|
Tahrir, Taksim, Kiev.. Ya dershane krizimiz?

Ukrayna"nın başkenti Kiev"deki gösterileri izliyor musunuz?

En az Taksim-Gezi olayları kadar dikkatle izlemelisiniz.

En az Tahrir gösterileri kadar özenle takip etmelisiniz.

Birkaç haftadır Türkiye"yi kasıp kavuran tartışma kadar ilgi göstermelisiniz.

Gezi kalkışmasını Tahrir"e benzetmişlerdi. Kiev"deki olayları da Gezi kalkışmasına benzetebiliriz.

Tepkilerin adresi kadar toplumsal olayları yönlendiren merkezlerin benzerliği, gösterilerde kullanılan yöntemler kadar kullanılan siyasal dilin benzerliği de dikkat çekiyor.

Dalga dalga çevremizde dolaşan ve toplumsal kalkışma ile hükümetleri devirmeye formatlanan kitleler üzerinden bir Batı müdahalesi izliyoruz.

Bunu en son İstanbul"da görmüştük. Yönetimden şikayetleri olan muhalif yapılar biraraya getirildi. Ağaç/çevre hassasiyeti üzerinden bir şiddet dili oluşturuldu.

İstanbul kabus dolu günler yaşadı.

Çevreye duyarlı kalabalıklar her tarafı yakıp yıktı. İstanbul"da Başbakanlık Ofisi, Ankara"da Başbakanlık binası, hatta Başbakan"ın oturduğu ev basılmaya kalkışıldı.

Demokratik ilkeler yerle bir edilip sokakla hükümeti düşürmeyi hatta rejim değişikliğini denediler.

Arkalarında Avrupa vardı. Sivil toplum örgütleri/istihbarat kuruluşlarının temsilcileri sokakları harekete geçiriyordu. Türkiye"de ne kadar zaaf alanı varsa hoyratça kullandılar. Seviyesizlik, taşkınlık, çirkeflik sınırsızdı.

AĞAÇ"TAN CUNTA"YA

Kiev"deki olaylarla Taksim"deki olayların benzerliği çok açık. Amacım Ukrayna yönetimini savunmak değil. Yönetime karşı kullanılan argümanlar çok benziyor.

Ukrayna Avrupa Birliği ile Rusya arasındaki güç savaşının kurbanı bir ülke. Yönetimin AB ile ticaret anlaşmasını imzalamaması üzerine AB çevreleri kitleleri sokaklara döktü. Almanya Başbakanı Angela Merkel"in Taksim olayları sırasındaki tavırları ile Ukrayna hakkında yaptığı açıklamalar aynı.

Orada da Almanya var, Fransa var, diğer Avrupalı merkez ülkeler var.

Ukrayna yönetimine ömür biçiyorlar, gözdağı veriyorlar, cezalandırıyorlar.

Dokuz yıl önceki Kadife Devrim sürecini hatırlayalım: Soğuk Savaş sonrası Batılı merkez güçlerin desteklediği STK"lar üzerinden rejim değişikliği programları uygulanmıştı. Ukrayna"da, Gürcistan"da, Kırgızistan"da...

Hepsi başarısız oldu. Ama savaş bitmedi, güç çatışmaları devam ediyor.

Bir şey dikkatinizi çekiyor mu? Artık iktidar aygıtları üzerinden değil sokaklardan hareketle ülkeler hizaya sokuluyor. Eskiden darbelerle, askeri ve sivil bürokrasiyle ve sermayeyle yapılıyordu bu işler.

Kadife Devrimler"den bu yana STK"lar üzerinden sokaklar harekete geçirilerek yapılıyor. Arkadaki güç, istihbarat teşkilatlarını en etkin şekilde kullanıyor, sokaklara salıyor, o ülkenin zaafları kaşınarak kitleler provoke ediliyor.

Bu yöntemi Kadife Devrim"lerden sonra Tahrir"de gördük. Kitleler önce Mısır rejimini devirmek için sokaklara çıktı. Başardı da. ABD ve Batılı ülkelerin desteğiyle Hüsnü Mübarek rejimi devrildi. Demokrasi ve özgürlük sloganları Tahrir sokaklarında çınlıyordu.

Ne gariptir ki aynı kitle daha sonra demokrasi ve özgürlüğe karşı sokaklara salındı. Açıktan darbe çağrıları yaptı. Ve başardı da. Mısır"ın seçimle iktidara gelen ilk hükümeti darbeyle devrildi. Tabi aynı güçlerin desteğiyle. Demokrasi ve özgürlük, sokakları yönetenlerin izin verecekleri kadardı. Öyle bir izin hiç yokmuş ki, demokrasi yerine cunta tercih edildi. Şimdi Mısır halkının nasıl acı çektiğini izliyoruz. Kandırılmış kitlelerin hayal kırıklıklarını görüyoruz.

TAKSİM-KİEV BENZERLİĞİ

Taksim"de de demokrasi ve özgürlük sloganları öne çıktı. İmaj operasyonlarıyla seçilmiş hükümeti devirme girişimiydi bu. Özgürlük diye diye darbe çağrıları yapılıyordu. Tıpkı Tahrir"de özgürlük diye diye Cunta"yı davet ettikleri gibi.

İki tarafta da aslında kitlelerin öfkesi başkalarının çıkarları için seferber ediliyordu. Proje Türkiye"de başarısız oldu.

Şimdi benzer bir süreç Ukrayna"da yaşanıyor. Sloganlar aynı, örgütlenme biçimi aynı, hedef aynı, arkadaki güçler aynı, renkler ve sesler aynı.

Mesela;

Kamu binaları işgal ediliyor. Yollar kapatılıyor. Meclis ve Başbakanlık binasına saldırılar yapılıyor. İş makinası eylemde kullanılıyor. Üniversitelerde sınavlar iptal ediliyor. Anonymous kamu sitelerine saldırarak eylemcilere destek veriyor. Taksim"de gördüğümüz "Yeryüzü Sofraları" gibi organizasyon yapılıyor. Göstericiler kiliselerde konaklıyor. Paylaşılan bazı görseller reklam ajansları tarafından hazırlanmış. Türkiye"den bazı Twitter hesapları Kiev"e destek veriyor. Tıpkı Tahrir"den Taksim"e gelen destek mesajları gibi. Kasıtlı olarak yalan bilgiler yayılıyor, dezenformasyon yapılıyor. Mesela; yerle bir edilen Lenin heykeli fotoğrafı 2011"e ait çıktı. Kiev"den gelen resimlerle Taksim eylemleri sırasındaki resimler hemen hemen aynı.

Nasıl? Bu kadar benzerlik size de tuhaf gelmiyor mu?

TÜRKİYE"YE YENİDEN MÜDAHALE

Ülke ülke gezen bir toplumsal dalga var. Bu bir proje. Nerede çıkarları tehlikeye girse o ülkeye özgü muhalefet çevreleri harekete geçiriliyor. Müthiş bir yıkım, itibarsızlaştırma, seviyesiz bir siyasal dil ile.

Son birkaç haftadır Türkiye"de yaşananların bu yönünü sorgulamakta fayda var. Kontrol edilebilir, yönetilebilir bütün toplumsal zeminler yeri geldiğinde kullanılıyor. Sebep mi? Hiç önemli değil. Bir ağaç bile olabiliyor.

Dershane tartışmasıyla başlatılan karşıt dil bu açıdan çok dikkatimi çekti. İtibarsızlaştırma, açıkça meydan okuma, öfke ne kadar da benziyor. Buradan yeni bir muhalefet çıkarmaya dönük ciddi bir eğilim var.

Başbakan"ın son günlerde yaptığı konuşmalardaki, "dış müdahale" imasını sadece ben seziyor değilim sanırım.

Tahrir"e bir dış müdahale yapıldı. Taksim olayları ile Türkiye"ye bir çokuluslu müdahale girişiminde bulunuldu ama fiyaskoyla sonuçlandı. Ukrayna da aynı durumda.

Yakında Türkiye"ye yeni bir müdahale olur mu? Olmaz demeyin.. Olabileceğini, olduğunu gördük...

10 yıl önce
Tahrir, Taksim, Kiev.. Ya dershane krizimiz?
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS
İsrail ve Batı’nın çifte standardı