da içine sindiremediğini söylüyordu. Nizamettin Bey''e hak aramanın aynı zamanda bir sorumluluk ifade ettiğini, böyle bir davranışın eğer varsa; eksiklerinin farkına varıp önlem alması yönünden firma açısından da faydalı olacağını anlattıktan sonra Yimpaş''ın mağaza reyon sorumlusu Süleyman Kılıçarslan ile görüştük. Yimpaş yetkilisi Süleyman Bey tüketicimizin başvurusuyla ilgili bir bilginin kendilerine ulaşmadığını belirtti ve hemen sorunun çözümü için tüketicimizle temasa geçti; Nizamettin Bey''in ayakkabılarının alınarak üretici firmaya inceleme için gönderilmesine karar verildi. Biz tüketicimize, malın incelenmesi için ilgililere teslimi sırasında tarihin de yazılı olduğu bir belgeyi mutlaka alması gerektiğini hatırlatıyor ve sorunu çözülene kadar kendisine rehberlik hizmetimizi sürdüreceğimizi belirtiyoruz.

Satıcılar kanunu bilmiyor mu?

Okurlarımızdan gelen sorunları çözmeye çalışırken verdiğimiz bilgiler, aslında tüketicilerin muhatabı olan satıcıları da yakından ilgilendiriyor. Yani asıl sözümüz artık hakettiği yere ulaşması gereken Türk ekonomisinin aktörü olan firmalara...

Tüketiciler öylesine basit konularda sorun yaşıyorlar ve onlara mal ve hizmet sunanlar öylesine küçük noktalara takılıyorlar ki hayret ediyorum.

Mesela şikayet çözümleri bazında sürekli gündeme getirdiğimiz "ayıplı mal ve hizmetler"le ilgili tüketici haklarını hâlâ bilmeyenler var. Bu yüzden birkez daha kanunda bu hususta yer alan maddeyi aynen vermekle başlamak istiyorum;

1995 yılından bu yana yürürlükte bulunan 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ayıplı malla karşılaştığı durumunda tüketicinin hakkını ve satıcının sorumluluğunu 4''üncü maddesinde aynen şöyle açıklar:

"Satın alınan malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde; tüketici malı teslim aldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde bu malları satıcı firmaya geri vererek değiştirilmesini veya ödediği bedelin iadesini veya ayıbın neden olduğu değer kaybının bedelden indirimini ya da ücretsiz olarak tamirini talep edebilir. Tüketici bu taleplerden herhangi birisini tercihte serbesttir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür...

Satılan malın ayıbı gizli nitelikte ise veya ayıp tüketiciden hile ile gizlenmişse, satıcı 15 gün içerisinde kendisine başvurulmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz..."

Kanunun yürürlüğe gireli bu kadar zaman olmuş, kendi adıma konuşuyorum; çeşitli platformlarda firmalarımıza konuyu duyurmaya çalışmışız, bu köşeden de sürekli dile getiriyoruz... Nasıl oluyor da koskoca firmalar kendilerini yükümlü kılan bu iki paragrafdan habersiz davranıyorlar anlamıyorum! Firmaların hukuk v.s. gibi maaşlı danışmanları ne iş yapar onu da anlamıyorum!

Kendi başımdan geçen bir olayı anlatmam bazı gerçeklerin gün yüzüne çıkmasına vesile olacak sanıyorum. Bundan birbuçuk ay kadar önce bir bot satın aldım. Bu senenin bot modellerini biliyorsunuz; hani şu tabanı bir hayli kalın olanlarından... Geçenlerde bir baktım botun sağ ayağımda bulunan kısmının tabanı tam ortadan çatlamış. Önce küçük bir çatlaktır zannettim. Ama aynı günün akşamı botun tabanı ikiye ayrılınca bu işte bir yanlışlık olduğunu anladım. Bu durum Tüketici Kanunu''nun ayıplı mallarla ilgili tanımına uyuyordu. Ben de sıradan bir tüketici olarak satıcıya başvurdum. Durumu daha önce ürünü satın aldığım mağaza yetkilisine anlattım ve botun yenisiyle değiştirilmesini talep ettiğimi bildirdim. O andan itibaren karşımdaki satıcının bana aynı malı satarken takındığı sevimli tavır tamamen yok oldu. Yetkili, botumu tamir ettireceğini söylüyor, ısrarla başka talebimin olamayacağını vurguluyordu. Yukarıda zikrettiğim paragrafı aynen anlattım... Anlamadı. Israrına haklı gerekçeler bulabilseydi ben de konunun fazlaca uzaması taraftarı değildim. Ama burada başka bir şey var; bu tavır resmen yasal tercih hakkımı sınırlayan bir dayatmaydı...

Ben eğer bu dayatmayı kabul etseydim, bir başka tüketici de aynı durumla karşılaşacaktı. Fazla uzatmadan yasal hakkımı kullanmakta kararlı olduğumu söyledim, bundan sonra hakem heyetinde görüşeceğimizi belirterek oradan ayrıldım. "Terzi kendi söküğünü dikemez" derler ama ben sorunumu halletmeye kararlıyım.

Yakınlarım parayı ne kadar az önemsediğimi çok iyi bilirler. Üstelik buradaki mesele basit bir hak-hukuk meselesi de değil. Sorunun binbir güçlükle kazandığım parayı verimli harcama sorumluluğumu açıklayan özel boyutu da bir yana, ben olayı muhatabım olan satıcı açısından değerlendirmek istiyorum;

Bir kere ben bir daha aynı yerden alışveriş yapmamayı düşünüyorum, çünkü oradan satın aldığım ürünün kalitesi beni ciddi ciddi düşündürüyor. Oysa sözkonusu yetkili benim teklifimi reddetmek yerine botu inceleme için üretici firmaya göndermiş olsaydı, sonuç aleyhime çıkmış olsa bile en azından gözümde malının peşinde koşan ciddi bir firma imajı oluşmuş olacaktı. Çünkü bu durumda yasada da belirtildiği gibi müteselsilen (zincirleme) bir sorumluluk vardır. Tıpkı benim satıcıya başvurmam gibi satıcının da üreticiye hesap sorması; "Benim firma imajımı zedelemeye hakkınız yok" demesi lazım. Oysa bu durumda sorunun bütün yükünü satıcı üstlenmiş durumda.

Eminim satıcı benim malın tamiri değil de neden ısrarla değişimini talep ettiğimi hâlâ anlayamamıştır. Ben sebebi artık bu köşenin sloganı haline gelen tek bir cümleyle izah edeyim; hakkını aramayan haksızlıkların yaygınlaşmasına vesile olur.

24 yıl önce
Ayakkabı böyle de vurur
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu