|
Türkiye ve İran, Irak"a müdahale mi edecek?

Başbakan Tayip Erdoğan''ın Tahran''dan sonra Şam''a gitmesi, ardından Beyrut''a gidecek olması, Irak''taki durum, Lübnan''da büyüyen kriz ve ABD''nin bölgedeki başarısızlıklarına ilişkin genel değerlendirmelerin dışında, bugüne ve geleceği ilişkin yeni ve özel anlamlar içeriyor mu? Bu ziyaretlerden bir umut çıkar mı? Bölgenin içinde bulunduğu kaostan çıkış yolunda bir kapı aralanır mı? Erdoğan''ın ziyaretleri ve çok yoğun diplomasi trafiği ABD''yi zor durumdan kurtarmayı mı amaçlıyor yoksa bugüne kadar ciddiye alınmayan bölgesel inisiyatifin önünü açmayı mı?

Salı günkü “
” başlıklı yazıda, Başbakan''ın Tahran ziyaretini NATO''nun Riga zirvesinde alınan kararlar, George Bush''un Amman''da Irak ve Ürdün liderleriyle yaptığı görüşme, ABD Başkan Yardımcısı Cheney''nin Riyad''a gitmesi, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice''ın ayrı koldan yürüttüğü temaslar, bu trafiğin İsrail-Filistin sorununa etkisi ve Lübnan''da büyüyen kriz çerçevesinde ele almış, ABD-İran ve Suudi Arabistan-İran şeklinde bir cepheleşmenin yaşandığı Ortadoğu''da Türkiye''nin barış misyonu üslenmesinin ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmiştim.

Soru şu: Tüm bu temaslar, ABD''nin inisiyatifiyle mi yapılıyor, ona bir çıkış yolu bulmayı mı amaçlıyor yoksa bölge ülkeleri Irak işgalinden bu yana ilk kez duruma müdahale fırsatı mı bulacak? En azından, Ortadoğu''da küresel aktörlerin oynadığı oyun içinde bölgesel aktörler kendilerine bir yer bulabilecekler mi? Irak, Lübnan ve Filistin sorununda biraz daha etkin olma fırsatını yakalayabilecekler mi?

Şu ana kadar İran, nüfuz alanını alabildiğine güçlendirdi. Bunu, büyük oranda ABD/ İsrail cephesiyle yürüttüğü çatışma eksenli stratejiye borçlu. Irak içinde neredeyse ABD''den daha etkin hale gelirken, Lübnan''da Suriye ile birlikte, ABD/İsrail cephesiyle kıyasıya bir güç mücadelesine girişti. Küresel göstergelerin aksine, Tahran iki cephede de tahminlerin ötesinde bir başarı sağladı.

Bunun dışında, Hem Irak''ta hem de Lübnan''da Suudi Arabistan''la kıyasıya bir mücadele yürütüyor. ABD ve işgalci güçleri bir tarafa bırakırsak, iki ülkede de aslında İran-Suudi Arabistan çatışmasından söz edebiliriz. Aslında bu çatışmanın İran-Irak savaşından beri devam ettiğini, Birinci Körfez Savaşı''nın bu çerçevede şekillendiğini, şimdi Irak''taki iç çatışma ile kendini gösterdiğini, giderek yayılma işaretleri gösterdiğini söylemeliyiz. Irak''ta izlediğimiz mezhep üzerinden iktidar savaşının önlenmesi, Lübnan''a ve Körfez bölgesine sıçramaması için bu iki ülkenin ikna edilmesinin tek yol olduğunu da.

Şu haliyle Ortadoğu''da dünya siyasetini belirleyen iki derin sorun ve bu sorunlara bağlı cepheleşme var. Biri bölgeye müdahil olan ABD ve müttefikleri ile karşısına aldığı ülkeler ve güçler arasında. Sebebi bazılarına göre siyasi, bazılarına göre ekonomik, bazılarına göre kültürel.

Diğeri ise yukarıda da değindiğimiz bölge içi kamplaşma. Afganistan''dan Lübnan''a uzanan, mezhep ve etnik kimlikler üzerinden yürütülen, bölgenin önemli aktörleri arasındaki güç mücadelesinden başka bir anlam taşımayan derin bölünme. Belki de işgallerden çok daha tehlikeli sonuç verecek bir tehlike bu.

Türkiye, birinci kamplaşmada iki kesime de yakın. Hareket alanı geniş. Yapıcı roller üslenebilir, krizi yumuşatıcı ya da erteleyici girişimlerde bulunabilir. Bölgesel kamplaşmada ise bekli de etkili olabilecek tek ülke. Şii yayılması, İran nüfuzu, Sünni Blok gibi projelerin dışında kalarak, iki tarafı da teskin etmeyi deneyebilir. İran-Suudi Arabistan gibi iki uç nokta arasında bölgesel bir çatışmaya doğru ilerleyen kriz sürecine etki edebilir.

ABD''nin yeni Savunma Bakanı Robert Gates, Irak''taki savaşı kazanamayacaklarını açıkladı. Aynı zamanda da komşuların Irak''a müdahale edebileceğini söyledi. Irak Gözlem Grubu ABD askerlerinin Irak''taki varlığının 2008''den itibaren çekilmesine ilişkin bir yaklaşım sunarken askeri kaynaklar ABD askerlerinin 2007''nin ortalarında görevi Irak birliklerine devretmeye başlayacağını söylüyor. Gözlem Grubu ayrıca İsrail-Filistin krizine müdahale konusunda da ABD''nin rolünü artırıcı öneriler getiriyor.

Erdoğan''ın ziyareti, Irak-Lübnan-Filistin paketi içinde önemli bir yer tutuyor. Komşuların Irak''ta daha işlevsel olmasına yönelik bir sürecin ilk adımları. Türkiye''nin mimarlığını yaptığı Irak''a Komşu Ülkeler Platformu belki de daha etkin çalışma imkanı bulacak. Tahran ve Şam ziyaretleri, bu iki ülkenin etkisinde olan gruplara söz dinletmeyi amaçlayan bir tarafı da var. Böylece en azından Lübnan''da bir iç çatışmanın önüne geçilmesi hedefleniyor. Peki Türkiye, İran ve Suriye Irak''a müdahale edebilir mi? Bu üç ülke bir şekilde zaten müdahil. ABD''nin üç ülkenin güvenliğini tehdit etmeye yönelik kozları bugünlerde biraz zayıflamış görünüyor. Ama bu bir müdahalenin önünü açmıyor. Önemli olan üç ülke ile birlikte S. Arabistan''ın Irak''taki kaosu sona erdirmek için olumlu katkılarda bulunabilmesi. Umut ancak o zaman doğacak.

17 yıl önce
Türkiye ve İran, Irak"a müdahale mi edecek?
Cübbeli Ahmet Hoca’nın 40 dalgası mı ‘muhalif’ yazarlar mı?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı