|
Bayram sonrası kime bayram?

Bugün bayram ve hepimizin bayramı mübarek olsun. Bugün işten güçten de kaçarak bayramın tadını çıkarıyor olabiliriz. Bir bakıma dinlenme, muhabbet günü. Büyüklerin ziyaretine gitmek, küçükleri yanımızda görmek hepimizi mutlu edecektir.

Mutluluklar keşke bayramlarla sınırlı kalmasa diye içimizden geçirmiş olsak da yetmiyor. Bayram bitince işe güce koşar olacağız. Özellikle büyük şehirlerde bir hengame içerisinde yeniden hayat telaşının içinde kaybolacağız.

Yarın, yarınların korkusu ile yeniden hayata atılacağız. Zaten yarınların korkusu dediğimiz "kaygı" olmasa hayatın da dünyevi bir anlamı olmazdı belki. Çalışmanın, başarmanın temelinde kaygı çok önemli bir tutar. Varlıklı ailelerin kuşak aktarımlarında parçalanmaları aslında bu kaygı eksilmesinde de aranabilir.

Kaygı nedeniyle insanlar "kazanma" yanında bir de "biriktirme" yani tasarruf eğilimine girerler. Ya yarın büyük bir ihtiyaç çıkarsa, ya yarın kazanç ortadan kalkarsa gibi birçok faktör biriktirmenin gerekçesi olabilir.

Birikim yani tasarruf her ne kadar yarınların korkusu ile yapılsa da bir bakıma ek kazanç için de yapılabilmektedir. Yani tüketmeyip tasarruf etmenin bir mükâfatı olmalı elbette. Bugün bir varlığı alıp tüketmeyip yarın o varlıktan daha çok alma şansı olması gerekiyor. Yani tasarrufun tüketime oranla bir mükâfatı olmalıdır.

Bu açıdan baktığımızda faizlerin hızla düşürülmesinin aslında dünyanın ihtiyacı olan tüketimi desteklemek, tasarrufu azaltmak için yapıldığını da söyleyebiliriz. Ama bizim konumuz bugün tasarrufların kazanca dönüşmesi olacak. Özellikle yerli tasarruf eğiliminin nasıl şekillendiğini ve nasıl kazanabileceğini sorgulayacağız.

Merkez Bankası haftalık verilerden 28 Kasım 2008 tarihine bakıyoruz. Bir yıl önce toplam mevduat 418,3 milyar lira ve bu mevduatın 270,8 milyar lirasını yerli yerleşik kişiler yapmış. Yaklaşık bir yıl sonra 13 Kasım 2009''da toplam mevduat 49,3 milyar lira artarken, yerli yerleşiklerin mevduatı 30,9 milyar lira artış göstermiştir. Mevduat artışında oranın yaklaşık yüzde 10,5 olduğunu görünce insan biraz şaşırıyor. Çünkü geçen yılki tasarruf ve o zamandan beri süren ortalama faize baktığımızda ortada gerçek bir yeni tasarruf (ek mevduat) olmadığını anlıyoruz. Sadece bankalardaki para vadeden kazanmış o kadar.

Yerli yerleşiklerin bir diğer tasarruf aracı olan döviz stoklarına bakıyoruz. Yaklaşık bir milyar dolarlık bir azalma ile 66,8 milyar dolarlık varlık görülüyor. Ama tüzel kişilerin, yani şirketlerin dolar stokları 7 milyar kadar artış göstermiş. Kişiler kaybederken şirketler kazanmış olacak ki varlıkları artan kesim şirketler olmuş.

Şimdi şunu sormamız gereken soruya gelelim: Bu krizde şirketlerin çığlıkları o kadar yükselirken gerçek kişiler sessiz kalıyordu. Ama varlığı artan ile sesi yükselen her nedense aynı olmuştu.

Döviz varlığına neden önem veriyoruz? Çünkü 19 Kasım günü yazdığımız gibi "dolar ne zaman yükselir" tezimizin takibini yapıyoruz. Yazıyı yazdığımız günden bu yana avro 2,20''den 2,26''ya % 02,73 yükselirken, dolar 1,48''den 1,50''ye % 01,35 arttı. Kısaca dolar avroya karşı biraz daha geride kalmıştı.

Biz bayrama girmeden önce yabancılar kendi bayramlarındaydı. Şimdi biz bayrama girerken orada (ABD''de) vadeli işlemler kötü bir finansal dalgaya başlıyor gibi görülüyor. Sanırız bayramdan sonra "kaygısını" dövizle gidermeye çalışanlar açısından yeni bir bayram sürprizi yaşanabilir. "Komşusu aç iken kendisi tok uyuyan" diye baksak ise dış borç batağındaki şirketlerin durumuna IMF Başkanı cevap verdi: Artık insanlar şirket-banka kurtarmak istemiyor.

Hayırlı bayramlar, bayramınız mübarek olsun.

14 yıl önce
Bayram sonrası kime bayram?
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli