|
Bayram ve laiklik

Bizdeki laikçilerin son yıllarda ileri sürdükleri bir iddiaları var: "Laik devlet dindarların ihtiyaç ve taleplerinden kaynaklanan bir düzenleme yapamaz, yaparsa bu düzenleme laikliğe aykırı olur, yüksek mahkemenin iptal etmesi gerekir." Bu iddia ve yorum, başörtüsü yasağından sonra seslendirilmeye başladı, yalnızca bununla kalmadı Danıştay ve Anayasa Mahkemesi de bu yoruma dayanarak iptal kararları aldılar. Bize göre bu yorum kasıtlıdır, siyasi ve ideolojiktir, laiklik kavramına ve dünyadaki laiklik uygulamalarına aykırıdır.

Laiklik kavramı, dinin ve devletin ayrı alanlarda bulunmasını, birbirine müdahale etmemesini -bizdeki ilgili Anayasa maddesi (24. madde) göz önüne alınırsa- devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzeninin, kısmen de olsa din kurallarına dayandırılmamasını ifade eder. Maddede yer alan "temel düzen" kaydı çok önemlidir ve bize göre bunun iki mânası vardır: 1. Rejimin kurucu unsurları dine dayanmayacak. 2. Bütün vatandaşları bağlayan kurallar/kanunlar dine dayanmayacak. Buna göre mesela "yasamada İslam hukuku göz önüne alınır ve ona aykırı kanun yapılmaz" diye bir maddeye yer verilemez, keza din böyle istiyor diye "bütün vatandaşların Cuma namazı kılmalarını emreden veya alkollü içki kullanmalarını yasaklayan" bir kanun çıkarılamaz. Ancak temel düzen kavramına girmeyen ve bütün vatandaşları bağlamayan alanda, vatandaşların inanç veya inançsızlıktan kaynaklanan ihtiyaçlarını karşılamak üzere kanun çıkarılabilir, düzenleme yapılabilir.

Yukarıda teorik olarak açıkladığımız laiklik anlayış ve yorumumuzu destekleyen bazı örnekler konuyu daha açık hale getirecektir:

1. Tevhîd-i Tedrisat Kanunu Milli Eğitim Bakanlığı''ndan başka -bakanlığın izin ve denetimi dışında- bir resmi veya sivil kuruma okul açma izin ve imkanı vermediği için dini öğrenmek ve din hizmetlerini yerine getirmek üzere devletin okul açmasına zaruri olarak yer vermiştir. Bu kanuna dayanılarak İmam Hatip Okulları açılmıştır. Din hayatı örgütsüz olamayacağı ve Türkiye''deki laiklik anlayışı dînî örgütlenmeye izin vermediği için resmi bir devlet dairesi olan Diyanet kurulmuş, Diyanet''e bağlı Kur''an Kursları açılmıştır.

2. Ramazan ve Kurban bayramları dînî bayramlardır. Vatandaşların hem dînî bayram yapmaları, hem de bu bayramların içinde yerine getirilen bazı ibadetleri (kurban kesmek, bayram namazı kılmak...) yerine getirebilmeleri için bayram günleri resmi tatil olarak düzenlenmiştir.

3. Resmi nikah akdi yapıldıktan sonra isteyenlerin inançlarına göre nikah kıydırmalarına izin veren kanuni düzenleme yapılmıştır.

4. Bütün dünyada örnekleri görüldüğü gibi biz de de, mecburi olan din kültürü ahlak bilgisi dersinden önce isteğe bağlı din dersi vardı; isteyen devletin okullarında verilen bu derslere giriyor, din bilgisi ve eğitimi alıyordu.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ortaya çıkan sonuç ise bizim anlayış ve yorumumuzu desteklemektedir: Laik devlet, bütün vatandaşları bağlayan bir kanunu veya hukuki düzenlemeyi dine dayandıramaz, ama herkesi bağlamaması, mecbur kılmaması, temel hak ve özgürlüklere zarar vermemesi şartıyla, inanan insanların bundan kaynaklanan ihtiyaçlarını karşılamak üzere kanun çıkarabilir, düzenleme yapabilir, kurumlar oluşturabilir, okullar açabilir.

Buraya kadar hiçbir problem gözükmüyor, laikçilerden bir itiraz da gelmiyor. Ama sıra başörtüsünün serbest bırakılmasına, çalışma saatlerinin oruç ve Cuma namazına göre ayarlanmasına veya Cuma kılacaklara, oruç tutanlara kısa bir süre için (mesela namaz kılacak, iftar edecek kadar) izin verilmesine gelince tavır değişiyor; laikçiler hep bir ağızdan "zinhar caiz değildir, laikliğe aykırıdır" diyorlar. Bu düzenlemeler temel düzen olmadığına ve bütün vatandaşları dînî bir uygulamaya mecbur kılmadığına göre niçin laikliğe aykırı oluyor? Başörtüsü serbest bırakıldığında isteyen örter, istemeyen örtmez; bunu düzenleyen kanun veya yönetmelik de "inanan veya inanmayan vatandaşların hayatlarını inançlarına göre yaşamalarını mümkün veya kolay hale getireceği için" laikliğe aykırı olmak şöyle dursun, laikliğin gereği, devletin ödevi olmaz mı? Diyelim Cuma günü öğle tatili, Cuma namazını kılmak isteyenlerin bunu yapmalarına imkan verecek şekilde ayarlandı; diğer öğle tatilleri gibi Cuma günü de dileyen bu saatte namaz kılar, dileyen yer içer, dinlenir. Bunun neresi laikliğe aykırıdır?

Yapılan apaçık bir çifte standarttır, tutarsızlık örneğidir, hukuka siyaset ve ideoloji bulaştırmaktır, laiklik bahane edilerek din özgürlüğüne müdahaledir, hürriyeti kısıtlamadır.

Asıl laikliğe aykırı olan bir düzenleme örneği arayanlar, kurban et ve derilerini, devletin belirlediği kurumlara verme mecburiyeti getiren düzenlemeye baksınlar. Laikliğe aykırı olan işte bu çeşit düzenlemelerdir.

Not:Bayramınız mübarek olsun!

23 yıl önce
Bayram ve laiklik
İsimler lakaplar
AK Parti’deki “kan ve ruh kaybı” nasıl telafi edilebilir?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı