|
Çarpık mantık, potansiyel suç

Din, vicdan ve düşünce hürriyeti konusunda kimi yarı aydınların ısrarla sürdürdükleri çarpık mantık artık gına getirdi, bıktırdı, bulantı veriyor. İçlerinde yazarların, çizerlerin, öğretim üyelerinin ve siyasilerin de bulunduğu bu baylara ve bayanlara göre gericiler (mesela inançlarına uygun giyinerek okumak ve çalışmak isteyenler, Kur''an''ın emirlerine uyarak yaşamayı gerekli görenler) imkan bulduklarında başkalarına din ve düşünce hürriyeti tanımayacaklar, kendi inançlarını ve yaşama biçimlerini farklı inanan ve düşünen kimselere de dayatacaklardır; şu halde imkan ve iktidar elde iken bunlara din ve düşünce hürriyeti tanınmamalı, gelişme ve güçlenme imkanı verilmemeli, önleri kesilmelidir. Ya tektipleştirme projelerine uymalı yahut da ikinci sınıf vatandaş olarak kalmalıdırlar; okumak, çalışmak, ülkenin ve devletin nimetlerinden eşit şartlarda yararlanmak istiyorlarsa onlara benzemeli, onlar gibi yaşamalı, onlar gibi düşünmelidirler. Diretir, kendileri olmakta ısrar ederlerse hukuk, demokrasi ve insan hakları onlara uygulanmaz; çünkü bunlar uygar ve çağdaş insanlar için söz konusudur...

Hayatını dinine uygun olarak yaşamak isteyen Müslümanlar''ın fırsat bulduklarında başkalarına da aynı inancı ve hayat tarzını dayatacakları iddiasının/kehanetinin tartışılmasını sonraya bırakarak böyle olduğunu varsaysak bile hukukun genel ilkelerine çağdaş dünyadaki uygulamaya, insan hak ve hürriyetlerini belirleyen uluslararası muteber metinlere göre bizim çağdaşçıların çağın gerisinde kaldıkları, evrensel değerlere ters düştükleri ortaya çıkmaktadır. Çağın gerçek aydınlarına, beyinleri yakınmamış, mantıkları çarpıtılmamış hukuk adamlarına potansiyel suçludan ve bunu cezalandırmaktan söz edemezsiniz, ederseniz de sizi dinleyen, söylediklerinizi kale alan birini bulamazsınız. Hemen her ferdin ve grubun imkan ve fırsat elverdiğinde başkalarının haklarına ve özgürlüğüne tecavüz etmesi, zarar vermesi ihtimali vardır, ancak hukuk bu ihtimali varsayarak uygulanmaz, olay ve tasarruf gerçekleşince uygulanır. Bugün gerçekleşen ise milyonlarca Müslüman''ın din ve düşünce hürriyetlerine yönelik ihlaller, tecavüzler ve kısıtlamalardır. Bazı kanunlara ve yönetmeliklere uygun düşse bile hukuka ve çağın yükselen değerlerine aykırı olan ve işin garibi devletin bazı organ ve elemanları eliyle yürütülen bu işlem ve eylemler-potansiyel değil- fiil halinde suçtur, hak ve hukuk ihlalidir. Devlete düşen, potansiyel tehlikeleri izlemek, eylem haline dönüşenleri engellemektir. Daha öncesinden alınacak tedbirler ise hak ve hürriyetleri çiğnemeyecek, bizzat kendisi tehlike teşkil etmeyecek nitelikte olmak durumundadır. Meşhur "ördek Hasan" örneğine uygun olarak "Din eğitimi görenler gerici olur, başını örterek okuyanlar ve çalışanlar gericidir, bunlara izin verilirse giderek çoğalır, bizim yerimizi alır, hürriyetimizi kısıtlama yoluna giderler, öyle ise biz, şimdiden bunu olmuş sayarak cezalandırma ve hakları kısıtlama yoluna gidelim..." denirse bunun sonu gelmez, bunun sonu kaostur. Bir başkası da kalkar "Vurdum çünkü bana vurması ihtimali vardı, ödemedim çünkü o da bana ödemeyebilirdi..." der.

Müslümanlar imkan ve fırsat bulduklarında kendi inanç, düşünce ve hayat tarzlarını başkalarına dayatırlar mı? Tarihte ve günümüzde görülen, görülmesi muhtemel bulunan aksine örnekleri bir yana bırakarak meseleye kitabından bakıp verilebilecek cevap şudur: Zorla, baskı ile inanma da olmaz, ibadet de olmaz. Bunların serbest düşünce, irade ve gönül rızası ile olması şarttır. Farklı inanç, düşünce ve hayat tarzlarına yönelik muhtemel kısıtlamalar genel ahlak ve kamu düzeni gerekçelerine bağlı olur; bu gerekçeler ise her çağda, düzende ve mekanda mevcut olup keyiflere göre değil, hukuk ve ahlak kurallarına göre belirlenir.

25 yıl önce
Çarpık mantık, potansiyel suç
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu