|
Davutoğlu: Son yüzyıl bir parantezdir

Suriye meselesi kilitlendi mi ya da Türkiye kamuoyu Suriye"deki krizi nasıl algıladı? Suriye ile birlikte, Ortadoğu genelinde yaşanan derin değişim nerede duracak ya da nasıl sonuçlanacak?

PKK"ya silah bıraktırmaya dönük barış süreci ile bölgesel değişim arasında bir bağlantı var mı? Türkler ve Kürtler ortak bir gelecek kurabilecek mi?

Türkiye, kendisine nasıl bir gelecek kurmaya çalışıyor?

İsrail"le ilişkilerde yeniden bir yumuşama yaşanır mı?

Türkiye, Şanghay İttifakı"na nasıl bakıyor?

Neden Afrika"ya bu kadar önem veriyoruz?

"Tarihin sonu", "İslam"ın kanlı sınırları", "İslam kendi içinde çatışacak" tezleri birer proje miydi ya da bugünkü durum o çatışmaları mı yansıtıyor?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu"na sorduğumuz sorular bunlarla sınırlı değildi. Aklımızdaki onlarca sorunun hepsini sormaya çalıştık. Tabi mümkün olmadı ama oldukça kapsamlı bir söyleşi oldu…

Suriye konusunda söylenecek çok sözü vardı. Meselenin bölgesel bağlamından Türkiye"deki algılanış biçimindeki sıkıntılara, Türkiye"nin net pozisyonundan Batı dünyasının ikilemlerine, Suriye meselesinin Arap Baharı dalgasındaki yerinden yaşanan insanlık dramına kadar geniş bir değerlendirme yaptı.

Bölgesel dönüşümü geçmişte yaşanan iki büyük hareketlenme ile birlikte değerlendiriyor Davutoğlu:

Osmanlı"da Birinci Dünya Savaşı"ndaki hareketlenme, Arap milliyetçiliğinin yönlendirildiği İkinci Dünya Savaşı"ndan sonra çıkan yeni devletlerin oluşma dalgası ve bugünkü bölgesel dönüşüm. Yani 20 yüzyılın sona ermesiyle oluşan yeni devrim dalgası.

Üç büyük şok dalgası, üç büyük dönüşüm ya da devrim.

Bu dalgaların daha sonraki dönemleri şekillendirdiğini ve halkların desteğiyle yapıldığını, bu desteği kaybettiğinde de etkisini kaybettiğini söylüyor Davutoğlu. Hiç kimsenin bu büyük dalganın dışında kalamayacağına, hiçbir rejimin dış destekle ayakta duramayacağına işaret ederek, Türkiye"nin doğru yerde durduğunu söylüyor ve ekliyor: "Etik olarak, tarihi olarak, stratejik olarak doğru yerde durmak lazım; bizim bütün yapmaya çalıştığımız bu."

Davutoğlu ile konuşurken, zamanın nasıl da yetersiz kaldığını farkediyorsunuz. "Kadim güçlerin yükselişe geçtiğini" söylerken, "modern güçlerin" pozisyon alışını değerlendirirken, "Önce zihin haritalarımız değişmeli" derken, "Suriye sadece Suriye olarak ele alınır bu değişim dalgasından koparılırsa" doğru sonuçlara ulaşmanın neden mümkün olmadığını analiz ederken bir geçmiş ve gelecek yolculuğunun içinde buluyorsunuz kendinizi.

Kişisel olarak da gazeteci olarak da, yıllardır ilgilendiğim bölgeye bakarken bu coğrafya için 20. yüzyılın sadece acılardan ibaret olduğunu, çok büyük trajedilere sahne olduğunu, coğrafyayı vuran üç büyük şok dalgasından biri olduğunu gördüm. Gerçekten bir yıkımdı ve bölge yüz yıldır bu yıkımın üstesinden gelmeye çalışıyor.

Bu yüzden de "kaos coğrafyası" ifadesi, 21. yüzyılın da böyle devam etmesini isteyenler tarafından özellikle kullanılıyor. Bu yüzden, 20 yüzyıl bir kayıp yüzyıldı benim için.

Davutoğlu ile konuşurken söylediği; "Son yüz yıl bir parantezdir. Kapatılması gereken bir parantez" cümlesi her şeyi özetleyen cümle olarak benim zihin haritamda yerine oturdu.

Abdülkadir Selvi ile beraber yaptığımız söyleşiyi, Salı gününden itibaren dört bölüm halinde Yeni Şafak"ta yayınlayacağız..

Sadece Suriye ekseninde değil, PKK"nın silah bırakmasına yönelik son gelişmelerle de birlikte okumanızı öneririm.

11 yıl önce
Davutoğlu: Son yüzyıl bir parantezdir
Kuklaları oynatan Derin Kuklacılar?
‘Susadım çeşmeye varmaz olaydım’
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…
Ankara’da vekâletler çekişmesi
Kibirleri boyunlarını aşan muhterisler kim?