Osmanlı döneminin şair sipahilerinden ya da sipahi şairlerinden Güvâhî''nin 1526 yılında kaleme aldığı Pend-nâme (Öğüt kitabı) adlı mesnevîden bir "hikâyet" okuyalım:
Meğer bir öküz içün iki kişi
Oluban hasm onarmazlardı işi
Birer birer varuban kadıya pes
Virürler ellişer nakd ol iki kes
Bulalar tâ ki ol rüşvetle maksûd
Umar her biri hâsıl eyleye sûd
Kaçan kim vardılar da''vîye zâhir
Efendi itdi fikr ol işte vâfir
Didi âhir ikiniz dahî ma''kûl
Kişilersiz diyeyin size bir yol
Gelün sulh idişüp satun öküzü
Kesün birbirinizden yatlu sözü
Bahâsın üleşün neyse beraber
Nasihatdur tutun bu söz mukarrer
Pes anlar oldular bu sulha râzı
Yüz akçeye öküzü aldı kâzı
Alup ellişer akçe ol iki er
Didi biri birine ey bürâder
Öküz kadının imiş ya ne ma''nî
Ki biz itdük bu denlü da''vî
Bize cenk itdüğümüz kaldı ancak
Öküz de çıkdı elden olduk ahmak
Bir öküz yüzünden kavga eden iki adamın, kadıya ayrı ayrı ellişer akça rüşvet verirken umdukları "sûd" (kazanç) ikisinin de öküzü kaybetmesiyle sonuçlanmıştır. Rüşvet vererek kazançlı çıkacağını uman dâvâcılar var oldukça, "vâfir fikr idüp" (çok düşünüp) kârlı (?) çıkacak kadılar da eksik olmayacaktır. Haktan ayrıldıkları noktada ahmaklığa adım attıklarını düşünemeyenler, hem ellerinde bulunanı yitirecekler, hem de "bu dâvânın mânâsı neydi peki?" diye şaşkın şaşkın soruşacaklardır.