|
Bu, çokuluslu bir operasyondur!

28 Şubat çokuluslu bir operasyondu. Türkiye"yi "yeni tehditler"e karşı dizayn etme ve bu yeni haliyle sisteme entegre etme projesiydi. O çokuluslu müdahalenin yerel aktörleri dün tahliye oldu. Hem de yeni bir çokuluslu müdahaleyle yüzleştiğimiz günlerde.

O zaman sivil iktidar devrilmiş, yeni dizayna uygun bir "yapı" iktidara taşınmış, Türkiye"nin yüz milyarlarca doları kayıplara karışmış, sokaklar siyasi kamplara ayrılmış, ülke insanlarının ezici çoğunluğu devlet düşmanı ilan edilmişti.

Şimdi de aynı durum var. Ölümüne bir operasyonun daha ilk aşamasındayız. Diz çöktürme, süründürme, çökertme, sivil iktidarı devirme, Türkiye sokaklarını yeniden kamplara ayırma operasyonu bu. O çokuluslu çevreler, oyun kurucular yeniden sahnede.

28 Şubat"ta İslami yöneliş tehdit olarak öne sürülmüş, bu senaryo üzerinden oyun kurulmuş, siyasi ve ekonomik alanda acımasız bir program uygulanmıştı.

Şimdi yolsuzluklar, dosyalar üzerinden oyun kuruluyor. Yine siyasi, ekonomik alanı hedef alan bir proje yürütülüyor. 28 Şubat hiçbir zaman yerli, sadece Türkiye"nin iç iktidar kavgalarıyla sınırlı bir proje değildi. Ama öyle servis edildi. Türkiye"nin en büyük zaaf alanı olan askeri müdahale geleneği kullanılarak planlama yapıldı ve uygulandı.

Bu seferki de hiçbir şekilde yerli bir proje değil. Gün geçtikçe bu daha da iyi anlaşılacak. Senaryonun ileriki aşamaları bunu apaçık ortaya çıkaracak. Ama yerli bir kavga olarak öyle servis ediliyor. Askeri müdahale geleneği asker yerine başka güç odakları üzerinden yürütülüyor.

Arada tek bir fark var: 28 Şubat İslamcı-laik ayrışmasını kullandı, bunu pekiştirdi, ayrışmayı ve çatışmayı derinleştirip amacına ulaştı. Bu sefer muhafazakar bir gelenekten gelen iktidara karşı muhafazakar bir tabanı muhalefet alanına çekerek kavga ateşleniyor. Yani bir nevi İslamcı-İslamcı çatışması. Bu çok daha tehlikeli, içinden çıkılmaz, Türkiye"ye yıllarca onarılamayacak hasarlar verecek bir çatışma şekli.

O oyun kurucu çokuluslu çevreler, herkesin birbirini bitireceği noktaya kadar kavgayı sürdürecek. Muhtemelen kavgaya yeni ortaklar eklenecek, Türkiye"nin zaaf alanlarını oluşturan farklılıklar istismar edilecek, devletle hesabı olanlar sahneye sürülecek, ilginç ittifaklar-ortaklıklar kurulacak. Toplumsal olaylar, kitlesel tepkiler organize edilecek. Sadece seçimlere değil, Türkiye"nin iktidar yapısını değiştirmeye ayarlı bir proje yürütülecek.

Gezi olayları dar bir alanı içine alıyordu. Toplumsal tabanı yaygın değildi. Geniş bir örgütlenmeyi temsil etmiyordu. Kimlik olarak Alevi çevreleri öne çıkarmaya çalıştı. Çok yerli, Anadolu insanının dilini konuşan bir ayaklanma formatı değildi. Bu yüzden başarılamadı.

Ama amaç hükümeti devirmekti. Başbakanlığı, devlet kurumlarını ele geçirmeye, sokak üzerinden yeni bir Türkiye biçimlendirmeye, özgürlük diye diye özgürlükleri askıya almaya, demokrasi diye diye demokrasiyi o çokuluslu iradenin eline teslim etmeye dönüktü. Başarılamadı.

Bu sefer çok daha verimli bir alan keşfettiler. Daha geniş, daha etkili, daha örgütlü, üstelik muhafazakar değerlere sahip, sivil iktidarın mücadele etmekte en zayıf olduğunu düşündükleri toplumsal kesimler üzerinden oyun kurdular. Özgürlük tutmadı, yolsuzluk dosyalarını devreye soktular.

Bu açıdan özgürlük kavramına yüklenen misyonla yolsuzluk dosyalarına yüklenen misyon arasında hiçbir fark yok. Birinde değerler üzerinden diğerinde kamuoyunu rahatsız edecek uygulamalar üzerinden operasyon yapılıyor. Ama her ikisinde de bunlar sadece araç. Araçlar, zaaf alanları, çatışma alanları kullanılarak yürütülen bir büyük senaryoyla karşı karşıya Türkiye.

Bu bir Türkiye projesi. Zamanla göreceğiz; hiçbir şekilde içerideki bir iktidar mücadelesiyle sınırlı değil. 28 Şubat"ı yaptıran iradeyle bugünkü irade arasında fark olmadığı gibi amaçlar ve yöntem arasında da bir fark yok. Sadece araçlar, gerekçeler, kullanılan argümanlar farklı.

Türkiye son on yılda ulusal sınırlarının çok ötesine çıktı. Siyasi olarak Ortadoğu"da her denklemi bozacak güce ulaştı. Asya"dan Latin Amerika"ya uzanan bir uluslararası etkinlik alanı oluşturdu. Osmanlı siyasal otoritesinin çöküşünden bu yana bu ülke ilk kez Anadolu sınırlarının dışına taştı. Türkiye büyüdükçe bölgeyi yöneten büyükler küçüldü, bölgedeki çıkar alanları daraldı. İntikam için bu yeterli.

Türkiye, ekonomik olarak büyüdü. Dünyanın her ülkesinde artık Türkiye var. Batı, ekonomik krizlerle boğuşurken, Avrupa"nın en büyük ekonomileri çökerken Türkiye daha da güçlendi. Orta Afrika"dan Uzak Asya"ya kadar her piyasada oyuncu olmaya başladı. Sen Halkbank üzerinden küresel piyasa oyunları kurarsan, bu bankayı dünyanın sayılı bankaları arasına sokmayı düşünürsen o bankayı böyle tartışma alanına çekerler. Bu da intikam için yeterli.

Türkiye"nin sivil toplum kuruluşları, küresel ölçekte yardım organizasyonlarına başladı. Endonezya"dan Küba"ya, Afrika"nın en uçlarından Sibirya"ya kadar ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor, Afrika"nın derinliklerinde köyler, kasabalar kuruyor, geleceğe dönük kalıcı izler bırakıyor. Yakında bu kuruluşlara yönelik bir operasyon başlarsa kimse şaşırmasın. Bu bile intikam için yeterli.

Türkiye, yönetilebilir ülke olmaktan çıktı. Kendi yolunu çiziyor, kararlı bir çizgi izliyor. Tekrar yönetilebilir alana çekilmesi isteniyor. Bugün içeride tartıştığımız konular ne olursa olsun, hepsinin ötesinde bir gerçek kurgu var ve o çokuluslu irade var. Bu ülkeye diz çöktürmek, onu tekrar muhtaç hale sokmak, iç çekişmelere mahkum etmek istiyorlar.

"Sen İran"la nasıl anlaşırsın, ambargoyu nasıl delersin, ABD şirketini bir kenara atıp Çin"le nasıl füze anlaşması yaparsın, nasıl kendi savunma sanayiini kurarsın, Asyalı güçlere nasıl göz kırparsın, Mısır"dan sana ne, İsrail"e nasıl posta koyarsın" diyorlar.

Bütün bunları görüp de, kimse "ne alakası var" demesin. Tartışmayı dar alanlara çekip o iradeyi gizlemesin. Bu milleti aptal yerine koymasın. Zira bu yönde bir algı yönetimi ihanetin en acımasızıdır. Çok gördük, tecrübeliyiz.

Ortada tek bir gerçek var: Birileri, işin farkında olan herkesin karşı çıkacağı bir Türkiye projesi uyguluyor. Bu ülkeyi rehin almaya çalışıyor.

10 yıl önce
Bu, çokuluslu bir operasyondur!
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık